26
Mayıs
2024
Pazar
ANASAYFA

AKP'nin yumuşak karnı

CHP İstanbul belediye başkan adayı Kemal Kılıçdaroğlu yolsuzluk salvolarıyla büyük bir popülarite kazandı. Şimdi pırlanta ticareti yapan büyük bir kuyumculuk şirketine Başbakan’ın oğlu ile gelininin ortak olmasını açıklayarak yeniden kamuoyunun ilgi odağı oldu.

AKP hükümetinin pırlantada KDV’yi sıfıra indirdiğini hatırlatan Kılıçdaroğlu diyor ki:
“Ekmekte, suda elektrikte, doğalgazda, sağlıkta, kitap defterde vergi bol, ama pırlantada yok. Acaba neden pırlantada bu vergi kaldırıldı? Bunun yanıtı ortada!” (Milliyet, 8 Şubat)

Yani, Başbakan’ın oğlu ile gelininin şirket ortaklığı!

Sonra Kılıçdaroğlu, bu açıklamasından nasıl bir siyasi fayda beklediğini şu sözleriyle ortaya koyuyor:

“Onların adalet anlayışı pırlanta anlayışıdır, altın ortaklığı anlayışıdır. Bizim adalet anlayışımız Hazret-i Ömer’in adalet anlayışıdır!”

Kılıçdaroğlu’nun sergilediği bu tablo çok önemlidir.

Yolsuzluk popülizmi

Evvela Kılıçdaroğlu, pırlantada yüzde 18 olan KDV’nin kaldırıldığını söylüyor da onun yerine yüzde 22 ÖTV’nin konulduğunu söylemiyor!

Kılıçdaroğlu, bu vergi düzenlemesinin tarihini de söylemiyor. Bunun tarihi 2004’tür, “oğul ve gelin”in ortaklığı ise 2006’dadır!

Kılıçdaroğlu’nun yaptığı, “yolsuzluk popülizmi”dir!

Kılıçdaroğlu’nun “pırlanta adaletine karşı Hazret-i Ömer adaleti”nden bahsetmesi de çiğ bir popülizm örneğidir, ‘seçim lafları’dır!

“Hz. Ömer adaleti” kavramı elbette yüksek bir ahlaki bilinci ifade eder ama modern karmaşık toplumlarda yolsuzluğu önleyip kamu kaynaklarının adil kullanımını sağlamanın yolu “şeffaflık, etik davranış ilkeleri, hukuk devleti” falan gibi kurumlardır. Sosyal demokrat bir parti bunları anlatmalıdır.

Üçüncüsü, Kılıçdaroğlu aksini iddia etse de, anonim şirketlerde ortakların adlarını ve hisselerini yayımlama mecburiyeti olmadığını hem uzmanlar hem İTO açıkladı.
Bu işte bir yolsuzluk yok. Kılıçdaroğlu yolsuzluk suçlamalarını yaparken dikkatli olmalıdır.

Büyüme ve yolsuzluk

Tabii şu var: Vekâleten oy kullanma falan yoluna gitmeden Erdoğanlar şirkete ortak olabilirlerdi; ama sanıyorum “Başbakan’ın oğlu ve gelini” olarak ticaret içinde gözükmekten, ‘yanlış anlaşılmak’tan çekindiler!

Halbuki ‘gözükmesi’ iyi karşılanmayacak işleri ya yapmamalıydılar ya da “şeffaf” bir şekilde yapmalıydılar!

Elbette ticaret herkesin hakkıdır ve saygın bir iktisadi faaliyettir.
Ancak, güç sahibi olmayı ifade eden siyaset ile serbest rekabetin geçerli olması gereken ticaretin arasına belli ilkeler koymak gerekir.

AKP’nin bu noktada ciddi zaafları, noksanları var. Dokunulmazlıkların siyasi suçlarla sınırlandırılması konusunda AKP kötü sınav vermiştir. AB standartlarının da gereği olan “etik davranış kuralları”nı ilan edip uygulamaya geçirmemiştir hâlâ...

Büyüyen ekonomide zenginlerin sayısı artar ve iyi bir şeydir! Ama bu ‘doğal’ artış ile sektörel rant ve bazen de ‘yolsuzluk’ arasındaki çizgi çok incedir.

AKP, dokunulmazlıklar gibi, etik davranış ilkeleri gibi konularda ayak sürüdüğü için, yolsuzluk şüpheleri ve açık “iltimas”, yani yandaş kayırma işlemleri yanında, ekonomik büyümenin yarattığı sektörel rantlar bile kolayca kamuoyu tarafından AKP’nin yolsuzluk hanesine yazılıyor.

Ve AKP’nin bu yumuşak karnına Kılıçdaroğlu haklı haksız demeden yumruk sallıyor.

 

Taha Akyol/Milliyet
Yayın Tarihi : 9 Şubat 2009 Pazartesi 09:55:22


Bu haber hakkında yorum yazmak ister misiniz?