26
Mayıs
2024
Pazar
ANASAYFA

Başkomutan'la Başbakan'ın susarak onayladığı cinayet!


Adı: Abdülkerim Kırca.

PKK teröristi ile vuruşurken kurşun yeyip felç olan ve tekerlekli sandalyeye mahkûm kahraman.

10. Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer tarafından terörle mücadelede gösterdiği cengaverlik sebebiyle madalya ile ödüllendirilen emekli albay.

Abdülkerim albay önceki gün abdestini aldı ve kelime-i şahadeti telavetin ardından şakağına dayadığı silahın tetiğine dokunarak hakka yürüdü.

Peki ama niye mi?

Bilinen İslamcı gazetelerin yayınlarından!

Hayır sözde İslamcı gazeteler ona hırsız, soysuz, zekât soyguncusu, sapık ya da alçak diyemedi.

Ne mi dedi?

JİTEM’ci isnadıyla bir PKK itirafçısının sözleriyle Kırca albayı hedefe oturtup güya faili meçhul cinayetlerin sorumlusu olarak gösterdi.

İyi de böyle bir suçlama için kesin delil ya da mahkeme kararı var mıydı?

Hayır yoktu, sadece kim olduğu meçhul asker katili itirafçı bir PKK artığının hezeyanları vardı.

Sözde İslamcı matbuat bunu yeterli gördü ve kahraman albaya hücumlarda bulundu. Sonuç ortada...

Bu ülke için kurşun yiyen ve felç olarak tekerlekli sandalyeye mahkûm olan bir yiğit adam millet ve devlet adına kendinin yaptığı fedakârlığa böyle bir karşılık görünce isyan edip çıldırma noktasına geldi.

Peki haksız mı?

Siz bütün gençliğinizi, al bayrağım, vatanım deyip feda edeceksiniz, ama öbür yandan arkadan sinsice hançerleneceksiniz!

Sahi Kırca albayı hedef alanlar hiç düşündüler mi acaba PKK kalkışması onun şahsi mes’elesi veya davası mıydı?

Değilse yargı hükmü olmaksızın nedir bu yayınlar, hücumlar, kin ve nefret?
Tamam anladık gün sizin gününüz, balığı umursamazsınız da Halik’ten de mi korkmazsınız?

Kul hakkı nedir bilmez misiniz?

Şimdi birileri çıksa ve ey arkadaş o yayınlardan sonra meydana gelen bu ölümün adı cinayet derse verecek bir cevabınız var mı?

Tam bu noktada soralım, tartışmasız biçimde cinayet olan bu hadiseye Anayasa’ya göre Başkomutan olan Sayın Abdullah Gül sözle olsun neden bir tepki vermez?

Peki ya bu satırların yazıldığı saate kadar tek kelime olsun etmeyen Başbakan Erdoğan’ın suskunluğuna ne demeli?

Yahu o Tayyip Erdoğan değil miydi Deniz Feneri Davası bağlamında Alman mahkemesinin muhakemesi devam ederken Hürriyet gazetesinde haber çıkmasına isyan edip “Mahkeme bitmedi, bu haberler yargısız infazdır” diye canlı yayınlarda kıyameti koparan?

Deniz Feneri hırsızları, yani zekât soyguncuları için kendini yırtan ve yargısız infaz yapmayın diye feveran eden Tayyip bey, PKK kurşunuyla felç olup tekerlekli sandalyeye mahkûm olan bir kahramanın mahkeme hükmü olmaksızın hedefe oturtulmasına bir söz olsun niçin etmez?

Yoksa yoksa o Fenerciler Başbakan’ın indinde PKK ile mücadelenin kahramanı merhum albaydan daha mı kutludurlar?

