TEK Parti döneminin şartları farklıydı, liderleri de ‘milli kahraman’lardı. Buna rağmen Atatürk ve İnönü’nün de öfkeli hatta bazen bezgin dönemler yaşadıklarını Şevket Süreyya ve Falih Rıfkı’dan öğreniyoruz.
Demokrasiye geçtikten sonra dört lider tek başına iktidara geldi: Menderes, Demirel, Özal ve Erdoğan.
Menderes’i çok okudum. Demirel’in 1970’li yıllarını hatırlıyorum. Rahmetli Özal’ı daha yakından tanıdım. Erdoğan’ı gözlemliyorum.
Dördünün de “ikinci dönem”leri gergin geçiyor. Başladıkları hizmeti sürdürmek şeklindeki idealizm ve kabarmış iktidar hırsları bu dönemde büsbütün birbirine karışıyor. Eleştiriyi hizmetin sabote edilmesi sanıyorlar. Öfkeleniyorlar, öfkeleniyorlar...
Neden böyle?
Türkiye yönetilmesi zor bir ülkedir. Temel siyasi kavramlarda uzlaşma henüz sağlanamamıştır. Laiklik, cumhuriyet, demokrasi, kimlikler gibi konularda kavgalıyız maalesef. Çatışan duygular bütün kesimlerde siyasetin çok ihtiyaç duyduğu rasyonelliği bastırıyor.
Dahası, Türkiye “gelişmekte olan ülke”dir; ihtiyaçlar çok, kaynaklar kıttır. Gelişen ekonominin büyüttüğü rantlar ve gelir adaletsizliği, çözümlerin zorluğu sosyal gerilimleri körüklüyor.
Yaptığı hizmetlerin takdir edilmesini bekleyen iktidarlar, sorun ve şikâyet duydukça bunu kendilerine düşmanlık sanıyor, öfkeleniyorlar, toplumu da geriyorlar.
Duygusal Menderes’in, “Bir tek hizmetimizi takdir ettiniz mi? Sizin gözünüz ve kalbiniz mühürlenmiş” sözü, bu duygunun dışa vurumuydu.
Menderes’in Eskişehir nutkundaki meşhur “kara cüppeliler” sözü... Yüz binlerin coşkulu alkışları arasında kürsüden indiğinde Samet Ağaoğlu’na diyor ki:
- Ağzımdan çıktı, çok fena... Düzelteceğim Samet, merak etme!
Bu çapta olmasa da ikinci dönem sendromunu Demirel ve Özal da yaşadı.
Fena akıl hocaları
Bir süredir AKP’lilerden bile seçim gecesinde herkesi kucaklayan Erdoğan’ı özlediklerini duyuyorum.
Ama seçim gecesi, ‘zafer’ gecesiydi. Ardından uzlaşmamış toplumun sorunları sökün etti: Özünde haklı ama yönteminde yanlış türban süreci, Cumhurbaşkanlığı seçimindeki gerilimler, parti kapatma ucubesi...
O kavga kıyamet sırasında iş dünyası “Aman ekonomiye dikkat” diye eleştiriler, uyarılar yaptı. Erdoğan bunları düşmanlık zannetti, öfkeyle tepki gösterdi.
Ama bakın Kayseri’nin şahsen de çok takdir ettiğim Sanayi Odası Başkanı Mustafa Boydak bugün ne diyor:
“Hükümet, krizi algılamada yetersiz kaldı! İş dünyası gerekli uyarıyı yaptı. Kendimize güvenmeliyiz ama aşırı güven de hata yaptırır. 38 ülke, krize karşı birtakım paketler hazırlamış. Bizim de yapmamız lazımdı!.. Arap ülkelerinde para mara yok... Türkiye iç siyasi çekişmelerin çok yoğun yaşandığı bir ülke haline geldi...” (Referans, 16 Şubat)
Boydak CHP’li mi? Boydak hükümetten haksız kazanç mı bekliyor? Asla!
Boydak sadece gerçeği söylüyor. Keşke Erdoğan bu uyarıları zamanında “düşmanlık” sanmayıp doğru algılayarak erken tedbir alsaydı, kriz ekonomiyi bu kadar vurmazdı. Birçok şey ona göre...
Lenin’in şu sözü sanki “ikinci dönem”lerinde Türk başbakanları için söylenmiş: “Sinirler fena akıl hocalarıdır!”
Çok yanlışlara sürüklüyor çünkü. Erdoğan öfkelerini bastırmalı, toplumu germemeli, aksine sakinleştirmelidir.