Türkiye nereye koşuyor!

Okuyunca içim karardı..

Pazar, pazar canınızı sıkacağım ama

çare yok!

Türkiye’nin yeni fotoğrafı bu.. Yıllardır verilen uğraş Anadolu’yu değiştirdi.. Laik yaşam tarzını benimseyenler öteki oldu..

Küçük bir azınlık!

Prof. Dr. Binnaz Toprak’ın başkanlığında

12 ilde yapılan araştırmayı satır satır okudum..

Araştırmanın konusu şu Laik kimliklere baskı var mı?

2008 Türkiyesi’nde böyle bir araştırmaya gerek duyulması bile vahim..

Ama maalesef bu hale geldik.. Getirildik..

Türkiye’nin yeni fotoğrafı şöyle:

Muhafazakar baskıyla birey ortadan kaldırılıyor.. Yerine tek tip, muhafazakar, cemaatçi, cemaat önderinin sözünden çıkmayan, renksiz bir yaşamı kabul eden kimlik ikame ediliyor..

Bu dönüşüm AKP iktidarının teşviki ile oluyor.. Aksi mümkün mü?

İnsanların anlattıklarına kimse münferit olaylar eskiden de oluyordu diye geçiştiremez..

Denizli’den uygulanan baskı yöntemi ile Trabzon’da da yapılan aynıysa planlı bir taarruz var demektir..

Kişilere..

Özel yaşama..

Ama en çok kadınlara..

Baskıya kılık kıyafetle başlanıyor.. Öyle her istediğini giyemezsin.. Sadece kadınlara değil, erkeklere de.. Erzurum’da üniversiteli bir genç renkli tişört giydiği için tartaklanıyorsa gerisini siz düşünün..

Kadın kot pantolon, kazakla sokağa çıkamaz hale geldi.. Pardösü şart oldu..

Ev kiralamak isteyenlere bile şu soru soruluyor Namaz kılar mısın? Oruç tutar mısın?

Hayır dersen, ev yok..

En büyük baskı Ramazan’da. Slogan da şu Oruç tutana saygı göstereceksin..

Yani, sen de yemeyeceksin, içmeyeceksin..

Sonuç şu Ramazan’da sokakta sigara içmek çok tehlikelidir.. Cesaret ister!

Ne yapacaksın?

Tutar gibi yapacaksın..

Eskiden Anadolu Müslümanlığı hoşgörüye dayanırdı.. Oruç Allah için tutulurdu, nefis sınamasıydı.. Bu yüzden oruç tutmayana karışılmazdı..

Şimdi dayatma aracı..


*

İçki içilen mekanların ortadan kaldırılmasına, tek tük kalanların da kent merkezlerinin dışına sürülmesine hiç girmeyelim..

Çoğu kentte insanlar, geçmişte sosyal yaşamın daha renkli olduğunu fuar alanlarında, belediye parklarında ailecek gidilen içki içilen nezih yerler olduğunu, öğretmen evi, demiryolları lokali gibi kamuya ait alanlarda içki içildiğini, büfelerde içki satıldığını düğünlerde resmî davetlerde içki ikram edildiğini söylemişler..

Şimdi!

Nostalji oldu.. Babaların oğullarına anlatacağı hikâyeye dönüştü.. Bak evladım biz eskiden böyle yaşardık, annenle el ele, kol kola yürüyebilirdik.. Düğünlerde dans eder eğlenirdik..

Şimdi yan yana bile oturamıyoruz!


*

Maalesef durum bu kadar vahim..

Toplum sadece baskıyla bu hale getirilmiyor.. Dershaneler, yurtlar, cemaat evleri ‘Işık Evleri’ gibi yerler vasıtasıyla farklı bir gençlik yetiştiriliyor..

Cemaat evlerindeki ‘abi’lere, ‘abla’lara itaat edilen.. Okul dönüşü Said Nursi okunan, akşamları ‘tesbihat’ denen toplu dualara katılmanın zorunlu olduğu bir yaşam tarzı..

Eğitim alanında, gençler üzerinde Fethullah Gülen cemaati çok etkili.. Açık açık baskı yapmıyorlar ama onların koyduğu düzene uymayana da yaşam hakkı bırakmıyorlar..

Yalnızlaştırıyorlar..

Dışlıyorlar!


*

Gelişmiş illerde cemaate dahil olmak ekonomik rant sağlıyor.. İşadamları, esnaf, kentin ileri gelenleri perşembe ‘oturmaları’na katılmazsa işleri iyi gitmiyor.. Çünkü Gülen cemaati üyeleri birbirini kolluyor, birbirinden alışveriş yapıyor..

Tabii işe girmenin yolu da, işte yükselmenin aracı da bu cemaatlerden ve AKP’li olmaktan geçiyor!

Bu düzene uymadığınız için haksızlığa uğradığınızda şikayet edeceğiniz bir merci de yok..

Bütün kadrolar AKP’lilerin elinde..


*

‘Günaydın’, ‘merhaba’ sözcükleri de tarih oldu.. Yerini ‘selamünaleyküm’ aldı..

Ben de sizdenim anlamında..

Mesaj vermek için..

Dedim ya başka türlü hayat hakkı yok.. Kişisel vahanızı yaratıp baskıdan uzak yaşam alanı kurmanız oldukça zor..


*

Peki bu değişimin sonucu ne olur?

Araştırma şunu söylüyor Türkiye Avrupa Birliği’ne giremez.. Özgürlükçü ve çoğulcu bir demokrasiye sahip olamaz!

Sahi AKP özgürlükçü bir düzen için oy istemişti değil mi?

Bu nedenle de destek bulmuştu!

İşte sonucu..