3
Mayıs
2025
Cumartesi
ANASAYFA

Ata nerede? - Güneri Civaoğlu / Milliyet

Bir grup ünlü mimara, İstanbul Kültür Sanat Vakfı Yönetim Kurulu Başkanı Şakir Eczacıbaşı İstanbul'u gezdirmektedir.
Boğaz'da, Haliç'te birbirinden güzel saraylar, okullar, kasırlar, camiler... Harikulade mimari yapıtlar...
Gece Boğaz'da rakı masası etrafında günün izlenimleri konuşulur.
Hepsi de hayranlıklarını dile getirirler.
Özellikle de Sinan'a...
Mimarlardan biri, Şakir Eczacıbaşı'na "Şakir, elbette Sinan tarihin en büyük mimarlarından biri, yapıtları karşısında nefesim tutuldu" der ve şöyle devam eder:
"Ama... Müşterisi kim, bir de ona bak. Benim de müşterim Muhteşem (Kanuni) Süleyman olsun isterdim."
Sonra... Konu, mimarların müşterileri eksenli bir tartışmaya kayar.
"Şakir, iyi hoş da, bu yapıtların hepsi Osmanlı dönemine ait. Peki Cumhuriyet nerede?" diye sorarlar.
Gerçekten... İstanbul'da, Cumhuriyet dönemine ait -en azından o konuşmaların geçtiği yıllar- Türkiye'nin gurur duyacağı uluslararası bir mimari yapıt yükselmedi.
Cumhuriyet'in mimari açıdan, sultanlar kadar iyi müşteriler olduğu -ne yazık ki- söylenemez.
.........................
Bu bağlamda İstanbul Belediyesi'nin 22. Dünya Mimarlar Kongresi için düzenleyip dağıttığı İstanbul Kent Rehberi'nde yer alan "İstanbul'un tarihi statüsünün ve prestijinin bozulduğu" iddiası hiç değilse mimari açıdan gerçekdışı sayılmaz.
Yüce Atatürk ve sonrasında başkent olarak Ankara'nın benimsenmesi ve vurgulanması için, İstanbul'a yeterince özen gösterilmemiş olabilir.
.........................
Ama... Ayasofya'nın "müzeler" bölümünde değil, "camiler ve külliyeler" sayfalarında yer alması hayli yanlış.
Türkiye'de çok uzun yıllar bu konu siyaset malzemesi yapıldı.
"İslami siyaset"le oy toplamak çabasında olan siyasi partiler ve bu yoldan tiraj yapmak isteyen sağ gazeteler, zaman zaman ve özellikle seçimlerin yaklaştığı dönemlerde "Ayasofya'yı ibadete açmak" kampanyalarını ateşlediler.
Bu alevli konuyu gündeme taşımanın, siyasette prim ve gazetelerde de satış getirisi yüksekti.
Ancak uluslararası duyarlılık nedeniyle hükümetler daha ileri gitmediler.
Ayasofya, müze olarak kaldı.
Şimdilerde... Üst kat da onarıldı. 3 dinden etnik müzik yapılan unutulmaz konserlere ve sergilere açık.
AB yolundaki Türkiye, böyle satır aralarından sığ İslami siyaset mesajlarıyla patinaj yapmamalı.
Eğer bu kitapçıkta iddia edildiği gibi İstanbul'a uluslararası ağırlık yeniden kazandırılmak isteniyorsa, bunun yol haritasında Ayasofya'yı camiye dönüştürmek yoktur.
........................
Avrupa, "hasta adam" Osmanlı'nın, hilafete, padişahlığa, şeriata dayalı devletini kendi birliği içinde görmeyi aklından geçirmezdi.
AB yolculuğunda Atatürk'ün modern ve laik Türkiye'si "marka"dır.
Belediyenin İstanbul Kent Rehberi'nde Atatürk adının sadece "müzeler" bölümünde, o da, "Atatürk Müzesi" hakkında bilgi verirken birkaç satır içinde geçiştirilmesi hem ayıp ve saygısızlıktır, hem de stratejik yanlıştır.
Atatürk, o çağdaşlık simgesi güzel ve vakur görüntüsüyle kent rehberinin başında yer almalıydı.
Atatürk fotoğrafı, bu ülkeyi en iyi temsil edecek bir ikona gibi de düşünülmelidir.
Başka kim, Türkiye'nin simgesi olabilir?
İşgal yıllarında düşmana karşı Karakol Birliği'nin, Mim Grubu'nun, Müdafaa-i Milliye örgütünün kuruluşuna, İstanbul halkının işgal altında olmayan bölgelere göç edişine bile bu kitapçıkta işaret ediliyor da, İstanbul'dan, Bandırma Vapuru'na binerek Samsun'a çıkan ve Milli Mücadele'yi başlatan, işgal kuvvetlerini def eden, genç Türkiye Cumhuriyeti'ni kuran Atatürk'ün, bu onurlu misyonundan hiç bahsedilmiyor. Ne demeli... Tekkelerin ve takkelilerin kuyruk acısı mı?
Güneri Civaoğlu / Milliyet
Yayın Tarihi : 6 Temmuz 2005 Çarşamba 11:00:08


Bu haber hakkında yorum yazmak ister misiniz?