24
Mayıs
2024
Cuma
ANASAYFA

AB müzakereciliği kavgasının perde arkası -Erdal SAĞLAM

17 Aralık’tan sonra hızlanan ‘müzakereleri kim yürütecek’ kavgası, beklediğimiz gibi, giderek kızışıyor. Belli ki yeni yılın ilk aylarında, daha çok kavga haberleri duyacağız.

Geçtiğimiz hafta içerisinde, önce DPT’nin müzakerelerin götürülmesiyle ilgili önerisi basına yansırken, ardından Dışişleri Bakanı Abdullah Gül’ün DPT’nin bağlı olduğu Başbakan Yardımcısı Abdüllatif Şener’e gönderdiği, ‘Bu işler AB Genel Sekreterliğinin işi, DPT’nin işi değil’ mealindeki mektubun basına yansıması ortalığı karıştırdı. Ardından ise Gül’ün kamuoyuna yaptığı, ‘AB ile ilgili uzmanların envanterinin çıkarılmasını kendisinin Abdüllatif Şener’den istediği, bu konuda bir çatışma olmadığı’ türünden basın açıklaması geldi.

Gül ne kadar inkar etse de, bu açıklamadan da görüldüğü gibi, ortalık kızışmış durumda. Bu kavgaların kızışmasında bürokrasinin çekişmesi kadar, bakanların yaptığı hataların da etkili olduğunu peşinen söylemeliyiz. Öğrendiğimiz kadarıyla, geçtiğimiz hafta kamuoyuna yansıyan kavgaların perde arkasında yaşananlar şöyleydi:

Dışişleri Bakanı Abdullah Gül, bir süredir bakan Şener’den de değil, DPT bürokratlarından ‘AB ile ilgili uzman sayısının, hangi alanlarda yoğunlaştıklarının, hangi kurumda ne kadar olduğunu’nun dökümünü, yani bir envanter çalışması yapılmasını istemiş. Gül’ün bu çalışmayı, kendine bağlı AB Genel Sekreterliğinden değil de, neden DPT bürokratlarından istediğini bilmiyoruz. Bu isteğini, birkaç kez tekrarlayınca DPT bütün kurumlara yazıp, bu sayıları istemiş. Biz biliyoruz ki; başta AB Genel Sekreterliği olmak üzere, ilgili tüm kurumlarda bu yazı ‘DPT’ye ne oluyor?’ diye tepki çekmişti.

Sonunda DPT bu dökümü hazırlamış,buna bağlı olarak müzakere yönteminin, örgütlenmesinin nasıl olması gerektiğini belirleyen bir çalışma yapmış. Bu çalışma bizzat Abdullah Gül’e bir brifing halinde sunulmuş.

Bu arada DPT ‘nin istediği dökümü verirken, AB Genel Sekreterliği, dökümü verdiği yazı ile birlikte Şener’e hitaben bir mektup da hazırlamış. ‘Dökümü veriyoruz ama bunlar DPT’nin işi değildir, bizim işimizdir’ mealindeki bu mektubu Bakanları Abdullah Gül’e imzalatıp, DPT’ye ve Şener’e göndermişler. İşte tartışmalar üzerine geçen hafta ortaya çıkan mektup, bu Gül’ün daha önce imzalayıp, Genel Sekreterlikteki uzmanları gösterir liste ile birlikte gönderdiği bu mektup...

Üstüne üstlük, Gül’ün Şener’e gönderdiği mektup ‘rica ederim’ diye bitiyormuş... Bürokrasiyi bilmeyenler için bu yadırganacak bir şey değil ama bürokrasiyi, bürokrasideki hassasiyetleri bilenler, eşitler arasındaki mektupların ‘arz ederim’ diye bitirildiğini, ‘rica ederim’ sözünün birinin diğerine ‘ben senin üstündeyim’ demek olduğunu da bilirler...

Kısacası ortaya çıkan durum şu ki; Gül hem DPT’den bu çalışmayı istemiş, hem de çalışmanın karşılığında ‘Bu sizin işiniz değil’ demiş. Tabi ki ortaya çıkan bu durum yeniden ortalığı birbirine katmış. Sanıyoruz Tayyip Erdoğan da bu kavgadan haberdar olup, ‘ne olduğunu’ sormuş...

İşte bunun üzerine Abdullah Gül bir basın açıklaması yaparak, Bakandan bu araştırmayı kendisinim istediğini, bu konuda bir kavga olmadığını açıklamış...

DPT’nin, isteği üzerine hazırlayıp Gül’e sunduğu rapor, ‘Katılım müzakereleri’, ‘Müzakere süreci ve bu süreçteki yapılanma ile ilgili öneriler’, ‘Katılım müzakerelerine yönelik yapılanma ile ilgili diğer ülke örnekleri’ ve daha önce de kamuoyuna açıklanan ‘Türkiye’nin üyeliğinin AB’ye muhtemel etkileri’ bölümlerinden oluşuyor. DPT’nin müzakerelerin başlamasıyla birlikte ilk yapılacaklar listesi ise şöyle:

- Siyasi ve bürokratik koordinasyon artırılmalı,

- Müzakereler için genel bir stratejik çerçeve oluşturulmalı ve uygulanmalı,

- Sağlıklı etki analizleri ile müzakere pozisyonları belirlenmeli,

- Katılımcılık sağlanmalı,

- Süreç etkin bir şekilde izlenmeli ve değerlendirilmeli,

- Tercüme ve istatistik altyapısı güçlendirilmeli,

- Tanıtım, eğitim ve lobi çalışmaları yoğunlaştırılmalı...

