25
Mayıs
2024
Cumartesi
ANASAYFA

'Bir ben var ki bende, benden içeru' Yunus Emre

Türkiye’nin sorunları, nedense bir türlü çözümlenemeyen bir “Gayya kuyusu senfonisi”.
Bir yanda “çağdaş uygarlık düzeyine erişme” özlemleri, bir yanda “onlar - biz” ayrımı, karşılıklı göbek atmakta.
* * *
Yalnız bendenizin ömrü içinde Almanya’nın bayrağı 3 kez, Rusya’nınki 2 kez değişti.
* * *
Siyasetçilere bu değişimlerin nasıl olduğu sorulduğunda, yanıt hep aynı:
- Konjonktür değişti.
- Türkiye’de nasıl oldu da cep telefonu sayısı 57 milyona çıktı?
- Konjonktür değişti.
- Nasıl oldu da bir “internet” ekranına tüm dünya sığar oldu?
- Konjonktür değişti.
* * *
“Konjonktür”ü kim değiştiriyor, ne zaman değiştiriyor, niye değiştiriyor; kimsenin bildiği yok.
Gelecek 50 yıl içinde de, “konjonktür” kaç kez değişecek ve Türkiye ile İstanbul’un evrensel tablosu nasıl olacak; öngörme olanağı var mı?
* * *
Ömür takvimimizin yaprakları iyice cılızlaşmışken, 21. yüzyılın ışıklı bir penceresinden, “uzay çağı” lakabıyla da anılan yeni bir yüzyılın ihtişamını ıskalamamaya çalışmak, değişik bir avuntu.
* * *
50 yıldan bu yana, her yeni yılın ilk günü öğle üstü Viyana Filarmoni Orkestrası, “Hoş geldin yeni yıl” konseri vermekte ve orkestrayı her yıl değişik bir orkestra şefi yönetmekte.
* * *
Viyana’daki “yeni yıl konseri”, o kadar çekici, o kadar çekici ki; yeni yılın daha ilk gününden, bir sonraki yılın konseri için tarihsel Viyana Konser Salonu’nda yer ayırtmak isteyenlerin başvurusu yüz binleri aşmada.
Ve bu yüzden başvuranlar arasında kura çekilmekte.
Ayrıca 2 konser provası da, dinleyenlere açık tutulmakta.
* * *
Viyana Filarmoni Orkestrası’nın “yeni yıl konseri”, tüm dünyada kim bilir kaç televizyon kanalı tarafından birden yayınlanıyor, gelişmiş bir düzeyin evrensel müzik sevenlerine.
* * *
Bizdeki TV kanallarından biri de, Viyana’daki “yeni yıl konseri”ni yayınlayacağını anons etmişti ama, anons gerçekleşmedi.
* * *
2009 yılının konserini, ancak 40 gün sonra Avrupa’daki bir dostun kayda alıp gönderdiği CD sayesinde dinleyebildik.
* * *
Bu yılki Orkestra Şefi Daniel Barenboim idi.
Daniel Barenboim İsrailli olduğu halde Filistin vatandaşlığını benimsemiş ve Filistinli ünlü düşünür Edward Said ile “Doğu - Batı Divanı Orkestrası”nı kurmuştu.
Orkestra’da Filistinli gençler de vardı, İsrailli gençler de ve değişik ülkelerden değişik gençler de...
* * *
“Doğu - Batı Divan Orkestrası” sürekli dünya turnesine çıkıyor ve değişik merkezlerde çekici konserler veriyordu.
* * *
Edward Said olsun, Daniel Barenboim olsun; barışın altyapı mayasını, değişik ülkelerden genç müzisyenlerin oluşturduğu orkestra konserlerinin yoğurabileceğine inanıyorlardı.
* * *
Viyana’daki konserin repertuarı ise, Johan Strauss ile gerek müzisyen ve kompozitör babasının, gerek kompozitör ve müzisyen 2 erkek kardeşinin, gerek kompozitör ve müzisyen oğlunun eserleriyle örgülenmişti.
* * *
Ayrıca Joseph Haydn’ın ölümünün 200’üncü yılı olduğu için, Haydn’ın eserleriyle evinden de unutulmaz bale gösterilerine yer verilmişti.
* * *
Valsler, polkalar, mazurkalar, “Yarasa”, “Çingene Baron” gibi operetlerin uvertürleri ve sonunda “Mavi Tuna” valsi...
* * *
Johan Strauss, 1825-1899 yılları arasında yaşamıştı.
O tarihlerin arası bizde II. Mahmut, Sultan Abdülmecit, Sultan Abdülaziz, Sultan V. Murat, II. Abdülhamit dönemlerine rastlıyordu.
* * *
II. Mahmut döneminde 140 bin kişilik yeniçeri ordusu “Vak’a-i hayriye” yaftasıyla yok edilmiş, William Churchill tarafından ikinci Türkçe gazete “Ceride-i Havadis” çıkarılmış, Sultan Abdülmecit döneminde de “Gülhane Fermanı” okunarak, sokaklarda “Bundan böyle gâvura gâvur demek yoktur ha, duyduk duymadık demeyin” diye tellallar bağırtılmıştı.
Sultan Abdülaziz, Avrupa’ya çıkan ilk padişah olmuş ve Fransa’ya gitmişti v.s...
* * *
Konjonktürler sık sık değişiyor ama bu değişimler, İNSANLIĞIN sanatçı ve bilimcilerle renk renk çiçeklenmiş ortak bahçelerini, hiç mi hiç etkilemiyordu.
* * *
Medyadan sabahtan akşama kreşendo çeken “Gayya kuyusu senfonisi” yanında; bir kez daha “Mavi Tuna” valsini dinlemek, rahatlatıcı bir avuntu doğrusu...
* * *
Hele hele kaybolup gitmiş insanoğlunun içinden, o muhteşem ses notalarının, ölümsüzlükle bütünleşerek nasıl çıkmış olduğunu düşünürsen.
* * *
750 yıl önce yaşamış olan Yunus Emre de, boşuna yazmamış o mısraı:

Bir ben var ki bende benden içeru

 

Çetin Altan/Milliyet
Yayın Tarihi : 11 Şubat 2009 Çarşamba 10:10:12


Bu haber hakkında yorum yazmak ister misiniz?