Sabahattin Önkibar/Yeniçağ
Yayın Tarihi : 21 Ocak 2009 Çarşamba 10:25:07


Bu haber hakkında yorum yazmak ister misiniz?
Yorumlarınız
S.KUCUK IP: 88.242.75.xxx Tarih : 21.01.2009 13:54:46

Emekli bir albayımız intihar etti. Ne sebeple bu yolu seçti tam anlamıyla bilmek imkansız. Allah rahmet eylesin. Acılı ailesine sabır versin. Adı ve adının önündeki sıfat ne olur ise olsun kişi görev ve sorumluluklarını bilmek zorundadır. Albay bir kahraman olabilir. Görevini çok iyi yapmış ta olabilir. Ama bu illegal bir iş yapmasına izin vermez. İllegal bir iş yapmamış ta olabilir. Ona düşen haklılığını ispat etmektir. Bu yolda ifade vermekten temin edeceği bilgi, belge ve tanıkları yargı önüne çıkarmaya kadar her konuda çalışmaktır. Kaçmak en çok ta suçluların tercih ettiği bir yoldur. Madem iddialar yersizdi. O halde neden telaş yaptı. Cumhurbaşkanı ve Başbakan hakim midir? Savcı mıdır? Her suçlanan hakkında bilgi sahibi olması ve fiili tasarrufta bulunması mümkün müdür? Başkomutanı yani Cumhurbaşkanını ve Başbakanı bir intihardan dolayı suçlamak eyyamcılığın tırmandığı son noktadır.


ElSalud IP: 88.242.242.xxx Tarih : 21.01.2009 21:02:30

Radikal veya sulandırılmış adıyla Ilımlı İslamla, PKK'nın Türkiye Cumhuriyetini yıkma konusundaki amaçları ancak bu kadar örtüşebilirdi. Bu iki çılgın görüşün arasındaki tek fark, kullandıkları yöntemdir. Birisi, sinsice devleti ele geçirerme hesapları peşindeyken; diğeri bulabildiği uluslararası destekle, silah yoluyla devletine karşı savaş açmıştır. Birbirinden beslenen bu iki şer güç kapalı kapılar arkasında sıkı ittifak halindedir. Dilimizde yaygın kullanılan bir söz vardır: "Bana dostunu söyle, sana kim olduğunu söyleyeyim." PKK itirafcısı namıyla etrafına çamur püskürten zatı yakından biraz incelelediğimizde; Kıbrısta askerlik yaparken silah ve techizatı ile Rum kesimine kaçtığı, Teröristbaşının yakın akrabası olduğunu, katıldığı terör eylemlerinde Türk asker ve subaylarını yaralayıp, şehit ettiğini, dağda sıkılıp itirafçı olduktan ve cezasını çektikten sonra düzgün yaşama ayak uyduramayıp tekrar dağa çıktığını görmekteyiz. Gazi Albay Abdülkerim Kırca, yeri geldiğinde Ankara Esenboğa havaalanı baskınında Asala'ya karşı yeri geldiğinde ise Güneydoğuda Türkiye Cumhuriyetine karşı kurulduğundan bu yana 25 defa silahlı isyana başvurmuş Kürt'lerin son terör örgütleri olan PKK'ya karşı da ülkesini savunmaktan geri kalmamıştır. Terörle savaşan her ülke için en iyi terörist, öldürülen teröristir. Yine terörle savaşan her ülke için en itibarsız kişi, itirafçı olduğunu iddia eden teröristlerdir. Ancak geçmişi sayısız hainlikle dolu bir kişinin uydurmaları ile kahraman bir vatan evladınızı çarmıha germeğe kalkarsanız; ülkesi için canını defalarca ortaya koymuş onurlu bir eski askere; "Artık teröristler, bizden daha değerli oldular." dedirtirsiniz. Abdülkerim Kırca'nın cenaze törenine katılan tekerlekli sandalyeyle, koltuk değnekleriyle, arkadaşlarının yardımıyla yürüyebilen onlarca gazimiz vardı. Hepsi ülkeleri için en az şehitlerimiz kadar kahramanca savaşmış ve gazi olduktan sonra kalan yaşamlarını, daha güç koşullarda sürdürmek zorunda kalmışlardı. Belli ki, cenaze törenine Gazi Albay Abdülkerim Kırca'nın son sözlerini, milletimize hatırlatmak için katıldılar. "Artık teröristler, kahraman askerlerimizden daha değerli oldular."