9
Haziran
2025
Pazertesi
ANASAYFA

FAŞİZM ÜZERİNE (III)


M.S. 6. yy da Avrupa’da Batı Roma İmparatorluğu’ndan kalan topraklar pay edilirken, doğuda göreceli bir sakinlik vardı. Sasani (İran) İmparatorluğu, Doğu Roma’nın kadim düşmanı olarak varlığını sürdürüyordu. Ama Arap yarımadasındaki bazı tarihi gelişmeler, sonraki birkaç yüzyılın hareketli geçeceğinin habercisi idi.

Justinian Döneminde Bizans

Büyük Justinian döneminde (M.S. 527-M.S. 566) İmparator, en büyük yardımcısı olan ünlü komutanı Belisarios’ un önemli zaferleri ile nerede ise İmparatorluğu eski büyük sınırlarına ulaştırmıştı. Fakat kendisinden sonraki dönemlerde duraklama ve gerileme kaçınılmaz olmuştu. İşte bu sıralarda yani 6. yy sonlarında Arap yarımadasında ortaya çıkan İslamiyet ile birlikte, dağınık yaşayan kabileler, ulus bilincini farklı bir yönden kazanmaya başlamışlardı. İslamiyet’in getirdiği yeni sosyal düzen, insan sevgisi, Allah inancı ve bu inanca mutlak itaat ile oluşmakta idi. Bilindiği üzere Mekke, Kureyş kabilesinin yönetiminde bir Şehir-Devlet görünümündeydi. Başlıca geçim kaynağı, kervan yollarının üzerinde olmasından dolayı ticaretti. O zamanlarda Kâbe, içindeki putlar ile önemli ziyaret merkezi idi. İslamiyet ile de önemli bir ziyaret ve ticaret üssü olmaya devam etmiştir.

İslamiyet'in Yayılması


Hz.Muhammed zamanındaki uzlaşmacı, bütünleyici, birleştirici yönetim ve insancıl tutum, maalesef dört halife dönemi sonrası unutulmuş, özellikle Emeviler (M.S. 661- 750) döneminde baskı ve zorbalık hat safhaya ulaşmıştı.(Bu yargıya, Erdoğan Aydın’ın,’’Nasıl Müslüman Olduk’’ adlı eserinde yararlandığı, Abdülbaki Gökpınarlı, Kamuran Gürün, Tayyar Altıkulaç, Zekeriya Kitapçı, Turgut Akpınar gibi araştırmacı ve yazarların araştırmaları ışığında varılmaktadır.).Zaten hanedanın kurucusu, Şam valisi Muaviye (Halifeliği 661–680),siyasal hile ve komplolar ile Hz.Ali’yi saf dışı bırakmış, (Sıffın Savaşı, Hakem olayı) Hz.Ali’nin öldürülmesi ile de (661) halifeliğini ilan etmişti. Bu tarihten itibaren, nispeten daha manevi fethin yerini kılıçla, zorbalıkla girişilen fetih almıştı. Yine bu yargıya başta yukarıdaki yazarların çalışmaları olmak üzere birçok yerli ve yabancı araştırmacının çalışmalarından elde edilen bilgiler ile varılmaktadır. Yararlanılan en önemli kaynak olarak Taberi (Ebu Cafer Muhammed bin Cerir) nin ‘Tarih’ çalışması olarak görünmektedir.

Haçlı Seferlerinden Bir Detay

Bu eserde aktarılan bilgiler ise Emevilerin, ne kadar acımasız kindar ve zalim olduklarını ortaya konmaktadır. Verilen bilgilerde Emeviler, zenginlikleri ile göz kamaştıran, çağın Türk kentlerini ele geçirmek için çok uğraştıkları, çok kanlı savaşların olduğu, ele geçirilen kentlerde yapılan kıyım ve İslamiyet’in kabul etmediği köleliği, en ağır şekli ile uyguladıkları görülmektedir. Bu yüzdendir ki Emeviler bu yüzyıllarda çok düşman kazanmışlar, Hazar Türkleri de bu yüzyıldan sonra (8. yy.) topluca Yahudiliği benimsemişlerdir. Özellikle Emevi yağmacı fatih komutan ve vali olan Kuteybe’ nin Türk kentlerinde yaptığı anlatılan katliam ve zulümler insan aklını zorlamaktadır.

Fakat bu fetih dönemi, genelde İslam tarihçileri tarafından insanlığı hidayete, doğruluğa erdirme yarışı olarak gösterilmektedir. Yine çelişki olarak görülebileceği üzere, dinde zorlama olmaması fikri ile dini kabul etmeyenlerin haraç vermeye mecbur edilmesi, aynı inanca sahip olmayanların kâfir (küfreden) olarak aşağılanması ilginçtir.

Emevilerin bu yaptıkları zulüm ve baskılardır ki Endülüs egemenlikleri bittiği 15.yy. da Katolik Hıristiyan İspanyolların aynı ile kendilerine mukabele göstermelerine neden olmuştur. Yine bu baskı ve zulümlerin karşılığını Abbasi Halifeliği (750–1258) 1258 de, Cengiz Han’ın torunu Hülagu yönetimindeki İlhanlı işgalinde Bağdat halkının katledilmesi, halifenin asılması ile görmüştür. 

Kudüs'ü Ele Geçiren Haçlılar


Tüm bu karşılıklı işgal ve katliamlar arasındaki bağlantı ise toplumsal, siyasal ve ekonomik üstünlük merkezinde olup, ganimet hırsının din hukuku ile kılıflandırılması açısından önemlidir ki (Cihad, cennet vaadi) Haçlı zihniyeti de bu anlayışın en tipik örneği olarak tarih sahnesindeki karanlık köşelerinden birinde yerini almıştır. Öyle ki Haçlılar 1204’te İstanbul’u işgal edip, yağmalarken, atlarını Ayasofya Kilisesine bağlayarak asıl niyeti gözler önüne sermiştir. Bugüne dönüp baktığımızda ise benzerini parçalanmış Irak’ta Sunni-Şii çatışması olarak görmekteyiz.

FAŞİZM ÜZERİNE (I)

FAŞİZM ÜZERİNE (II)

Gökhan İğdır
Yayın Tarihi : 27 Şubat 2008 Çarşamba 22:36:44
Güncelleme :28 Şubat 2008 Perşembe 12:21:51


Bu haber hakkında yorum yazmak ister misiniz?
Yorumlarınız
TeomanTörün IP: 85.108.161.xxx Tarih : 4.03.2008 12:02:25

Din faşizminin tarihsel seyri ve seyyiatı üzerine ısrarlı yayın yapmanın tam zamanıdır. Çabalarınızı kutluyorum.


ahmet IP: 88.253.91.xxx Tarih : 28.02.2008 23:42:58

yazınız güzel olmuş insan topluluklarının en büyük düşmanlarından biri olan kavim milliyetciliğinin tarihler boyu insanlara ne zulumler yaptığı ve hala yapmakta olduğu görülüyor ve yeryüzünden de yok olmayacak gibi görünüyor