30
Mayıs
2024
Perşembe
ANASAYFA

Tek bir polis kurşununun tutuşturduğu toplumsal yangın


Önceki akşam Fenerbahçe’nin, buzhane donduruculuğundaki Ukrayna’da dinamo Kiev ile oynadığı maç ve 1 - 0 yenilgisi; tümüyle şekersiz bir limonataya benziyordu.
İyice ekşimsi ve yüz buruşturucuydu.
* * *
İyice ekşimsi ve yüz buruşturucu şekersiz bir limonataya, daha neler benzemiyor ki?
Alın işte dünkü Hürriyet’in sürmanşeti:
“KÂBE MANZARALI TORPİLDEN BIKTIM

Diyanet İşleri Başkanı Prof. Dr. Ali Bardakoğlu, son yıllarda ‘Kâbe manzaralı oda’ tutkunu hacıların isteklerinden bıktığını, bu yüzden tansiyonunun çıktığını söyledi.”
* * *
Dünkü Milliyet’in, yine manşete doğru çıkarılmış fotoğraflı haberi de, Hürriyet’in fotoğraflı alt manşeti de, aynı haberde buluşmuştu ve Hürriyet’inki de şöyleydi:
“KARAMANLİSÇARESİZ

Yunanistan’da 16 yaşındaki Grigoropulos’un polis kurşunuyla ölmesinin ardından başlayan olaylar önlenemiyor. Dünkü 24 saatlik grev yaşamı durdurdu.”
* * *
Yeni bir yüzyılın henüz daha 8’inci yılı biterken, nasıl olmuştu da kanlı çatışmalı, sabotajlı başkaldırılı ve ekonomik krizli, bir iğneli fıçı çalkantısı başlamıştı dünyada?
Şekersiz bir limonatanın, yüz buruşturucu ekşiliği.
* * *
“Hukuk” ve “para”nın evrensel bir tanımlaması yapıldığında; dünyada başlayan iğneli fıçı çalkantısının da nedenleri, daha berrak çıkabilir ortaya.
* * *
Bu tür tanımlamalara kulak asmayan ve böyle bir bilincin yönetilen yığınlarda billurlaşmasını asla istemeyen politikacılarla, sivil-asker bürokratların başında; bir türlü “gelişmiş” olamayan ülkelerin Hazine’den geçinmeli “mevki sahibi” değnekçileri gelmede.
* * *
Çünkü “gelişmemişlik” en çok onların işine yarıyor. Kimse ne parasal savurganlıkların hesabını sorabiliyor, ne de “yerinde infazların” hukuksal hesabını.
* * *
Yunanistan’da 16 yaşındaki bir gencin polis kurşunuyla öldürülmesi, tüm toplumu ayağa kaldırabiliyor ve iktidarı yere kapaklatırken; silahlı kuvvetler, “durumdan görev” çıkartamıyor.
* * *
Şimdi “statükocular” şöyle de diyebilirler:
- İyi mi oluyor yani, Yunanistan devleti çatırdıyor işte.
* * *
İnsan hakları ve özgürlüğüyle; kendilerini devletin temsilcisi sayan, Hazine’den geçinmeli “mevki sahipleri”nin “devlet despotizmi” zıtlaştığında; hangisi acaba daha ağır basmalı?
* * *
Avrupa Konseyi İnsan Hakları Mahkemesi’nden 3 bin mahkûmiyet kararı ile “kadın eşitsizliği” notlandırmasında yüz kızartıcı bir not almak mı; yoksa Finlandiya çağdaşlığı düzeyinde kamu görevlilerinin, toplumu oluşturan bireylere karşı hizmet verme zorunluluğunda olmasını gerçekleştirmek mi?
* * *
Yeni bir yüzyılın başındayız ve küresel ekonomik kriz, “ulus-devlet” modeli içine sığarak yerel kalamadı; 5 kıtaya dağılmış 200 devleti birden sarmalayıverdi.
Çözümü de elbet yerel değil, küresel olmak zorunda.
* * *

Ve böyle bir çözüm, silahlara harcanan paraların törpülenmesinden ve yoksulluğa karşı bir panzehir yaratılmasından geçecek.
* * *
2. Dünya Savaşı için anlatılan bir fıkra vardı.
Hitler, Manş Denizi’ni kurutarak İngiltere’ye karadan saldırmaya karar vermiş ve ordusunu Manş’ın kıyısına dizip, her neferin deniz suyunu içe içe yutmaya başlamasını emretmiş.
* * *
Alman komutan, askerlerine:
- Bir, iki, üç, diye bağırmış; başla içip yutmaya.
* * *
O sırada İngiltere’de de, ordu Manş kıyısına dizilmiş ve komutan askerlere:
- Bir, iki, üç... Başla işemeye emrini vermiş.
* * *
Öyle görülüyor ki yerel politikacılar, demagojileriyle ortalığı kurutmaya başladıkça; küresel ekonomik kriz de, tüm ülkelere doğru işemeye başlıyor.
* * *
Bütün olup bitenlerin iğneli fıçılar içindeki çalkantısına bakarken; şekersiz bir limonata içercesine, yüzünüz buruşmaz da ne olur?
* * *
Neyse ki eğlenceli bir tarafı da var bu dünyanın; insan yanılgılarıyla dalga geçen yazarların, zıpkınlı sözleriyle oyalanmak gibi.
* * *
İşte onlardan biri:
- Esas olan “hatadır” ; “doğru” , sadece şaşırmasıdır onun.

Çetin Altan / Milliyet
Yayın Tarihi : 12 Aralık 2008 Cuma 00:33:21
Güncelleme :12 Aralık 2008 Cuma 00:38:39


Bu haber hakkında yorum yazmak ister misiniz?