9
Haziran
2025
Pazertesi
ANASAYFA

FAŞİZM ÜZERİNE (II)


Roma İmparatorluğu, zamanının cihan devleti olmadan önce bir şehir devleti kimliğindeydi.Roma İmparatorluğu’nu kuranlar, M.Ö. 1200’ lerde yarımadaya gelen İtalikler ile yerli halkın karışmasından oluşan Latinler (Ovalılar) dır.Yine buraya dışarıdan, Anadolu’dan gelen Etrüskler, tarımla uğraşan bu Latin halklar üzerinde kurdukları egemenlik ile güçlü bir krallık halinde tarih sahnesinde yerlerini alırlar. Etrüskler, Latin köylerinin birleştirilmesi ile Roma kentinin kurulmasını sağlamışlardı. Kentin kurulmasında zorla çalıştırılan Latin halkı arasında zamanla güçlenen aristokratlar tarafından İ.Ö. 509’da kovulan krallardan sonra,Roma’ da Cumhuriyet kurulmuştu.’’Republic’’Latince’de kamu için demek olan ‘’Res publica ‘’dan gelmektedir. Bu tanım zamanla toplumun meclislerce yönetilmesi anlamını kazanmıştır. Roma Cumhuriyeti, kendilerine ‘’Patricii’’(babalar) adını veren aristokratlarca kurulduğu için aristokratik bir cumhuriyet şeklinde tarif edilmektedir. Buradan anlaşılacağı üzere, Roma’da sınıflı bir toplumsal yapı mevcuttu. 

1-Köleler.
2-Sığıntılar ki bunların vatandaşlık hakkı yoktur.
3-Vatandaşlar.

Vatandaşlar da kendi aralarında iki gruptan oluşmaktadır.
1-Aristokratlar (Particiler)
2-Avam halk (Plebler) 

Plebler bile bu sınıflandırma içinde gelirlerine ve oturdukları yere göre ayrılmaktadırlar. Kentsoylu olanlar ki bunlar ileride İmparatorluk döneminde zenginleşerek, önemli memurluklar ve hatta askerlikte atlı sınıfa bile dahil olmuşlardır. Pleblerin yoksullaşan kesimi de Roma proletaryasını oluşturmaya başlar. ’Proles’ çocuk anlamındadır ve maddi varlık olarak çocuklarından başka bir şeyi bulunmayanlar için Proletarya sözcüğünün kökenini oluşturur.

Roma tarihi içerisinde, Roma kentinin yerli sakini olmak bir ayrıcalıktı. Bu ayrıcalığın kendileri lehine artırılmasını isteyen Particilerle Plebler,tüm bu tarih içinde birbirleri ile sürekli mücadele içerisinde olmuşlardı.

Bu toplum yapısı için oldukça güçlü bir hukuk sistemi gerekmişti ve Senato bu sistemi oluşturmayı başarmıştı. Roma anayasasında egemenlik, siyasal erk, konsüller, senato ve halk arasında bölüştürülmüştür. Amaç monarşi, aristokrasi ve demokrasinin denge içinde uyumlu bir şekilde çalışmasını sağlayarak toplumsal çatışmaları önlemekti. Hukuk sistemi ve yasalar da bu ilke esas alınarak oluşturuluyordu. Bugünün uygar anayasalarının da temeli Roma hukuk sistemine dayanmaktadır. 

Hakimler bu hukuk sistemine göre davalara bakar, suçları sabit görülenlerin cezalanmasını sağlarlardı. Bunların önlerinde ve arkalarında yürüyen ‘’Liktör ‘’adı verilen görevliler bulunmaktaydı. Bunlar ellerinde bir demet sopa bulunurdu ki bu sopaların arasında balta mevcuttu. Sopa demetini birlikte tutmak için kırmızı bir kuşakla çepeçevre sarılmıştı. İçinde balta bulunan bu sopa demetinin adı ise ‘’Fasces’’ idi. Demet, tomar anlamına gelen Fasces in etrafındaki kırmızı kuşağın ise kanın vatandaşlıktaki önemini ve birleştiriciliğini vurguladığı anlaşılmaktadır. Fasces taşıyıcılar, yani Liktörler de önemli devlet memurları, senatörler ve imparatorların yürüyüş kollarında bulunmaktaydılar.

Örneğin; Diktatör’e 24, Consül’e12, Proconsül’e 11,Praetor (Hakim) a 6,Propraetor’a5,Aedilis’e 2 Liktör eşlik ederdi.

Görüldüğü üzere, faşizm kelime anlamı ile demet, bütün, tomar anlamındaki Fasces’ten gelmektedir. Toplumsal ve siyasal anlamda aynı kabileden (kandan), zamanla şehirleşmenin etkisi ile hemşehricilik anlayışı ile gelişerek, nihayet aynı milletten (ırktan) olma anlamında yerini bulmuştur. 

Tarihten bugüne değin, tüm diğer yönetim biçimleri gibi çeşitlilikler gösteren faşizm de temel aynı kalmak koşulu ile semboller ve yönetim şekli açısından da farklı uygulamalar göstermiştir.

Orta Çağ’ın fetihçi ve Katolik din ile desteklenmiş krallıkları, yıkılan Roma egemenliği sonrası tüm Avrupa’nın yeniden fakat her biri kendi hesabına egemenlik kurma savaşımlarına girmişlerdir. Saksonlar, Normanlar, Bretonlar, Franklar, Gotlar, Germenler, bu krallıkları kuran halklardır. Orta Çağ ve Yeni Çağ’ın Emperyalist devletleri, işte bu kavimlerin yerli halklarla birleşmesinden oluşan yeni milletlerin kurduğu devletlerdir. Bunlar, İngilizler, Fransızlar, İspanyollar, Portekizler, Hollandalılardır ki bunlar, zamanın en etkili denizaşırı emperyalist krallıklarını kurmuşlardır. Ayrıca Hıristiyanlığı da bu emperyalizme alet etmekten çekinmemişler, Haçlılar olarak her türlü vahşet ve kıyımı Tanrı’nın isteği olarak göstermeleri tarihe farklı bir faşizm uygulaması şeklinde geçirmiştir.

FAŞİZM ÜZERİNE (I)

Gökhan İğdır
Yayın Tarihi : 21 Şubat 2008 Perşembe 00:46:06
Güncelleme :21 Şubat 2008 Perşembe 12:12:23


Bu haber hakkında yorum yazmak ister misiniz?