1
Mayıs
2024
Çarşamba
İSTANBUL

Güneş ve rüzgar bize yeter

Kadıköy İskele Meydanı'nda toplanan Küresel Eylem Grubu'na üye yaklaşık bin kişilik grup, "Türkiye Kyoto'yu imzala-Küresel ısınmayı durdurun" talebiyle miting düzenledi. Protestocular nükleer santral kurulmasına da tepki gösterdi.


"Türkiye Kyoto'yu imzala-Küresel ısınmayı durdurun" taleplerini dile getirmek isteyen Küresel Eylem Grubu'na üye yaklaşık bin kişilik grup, Kadıköy Tepe Natilius Alışveriş Merkezi önünde toplandı. Eylem nedeniyle çok sayıda emniyet gücü, miting alanında güvenlik önlemi alınırken, alana çıkan yollar da trafiğe kapatıldı.
"Nükleer Santrale hayır" diyen grup üyeleri, bir süre sonra toplandıkları bölgeden miting alanı olan Kadıköy İskelesi'ne doğru yürüyüşe geçti. Düdükler ve davullar çalan grup üyelerinin oturdukları yerden aniden kalkarak koşmaya başlaması ilginç görüntüler oluşturdu. Döviz ve pankart taşıyan grup üyeleri, zaman zaman slogan attı.
Eylemciler arasında yer alan oyuncu Pelin Batu ise çevreye sahip çıkılması gerektiğini belirterek, Türkiye'nin protokolü imzalamasını yürekten istediğini belirtti.
Kadıköy İskele'ye gelen grup üyeleri, üst aramalarının ardından miting alanına alındı. Miting alanında toplanan yaklaşık bin kişilik grubun eylemi açıklamalarla devam ediyor. Eylemin sanatçıların vereceği konserle sona ereceği öğrenildi.

Kyoto Protokolü
Küresel ısınmanın önlenmesi için hazırlanan ilk uluslararası belge olan Birleşmiş Millletler İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi (The United Nations Framework Convention on Climate Change - UNFCCC) 1992’de Rio’da yapılan Yeryüzü Zirvesi sırasında imzaya açıldı ve 21 Mart 1994’de yürürlüğe girdi. Küresel ısınmanın önlenmesi için sera gazlarının sınırlandırılmasını öngören bu çerçeve anlaşma herhangi bir bağlayıcı indirim hedefi belirlemiyordu.

UNFCCC’nin yürürlüğe girmesinin ardından her yıl toplanmaya başlayan taraflar konferanslarının (COP) Japonya’nın Kyoto kentinde yapılan üçüncüsünde, bu çerçeve sözleşmenin eki olma niteliği taşıyan Kyoto Protokolü kabul edildi.

Kyoto Protokolü, taraf olan sanayileşmiş ülkelere, 2008-2012 yılları arasında 1990 seviyesine göre belirli bir sera gazı indirim hedefine ulaşmayı şart koşar. Ortalama %5,2 olan bu indirim hedefi ülkelere göre değişir. En yüksek hedefe sahip Avrupa Birliği, %8’lik sera gazı indirim hedefini kabul etmiştir.

Kyoto Protokolü’nde, çerçeve sözleşmede (UNFCCC) Ek-1, protokolde ise Ek-B ülkesi olarak yer alan OECD ve geçiş ekonomisi ülkelerinin (eski Doğu Bloku ülkeleri) yümlülük altında olması gerekir. Ancak bu ülkelerden tüm dünya sera gazı emisyonlarının %25’inden tek başına sorumlu olan ABD’nin ve %1,5’luk paya sahip Avustralya’nın imzalamaması nedeniyle daha yürürlüğe girmeden büyük yara almıştır.

Kyoto Protokolü, bilim insanlarının küresel ısınmayı önlemek için gerekli olduğunu açıkladıkları düzeyin (2030’a kadar %60, 2050’ye kadar %80-95) çok çok altında indirim hedefleri koymaktadır. Üstelik sorumlu ülkeler bu hedeflere ulaşmak için gereken önlemleri bile almamaktadırlar. Dolayısıyla sadece bu anlaşmanın küresel ısınmayı durdurmak veya yavaşlatmak için işe yaraması beklenmemelidir.

Yine de dünya hükümetlerinin acil önlemler almakta bu kadar geciktikleri bir ortamda tek uluslararası müzakere zemini Kyoto Protokolü’dür. Protokolü ABD ve Avustralya’nın yaptığı gibi reddetmek, ağır bir inkar politikasının göstergesidir. Kyoto’yu imzalayan bir ülke olmak, en azından küresel ısınmadaki payını kabul etmenin ve önlem almaya başlamanın ilk adımı olabilir.

Türkiye ve Kyoto
Türkiye çerçeve sözleşmenin imzaya açıldığı Rio zirvesinde Başbakan Süleyman Demirel tarafından üst düzeyde temsil edildiği halde sözleşmeye imza atmamıştır. Bir OECD ülkesi olduğu için çerçeve sözleşmenin Ek-1 listesinde yer alan Türkiye, sözleşmeyi imzalamak yerine listeden çıkmak için lobi yapmayı tercih etmiş, ne var ki Ek-1 listesinden çıkarılmamış, ancak 2001 yılında Ek-2 listesinden çıkarılmıştır (ne var ki yükümlülük altına girmek için ek-1’de olmak yeterlidir). Sözleşmeye imza atmadığı için Kyoto görüşmelerinde aktif olarak müzakerelere katılmayan, bu yüzden de otomatik olarak Ek-B’ye girmediği için Protokol dışı kalan Türkiye, bu şekilde Kyoto Protokolü’ne taraf olmamış ve herhangi bir yükümlülük altına girmemiştir.

Türkiye küresel ısınma konusunda her zaman çok yavaş davranan, uluslararası mekanizmaların çevresinden dolaşmaya ve zaman kazanmaya bir ülke olmuştur. İmzaya açık olduğu süre içinde çerçeve sözleşmeyi imzalamamış, ancak 2004’de doğrudan doğruya Meclis’ten geçirerek onaylamıştır. Sözleşmenin getirdiği en önemli yükümlülük olan sera gazı envanterini ancak 2006 yılında, yani sözleşmenin imzalanmasından 14 yıl sonra Birleşmiş Milletler’e sunabilen Türkiye’nin, bu envanterle 1990-2004 yılları arasında sera gazlarını 170 milyon tondan 357 milyon tona çıkardığı, yani %110 artışla rekor kırdığı ortaya çıkmıştır.

Bu rakamlarla %1,3’lük paya sahip olduğu ve dünyanın en fazla sera gazı üreten 13. ülkesi olduğu ortaya çıkan Türkiye, hala çerçeve sözleşmede Ek-1 ülkesi olduğu halde ABD ve Avustralya’ya birlikte Kyoto Protokolü’nü imzalamaktan kaçan 3 ülkeden biri olmayı sürdürmektedir.

Kenthaber/İha
Yayın Tarihi : 9 Aralık 2007 Pazar 01:20:04


Bu haber hakkında yorum yazmak ister misiniz?