En son Tayyip Erdoğan da “ayak takımı” sözüyle halkı küçümseyen yöneticiler safındaki yerini aldı.
“Ayak takımı” cevabını 1 Mayıs günü verecek.
Ama sorun sadece bununla bitmiyor.
CHP de adındaki “halk” sözcüğüne rağmen halka hiç inanmayan, hiç güvenmeyen bir parti.
Parti içinde bu kadar
çok hizip çıkmasının
sebebi budur.
Bir kişinin halk tarafından sevilmesi, CHP açısından bağışlanmayacak bir suçtur.
Parti ve ülke yönetimi “ayak takımı”na bırakılamaz.
Meydanlar sadece seçim döneminde halka gaz vermek için önemlidir.
Saray darbeleri; milyonlarca kişinin kararından, isteğinden
daha önemlidir.
Bu yüzden “halkın sevdiği insan” değil,
kendi dar kadrolarına uygun düşen aday peşindedirler.
***
Halkı oluşturan her yurttaş, mutlaka doğru mu düşünür, her şeye
doğru mu karar verir?
Elbette ki hayır!
Toplumu oluşturan kişiler içinde cahili de vardır, sapkını da, kötü niyetlisi de!
Ama burada önemli olan, ortalamayı almaktır.
Demokrasi doğru fikirlerle yanlış fikirlerin, doğru seçimlerle yanlış seçimlerin birbirini dengelemesidir.
Dilerseniz bunu size
ispat edeyim.
***
Benim demokrasi konusunda en çok gözümü açan şey, bir okur mesajı oldu.
Okurum diyordu ki;
“siz konserlerde şarkılarınızın bir bölümünü halka bırakıyorsunuz. Ama
biz sahneden gelen
ses yerine, kulağımızın dibinde avaz avaz bağıran birçok çatlak sesi dinlemek
zorunda kalıyoruz.”
Bu mektup beni şaşırttı.
Çünkü bana göre kitlenin şarkı söyleyişi her zaman mükemmeldi, yüz binlerce hançereden çıkan ses her zaman doğruydu.
Bunun sağlamasını yapmak için konser kayıtlarımızı stüdyoya götürdüm; seslerin doğruluğunu ölçen ve bunu grafikle gösteren gelişmiş bir aygıta yükledim.
Sonuç inanılmazdı!
Çıkan ses tam olarak doğruydu: Ne bir milim tiz ne bir milim pes, tam çizginin üstünde.
Bunun nasıl olabildiğini düşündüm uzun uzun.
Elbette ki o topluluk içinde herkes doğru şarkı söylemiyordu.
Kimi daha tiz kimi daha
pes ses çıkarıyordu.
Küçük bir grubun
sesini kaydetsek, bu yanlışları duyacaktık.
Ama yüz binleri kaydettiğiniz zaman, artı eksi birbirini götürüyor, doğru bir ses çıkıyordu ortaya.
Hem kulakla, hem makineyle saptadığımız kesin bir doğruluk söz konusuydu.
***
İşte bence demokrasi budur.
Bunun için vazgeçilmezdir.
Ama...
***
İşin aması var.
Halkın doğru sesle ve doğru ritimle söylemesi için sahne kitleyi yönlendirecek, kural koyacak, çok güçlü ses sistemleriyle şarkının melodisini, tonunu ve ritmini onlara duyuracak.
Halk bu kesin kurallara uymak zorunda kalacak.
Eğer kural olmaz da herkes kendi başına
takılır, “Ben istediğimi havadan çalarım!” derse, sonuçta ortaya koskoca bir kakofoni çıkar.
***
Ben halka güvenirim.
“Halk neylerse
güzel eyler!” derim.
Halkın iyiyi, doğruyu ve güzeli anlayacağına inanırım.
Ama yasaların, kuralların ve bunlara uyma ahlakının yerleştiği bir ortamda...
