Baykal’ı dinlerken milletvekili dokunulmazlığının en önemli ülke meselesi olduğundan bir kez daha emin oldum.
Yasama dokunulmazlığını siyasetçiler için suç işleme imtiyazına dönüştüren düzen hukuk dışıdır, ahlâk dışıdır.
Dün bütçe görüşmelerinde Baykal’ın dediği gibi bağımsız gazeteciler Başbakan’a sorulacak soruları soramıyor. Başbakan, sadece kendi belirlediği soruları soracak gazetecilerin karşısına çıkıyor.
Sonuçta ne oluyor?
Ülkede siyasetten üreyen yolsuzluklar ve iktidar eylemlerinden yükselen pis kokular, gelecek korkusu yaratacak boyutlara ulaşıyor.
Sahte mahkeme
Neden? Çünkü suç isnat edilen siyasetçiye yargı hesap soramıyor. Bu bağışıklık başka yolsuzlukları tetikliyor.
Hem devlet ve millet soyuluyor hem de adalete siyasete ve sisteme olan güven yok oluyor.
Parlamento, yargının yetkilerini kötü biçimde kullanarak suç ortaklarını koruyan bir sahte mahkeme görüntüsüne giriyor.
Baykal dün farklı bir lider tipi çizdi. Mesajlarının ağırlığını sesinin tonu ile değil konuşmasının içeriği ile sağlamaya özen gösterdi. Eleştirileri mızrak gibiydi ama “hükümetimiz” diye hitap ettiği muhatabını sonunda sevgi ile selâmlayarak indi kürsüden.
Son döneme damgasını vuran şaibeli işler halkta cüzdanının cebinden çalındığı duygusunu uyandıracak kadar kabalaşmıştır.
Suçlar, hakaret sayılacak kadar meydan okuma tavrı içinde işlenmiştir.
Dün Deniz Baykal Başbakan’a bunların hesabını sorarak görevini yaptı ama ne işe yarayacak?
Cevapsız sorular
Telekom Lübnanlı Hariri ailesine satıldıktan hemen sonra iktidar Kurumlar Vergisi’nde indirim yaparak bu şirkete yıllık 300 milyon YTL dolayında bir kaynak sağladı.
Baykal “Bunun karşılığında Türkiye veya Başbakan bir şey aldı mı, almadı mı?” diye sordu.
AKP’nin medya tekeli oluşturmak amacıyla Sabah-atv satışına müdahil olması da gündeme geldi.
İktidar, Başbakan’ın damadının şirketine kamu bankalarından 750 milyon dolar kredi sağlamıştı.
Baykal iktidarın şimdi kriz nedeniyle bu paranın üçte birini KOBİ’lere dağıtacağını söyleyerek övündüğünü anlattı.
Deniz Feneri dolandırıcılığı ile beraber asla peşi bırakılmaması gereken dosyalardır bunlar. Ve toplum önünde münazara ile değil ancak yargı huzurunda temizlenecek hesaplardır.
Bu hedefe ulaşabilmenin yolu dokunulmazlıkların kaldırılmasına AKP’yi razı etmekten geçiyor.
Aksi halde iktidar suçlandığı yolsuzlukları susarak unutturmaya çalışacak, erzak ve kömür takviyeli pişkinlikle halkı uyutacak, bütün bu sorular teğet geçecektir.
Başbakan dün, Baykal’ın sorularından kaçarken, Arap gazetecinin pabucunu savuşturan Başkan Bush’u hatırlatıyordu.
Sivil toplum, üniversiteleri de dahil dokunulmazlık kangrenine karşı birleşmelidir.
Onurumuzla oynandığını fark etmemiz için daha ne tür bir hakarete uğramamız gerekiyor?