30
Mayıs
2024
Perşembe
ANASAYFA

İdam Fetvası...


Güncel tartışmalar ışığında Mustafa Kemal’le ilgili “duyulan”, ama “tamamı okunmayan” bir belgeyi sizlerle paylaşmak istiyorum.

Bu, Mustafa Kemal ve arkadaşları ülkeyi işgalcilerden kurtarmaya çalışırken, işgalcilerle işbirliği yapanların onlara nasıl ayak bağı olduğunu ve öldürülmeleri için türlü entrikalar çevirdiğinin belgesi.

MİLLÎ KUVVETLER KÂFİRDİR!..” 

10 Nisan 1920’de, dönemin Şeyhülislâmı Dürrizade Abdullah’ın “Anadolu’daki millî kuvvetleri kâfir ve katlinin gerekli olacağını bildiren fetvâsı” yayımlandı. Aynı gün Anadolu’ya dağıtılan bu fetvâ, bir gün sonraki Takvim-i Vakayi ve diğer İstanbul gazetelerinde yer aldı.

Şeyhülislâmın “Fetvâ-i Şerif” diye yüceltilen Atatürk hakkındaki “ölüm fetvâsı” özetle şöyleydi:

“Dünya düzeninin nedeni olan İslâm Halifesi (Yüce Allah, onun hilâfetini kıyamet gününe kadar sürdürsün) Hazretlerinin yönetimi altında bulunan İslâm beldelerinde bazı kötü kişiler, aralarında birleşip ve kendilerine reisler seçerek Padişah’ın bağlı uyruklarını (teb’âsını) hileler ve yalanlar ile kandırmaya ve yoldan çıkarmaya, Padişah’ın yüksek emirleri olmadan halktan asker toplamaya kalkışıp, görünüşte askeri besleme ve donatma bahanesiyle ve gerçekte mal toplama sevdasıyla kutsal şeriat ve Padişah’ın emirlerine aykırı olarak birtakım salma ve vergiler kesip, çeşitli baskı ve işkencelerle halkın mallarını ve eşyalarını yağmalamak ve bu yoldan Allah’ın kullarına zulmetmeye ve suçlar işlemeye, memleketin bazı köyleri ve bölgelerine hücum ile kırıp döküp, yerle bir etmek, Padişah’ın bağlı uyruklarından nice günahsız kimseleri katl ve masum kanlarını döktükleri, müminlerin Emiri olan Padişah emrinde bulunan bazı dîni, askeri ve mülkî memurları kendi başlarına görevden alma ve kendi kötülük arkadaşlarını (hempalarını) tayin, hilâfet merkezi ile memleketin ulaştırma ve haberleşme yollarını kesmek, devletçe gönderilen emirlerin yapılmasını yasaklamak, hükümet merkezini diğer bölgelerden ayırmak suretiyle halifelik otoritesini kırmak ve zayıflatmak amacıyla yüksek halifelik makamına ihanet suretiyle imama(Padişaha) başkaldırmakla (itaatten dışarı düşmekle), Devlet-i Âliye’nin nizam ve düzenlerini, memleketin âsayişini bozmak için yalanlar yaymak ile halkı kışkırtmaya ve kargaşalığa gayret etmekte oldukları açıklanmış ve gerçekleşmiş olan adı geçen reisleri ile avâneleri ve onlara bağlı olan kimseler eşkıya düzeyinde bulunup, dağılmaları hakkında gönderilmiş bulunan yüksek emirlerden sonra hâlâ inat ve fesatlarında direnirlerse, adı geçen kimselerin kötülüklerinden memleketi temizlemek ve zararlarından halkı kurtarmak vacip(=gerekli) olup, ’Fe-katilü elleti tebga hatta tefaa ile emerillah’ayeti kerimesi gereğince katledilmeleri ve gerekirse kitle halinde öldürülmeleri yasal ve farz(=zorunlu) olur mu? Beyan buyrula.
Cevabı budur: Gerçeği Allah bilir ki, olur!
Dürrü Zade Es-Seyyid Abdullah tarafından yazıldı.
(...)
Bu suretle halifenin askerlerinden olup da eşkıyaları katledenler gazi ve eşkıyalar tarafından katlolunanlar şehit ve şefaate nail olurlar mı? Beyan buyrula.
Cevabı budur: Gerçeği Allah bilir ki, olur! ”

BUGÜNÜ ANLAMAK İÇİN.. 

Bugünkü tartışmaları ve gelişmeleri anlamak için bu uzun fetvâyı lütfen saklayın ve ders çıkarın.

Dinimizin bile işgalcilere karşı direnişi emrettiği gerçeğini gizleyerek, dini işgalcilerin boyunduruğuna sunmak tarihte çok görüldü.

Bu fetva, Atatürk ve arkadaşlarına yapılan saldırıların nerelere dayandığının belgesi.

Hulki Cevizoğlu/Yeniçağ
Yayın Tarihi : 3 Aralık 2008 Çarşamba 10:18:05


Bu haber hakkında yorum yazmak ister misiniz?