30
Mayıs
2024
Perşembe
ANASAYFA

Cevapsız sorular ve fikr-i takip


Basının temel işlevinin/işlevlerinin ne, neler olduğu bizde hep tartışılan bir konudur.

Evrensel anlamda ise basının işlevinin ne olduğu hakkında büyük bir çoğunluğun üzerinde anlaştığı bazı noktalar vardır.

Bu noktaların en önemlilerininden biri de basının bürokrasiyi/siyaseti okurlar, yurttaşlar adına denetleme hakkı/yetkisidir.

Bu çerçevede de basının bakanlara, müsteşarlara, genel müdürlere gazete sahifeleri üzerinden açık, kamusal sorular yöneltmesi çok sıradan bir olaydır.

Bakanlar, müsteşarlar ve genel müdürler de kendi ilgi ve iştigal alanlarına yönelik bu sorulara yine kamusal alan üzerinden, muhtemelen de soru sahibi gazeteci üzerinden cevap verirler ve böylece kamuyu aydınlatma görevlerini de yerine getirirler.

Demokratik bir ülkede normali budur.

Normal olmayan, doğrudan kamusal konulara yönelik somut ve kime yönlendiği belli soruların cevapsız, havada kalmasıdır.

Bendeniz de kendime emanet edilen bu sütundan birincisi 21 Kasım 2008 tarihinde Milli Savunma Bakanı Vecdi Gönül’e, ikincisi de 2 Aralık 2008 tarihinde İçişleri Bakanlığı’nın ilgili birimlerine (narkotik birimlerine) yönelik iki soru yönelttim.

Her iki sorun da doğrudan teknik konulara yönelik bilgi talebi içermekte idi ve tahmin edebileceğiniz gibi her iki soruya da cevap alamadım.

Burada ifade etmek istediğim konu bendenizin sorularının cevapsız kalması değil, kamuoyunun en temel bilgilenme/bilgilendirilme hakkının çiğnenmesi konusu.

21 Kasım 2008 Cuma tarihli yazımda Milli Savunma Bakanı’na dört soru yöneltmiş idim;

1- Türkiye 2009 senesinde TOPLAM ne kadar savunma harcaması yapacaktır?

2- Birinci soruda sorulan miktarın ne kadarı TBMM ve Sayıştay denetimindedir?

3- Yine birinci soruda sorulan miktarın ne kadarı şeffaf ihale kurallarına göre harcanmaktadır?

4- Bir profesör eskiden kıdemli albay/tuğgeneral maaşı alır idi; şimdi nispi durum nedir?’

Sayın Vecdi Gönül’ün Milli Savunma Bakanlığı görevine gelmeden Sayıştay Başkanlığı gibi teknik bir görevi yürütmüş olması bu sorulara net cevaplar alacağım konusunda bende az da olsa bir beklenti yaratmamış değil idi.

Demokratik bir hukuk devletinde bu soruların cevapsız kalması kabul edilebilir bir iş değildir.

Kamuoyu bu soruların net cevaplarını alamıyorsa bırakın demokratik hukuk devletini o ülkede bir cumhuriyetin varlığından bile kuşku duyulmalıdır diye düşünüyorum.

2 Aralık 2008 Salı tarihli yazımda da İçişleri Bakanlığı’nın narkotikle ilgili birimlerine yine demokratik bir ülkede her yurttaşın bilmesi gerektiğini düşündüğüm ve sadece basın üzerinden öğrendiğim bazı meselelerin detayını soru olarak yöneltmiş idim.

Geçtiğimiz iki-üç ay içinde çeşitli sınır kapılarında iki tona yaklaşan eroin yakalandı, ele geçirilen eroinin hangi kamyonlarda ele geçirildiğini, kamyonların plakalarını, şoförlerin, hatta aramayı yapan polis köpeklerinin isimlerini biliyoruz ama bu eroin işinin ankasında kimler olduğunu bir türlü öğrenemiyoruz.

2 Aralık 2008 Salı günü aynen şöyle yazmışım:

‘Bizdeki gelişmelerde doğrusu konuyu uzaktan izleyen biri olarak cevaplandıramadığım noktalar var.

Her uyuşturucu meselesinin ucu bir biçimde doğuda topu topu bir ya da iki sınır kapısına ve biraz da Yüksekova’ya gidiyor ama arkası gelmiyor.

İki hatta bir sınır kapısını ve Yüksekova ilçesini uyuşturucu ticareti açısından kontrol etmek devlet için bu kadar zor mu?

Yüksekova çetesi meselesi ne oldu ve neden Yüksekova’dan çıktı?

Bu sorulara sıradan bir yurttaş cevap veremiyor doğrusu.

Devletin temel işlevlerinden biri de sıradan yurttaşın aklına takılan bu sorulara doğru cevap üretmek’.

Hem Sayın Vecdi Gönül’den hem de İçişleri Bakanlığı’ndan hala yanıt bekliyoruz.

 

Eser Karakaş/Star
Yayın Tarihi : 15 Aralık 2008 Pazartesi 11:31:08


Bu haber hakkında yorum yazmak ister misiniz?