DPT’nin önerdiği, daha doğrusu üzerinde tartışılabilecek, örgütlenme yapısında ise 31 başlık için ayrı çalışma grupları oluşturulması öngörülüyor. Bu grupların çalışmalarının bakanlıklararası komiteden geçip, başmüzakereci ve müzakere heyetine doğru çıkması öngörülüyor. Öngörülen yapıda ‘Müzakere Heyeti Başkanlığı’nın Dışişleri Bakanında olması, ama onun altında başmüzakereci ve müzakere heyetinin yeralması öngörülüyor. Tabi ki nihai karar alıcı, AB organizasyonunda da, Bakanlar Kurulu olarak kalıyor.

Bürokrasiyi suçlayarak bir yere gidilmez

AB müzakerelerinde yetkinin kimin elinde olacağına ilişkin kavganın ipuçlarını vermiş, bu kavganın kızışacağını söylemiş ve siyasi iradenin biran önce devreye girmesini istemiştik. Çünkü bürokrasi, yapısı gereği boş bulduğu ve geleceği olan, yetkisi fazla olacak alanlara girip, etkinliğini artırmak ister. Bu hep böyledir ve doğal saymak gerekir. Burada işi bilen siyasilerin devreye girip, herkesi dinleyip, belli bir karar vermesi gerekir. Daha sonra da aynı siyasi otorite, verdiği talimatların uygulamasını denetlemek durumundadır. Burada unutulmaması gereken, özellikle de Başbakan Tayyip Erdoğan’ın sık sık içine düştüğü yanılgı; bürokrasiden kanunlara ve kurallara aykırı işlemlerin yapılmasını istemek değil, kurallara uygun işlerin hızlandırılmasını istemek olmalıdır. Bu arada eğer kurallar, kanunlar bu işin yürümesine engel ise, siyasinin görevi bu kuralları ve kanunları değiştirmektir. Tabi ki eğer bu kanunların değişmesi anayasa aykırı ve de AB normlarına ters değil ise...

Yoksa, anayasa, kanunlar ve girmeye çalıştığımız AB müktesabatı buna uygun değilse, bu nedenle değiştiremiyorsanız, bu kurallara uydu diye bürokratları suçlayamazsınız.

Üstüne üstlük ,burada defalarca yazdığımız gibi, olur olmadık, siyasi kaygılarla bürokrasiyi görevden alıp, yetersiz kişileri görevlere getirir, eskiler için olmadık davalar açarsanız, hiçbir bürokratı ‘uygulamada esnek olmuyorsunuz‘ diye bile suçlayamazsınız...

Bu gerçeğin biran önce görülmesi, bürokrasi konusunda siyasi otoritenin bir muhasebe yapması gerektiğine inanıyoruz. Çünkü bu anlayışla yeni yılda epeyce sıkıntı çıkacağa benziyor.

Başbakan Tayyip Erdoğan, daha geçen hafta TBMM Grup toplantısında yine bürokrasiye yüklenip, bir bakanı hakkındaki meclis araştırması istenince, Kamu İhale Kurumunu suçlayan demeçler verdi. Bizce Başbakan da hiç ilgisi olmadığını biliyor. Ortada İhale Kurumunun dışında birşeyler olduğu, kendi partisinden 50 milletvekilinin karşı oyları nedeniyle, açıkca ortada değil mi? Ama siyasi olarak belki de bu konuşmayı yapmak zorunda hissetti...

AB müzakerelerinde çıkan kavganın perde arkasını okudunuz. Şimdi burada sadece bürokrasi mi suçlu? Elbette bürokrasi kendi yetkisini artırmaya çalışacak. Peki bu konuda ortalığın karışmasına neden olan bakanlara ne demeli? Onların çıkan kavgada suçu yok mu?

Burada biran önce kararı netleştirmeye çalışmayan Hükümetin suçu yok mu? Dönüp her çıkan aksilikte siyasileri devreden çıkarıp, bürokrasiyi suçlamaya kalkarsanız, bürokrasinin çalışmasını daha da yavaşlatır, insiyatif almasını engellersiniz. Hem, sormazlar mı: ‘Bu bürokratları, eskileri kötü diye atıp, siz getirmediniz mi?’

EFT de YTL için hazır

BANKACILIK sistemi, Yeni Türk Lirası’na (YTL) dönüşüm sürecini tamamladı. Bankacılık sisteminde, YTL’ye geçişte vatandaşları doğrudan ilgilendiren ana konular olan ATM ve POS cihazları ile kredi kartı bazında YTL’ye dönüşüm, yılbaşında gece yarısını müteakiben büyük ölçüde gerçekleştirilmiş, dün sabah itibarıyla da sona ermişti.

Önceki gün ve dün sürdürülen çalışmalar sonucunda da Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası’nın (TCMB) hem bankalarla, hem de kendi şubeleriyle olan Elektronik Fon Transferi (EFT) sistemlerinde YTL’ye geçiş başarıyla tamamlandı. Merkez Bankası yetkililerinin verdiği bilgiye göre, TCMB ile bankalar arasında dünden bu yana yürütülen çalışmalar sonucunda, tüm EFT sistemleri YTL bazında çalışmaya başladı. Ayrıca, TCMB’nin kendi şubeleri ile olan EFT bağlantıları da YTL bazına dönüştürüldü. Yetkililer, bugünden itibaren bankacılık sistemindeki EFT operasyonlarının tamamının YTL bazında işleyeceğini belirttiler. Yetkililer, hem TCMB’de, hem de bankalarda, krediler ve diğer tüm sistemlerin de YTL bazlı dönüşümünün tamamlandığını bildirdiler.

Erdal Sağlam-Hürriyet
Yayın Tarihi : 3 Ocak 2005 Pazartesi 12:26:39


Bu haber hakkında yorum yazmak ister misiniz?