Benim için “demokrasi” budur:
Sıkı kural, özgür seçim!
sn sayin livaneli cok guzel yorumlamisiniz ama eksiginiz cok lufen duzetin sayin bas bakan ayklar bas olursa bu olaylar cozulmez tabiki bir devlet bir insan gibidir dogar buyur ve olur tarite olmeyen insan yoktur olmu hizlandirmak icin bir bedende hastalik olmasilazimki ecelideevvel olmesede olene kadarsurunsun ayallar basi dilemeze bas ayri beden ayi calisan bedenin mete polizmasi bozulur azmairler gi bi olur yani halki dusunen bir yonetici tandogana veya taksime cikma diyorsa cikma senin nasil kanun yonetmeligin tuzugun varsa devletin organinin basinin hakini devletini dusunmesilzzim taksimli yilari yasadim cenaze tasidim ogunlere donmemek icin acilari acitmayalim acilar yerini huzura biraksin huzulu bimemleket itiyorsak ayklar basa uymalidir ayaksiz bas olmaz o ayaklar kedilerini iyi bilirler sayin erdoganin sozlerini carpitmayin onun ayak dedigi halk degil halki galyana getirenler dukanlari yamaladip mili servete vede halka zaaznen ve bunu ustlenmiye ler dir diye dusunuyorum bede bitukum sosyal adalete inanan insanim insallah vatana milete zaval gelmez muasir medeniyete ulasir ve caga bas olmaliyiz diye dusunuyom saygilar tas yerinde aggirdir
Sayın Livanelli, Demokrasinin tarihine baktığımızda Eski Yunanda bile kadınlar ve köleler site halkının dışında kabul edildiklerinden halk (demos) kavramı toplumun tüm kesimlerini kapsamıyordu. O bakımdan ?demos? buna hak kazanmış homojen bir kitleydi. Bu homojen kitlenin sosyolojideki karşılığı ?cemaat? ?sınıf? ya da ?klan?dır. Cemaatin sosyolojik bir olgu olduğu yerde ise birey yerine cemaatin ortak ruhu, irade ve çıkarları söz konusudur. Dolayısıyla böyle bir uygulamada bireyin çıkarları yerine sitenin çıkarları önde geliyordu. Cumhuriyetle başlayan Türk demokrasisinde önceleri savaştan muzaffer olarak çıkmış bir ülkenin çıkarları gözetildi. Halkın bu yeni yönetime etkin katılabilmesi bir dizi devrimler yapılarak halk aydınlatıldı ve yeni haklara kavuştu. kırsal kesimde yaşayan ve Türkiye için üretim yapan Türk halkının yaşam yerleri nedeniyle diğerlerince horlanamayacağının altı Atatürk'ün ünlü "Köylü milletin efendisidir." sözüyle çizilmiştir. Çok partili sistem ve sonrasında gelinen tramvay demokrasisinde ise halk yerine partililer ve cemaatların çıkarları, demokrasinin haklar ve özgürlükler alanındaki zaaflarından yararlanılarak kollanmaya başlanmıştır. Siyasal islamın demokrasi içersinde faaliyetine izin verilince, yönetimi ele geçirme konusunda zaptedilmesi zor bir ihtirasa sahip tehlikeli bir din olan islamın, amaç için her yol mubahtır mantığı ile başlattığı uygulamalar görülmüştür. Toplumun kolayca yönlendirilebildiği medya çağında, "kendim için bir şey istiyosam namerdim." söylemi ile iktidarı ele geçirip, ülkenin tüm stratejik, sınai, mali, iletişim, yeraltı ve yer üstü kaynaklarını, ormanlarını satan, ülkesinin dış borçlarını kat kat artıran. Çalışanını, memurunu, emeklisini, sanayicisini, çiftçisini dışardan dikte ettirilen ekonomi, istihdam, tarım ve sosyal güvenlik politikaları ile hergün daha çok ezen. İş başına geçerken korumak ve yaşatmak için and içip namus sözü verdiği Cumhuriyetinin kanunları ve Anayasası ile ilgili sorunlarında, kendi yüksek yargısını etkilemek maksadıyla, AB ülkelerinden ve Komisyonlarından, AB politikacılarından ve ABD'den medet uman, kendileri lehine bildiri yayınlamaları için sipariş verenler, demokrasi ve halk kahramanı olarak gösterilmeye çalışılmaktadır.