29
Mayıs
2024
Çarşamba
ANASAYFA

"Katı Laiklerin Hışmı" mı?


Kendi meslektaşlarımız öyle şeyler yazıyorlar ki yabancılardan ve medyalarından daha iyisini beklemek “fazla iyimserlik” oluyor.

Tabii bildiğiniz gibi haber “köpeğin insanı ısırması” değildir, insan köpeği ısırmışsa (ki görülmemiş olay değil) haber odur. Bu nedenle yabancı basın hep sansasyonel, karıştırıcı, provoke edici yorumları benimser. Elbette yabancı ülkeler için... Yoksa bizdeki gibi kendi ülkesindeki hukuka, yüksek mahkemeye bile neredeyse açıkça “darbeci” diyen bir basını diğer ülkelerde göremezsiniz.

Son günlerde ABD’den, AB temsilcilerinden Türk yargısına baskı, yüksek yargıda olan bir davada taraf niteliğindeki konuşmaları, medyalarından aynı yönde çıkan sesleri duyuyoruz. The Economist’in 3 Nisan’daki başyazısı (ki dünkü yazımda “Türkiye demokrasinin laiklikten daha önemli olduğunu göstermeli” bölümünü almıştım) bu baskıya ve saygısızlığa en iyi örneklerden biri.

Bakın kapatma davası için ne diyor:

“Garip bir dava gibi görünüyor olabilir ama 1920’lerde Kemal Atatürk tarafından kurulan katı laik Türkiye Cumhuriyeti’nde buna benzer çok örnek var. Bugünkü AKP’nin atası olan Refah Partisi de daha 10 yıl önce ordunun parti lideri ve Başbakan Necmettin Erbakan’ı istifaya zorlamasından kısa süre sonra kapatılmıştı”... (RP’nin kapatılmasında şiddeti teşvik eden “Kanlı mı olacak, kansız mı” gibi söylemler de rol oynamıştı ama bu bile Economist için yeterli değil galiba. Yani Venedik Kriterleri’ne de kızmış oluyor. R.M.)

“ILIMLI İSLÂMCI”

Devam edelim:

“Aynı bugün gibi o zaman da başsavcı açıkça İslâmcı iktidar partisini ‘laiklik karşıtı eylemlerle’ suçlamıştı.

Ancak bugünkü şartlar 97-98’den çok farklı. AKP ılımlı İslâmcı olmakla beraber Refah Partisi’nden daha yumuşak. Refah sallantılı bir koalisyonun parçasıydı, AKP’nin ise meclis çoğunluğu var (bu hukuk açısından önemli mi? Sanki bunu bilmiyorlar. R.M.)... Ancak parti ordu ve katı laiklerin hışmına uğruyor. Ordu, hükümetin yeni anayasa planlarını ileriye götürmesi halinde ayrıcalıklı statüsünü kaybetmekten korkuyor (...) Bunların hiçbiri, demokrasiye inançları hiç de güçlü görünmeyen orduyu ve laikleri teskin etmiyor (...) Parti temmuzdaki seçimi kazanınca ordu geri adım attı ve neticede Gül’ün seçilmesine izin verdi. Başsavcının AKP aleyhine açtığı dava ise bu tatsız oyunun yeni bir aşamasından ibaret (...).

Erdoğan krizi önlemek istiyorsa 1980 darbesinden sonra ordunun yazdığı anayasanın yerine, barışçı, siyasi partilerin kapatılmasını zorlaştıran bir anayasa planını ortaya koymalı.”

BİR TAŞLA BİRKAÇ KUŞ!

Eh, bir yazıda ancak bu kadar saldırı ve kışkırtma bir arada yapılabilir, bir ülkenin ordusu, yargısı, rejimi bu kadar aşağılanabilirdi.

Tek yazıyla hedefleri gözünden vuruyor, bravo.

Atatürk’ten başlıyor, Yargıtay Başsavcısı’na “ordunun emriyle hareket eder” imajı vererek bitiriyor.

Açılan davayı da “ordu ve katı laiklerin hışmı” olarak gösteriyor. Bir de “dava sürerken parti kapatılmasını zorlaştırıcı Anayasa değişikliği”ne destek verince olay bitmiş zaten.

Bizden bazı yazarların yazılarına bakarsak The Economist’e bu saygısızlığından ve herkesi aptal yerine koymasından dolayı kızmaya hakkımız olmadığını görürüz.

“AK Partililer Türkiye’nin bir darbe sürecinde bulunduğunu unutmasınlar” diyen mi istersiniz, “Yargı, demokrasiyi rejimin tehdidi olarak görüyor” mu, “Laikler AKP’yi seçimle indiremeyince hukuk darbesiyle indirmeyi denedi” diyen mi, ne ararsanız hepsi var.

Parti kapatılmasını istememek ayrı bir konu, hukuka saldırmak tamamen ayrı!

Kendimiz laik rejime ve yargıya bunu yaparken başkalarına nasıl kızabiliriz ki?

RUHAT MENGİ/VATAN
Yayın Tarihi : 6 Nisan 2008 Pazar 11:24:54
Güncelleme :6 Nisan 2008 Pazar 11:31:04


Bu haber hakkında yorum yazmak ister misiniz?
Yorumlarınız
oviraptor IP: 88.253.72.xxx Tarih : 6.04.2008 13:23:48

akp yi aklamak için ne yazacaklarını şaşırdılar " katı " sözcüğü sadece bir düşünceye taraf olan dini öğretilere uyar laiklik tarafsızdır