24
Mayıs
2024
Cuma
ANASAYFA

Aydınlar Meselesi.. Bir - Selahattin Duman / Vatan Gazetesi

Bu yazı "Ben de bir aydınım ama sor bakalım niye
aydın oldum?" sorusuna cevap aramak üzere
yazılmadı.. Memleketin bağrına bomba gibi düşen son "aydınlar listesinin" milli bünyedeki yan etkilerini anlatmak üzere yazıldı.. Allah kabul etsin..

Bu "aydınlar meselesi" benim kanıma dokunmaya başladı.. Heyete çağırılmadığımdan değil.. Gazetenin havasını bozduğundan..

Gazetenin havası şurada dursun; Vatan'dan Hürriyet'e, Sabah'tan Milliyet'e ne kadar medya dükkânı varsa içinde huzur bırakmadı..

Köşe yazan makûlesinin keyfi kaçık..

Kimi görsem "kredi borcu yüzünden hacze yakalanmış küçük memur gibi.." suratı bir karış..

Çoğu odasından çıkmıyor.. Odalarını telefondan arıyorsun cevap vermiyorlar.

***

Hükümet adamları ile görüşecek aydınların listesinin açıklandığı gün sanki medya plazalara bomba düştü..

Gidip bakın, inceleyin.. Şu sıralarda ne kadar "Bodrum yazısı" yazan köşeci varsa yıllık izinlerinin bir bölümünü kullanmak üzere o gün dilekçe vermiştir..

Bodrum'dan Memedof telefon etti:

"Allah razı olsun bu aydın dalaveresini çıkaranlardan.." diyor.. Sebep? Birden işler açılmış.. Rakı tüketiminde son on yılın en büyük patlaması yaşanmış..

Aydınlar listesinde adını görmeyen rakıya sanlmış demek ki..

Şekil olayı..
Bu arada hükümet adamlarını da kutlamak isterim..

Atatürk'ten itibaren kurulan bütün cumhuriyet hükümetlerinin bir numaralı meselesi buydu..

Aydınlan zaptetmek..
Ne "Takrir-i Sükûn Kanunu" ne "İstiklâl Mahkemeleri'nin idam sehpaları" ne de "Sıkıyönetim yasaları" bunlarla başa çıkabildi..

Polisi, zaptiyesi şöyle huzur içinde bir Bahar Bayramı kutlamamıştır.. Devamlı alarm hali.. Devamlı gerilim..

Haaa! Diyeceksin ki "Ne zorluğu var aydın kısmıyla uğraşmanın?" enselerine vurursun şaplağı olur biter..

Kazın ayağı öyle değil..
Aydın kısmı fizik olarak marazlı gibi durur..

Çoğunun okumaktan gözü bozulmuştur.. O yüzden aydının gözlüksüzü pek makbul sayılmaz.. Kafalarına sürekli fikir üşüştürdüklerinden bunların kelle nahiyesi saç tutmaz..

"Kıl" dediğimiz şeye meraklan bundandır..

***

Nereleri kılı, tüylü ise oraya kuvvet verirler.. Kimi enseye makas vurdurmaz, orada birikenleri toplayıp arkaya kurdele ile bağlar, kendine at kuyruğu yapar..

Ensesi zayıf olan çeneden verir işaretini.. Top sakal olur, dido sakal olur, alt dudaktan çene altına şose yol gibi kıldan şerit çeken olur., illa ki bir şekil yapılır..

Prada rekabeti
Gövdenin bakımsızlığı ise kıyafetle örtülür.. Bir giyinme tarzı yaratıp yollarına öyle devam ederler..

Bunlar bir vakit Che Guevara'ya kafayı takmıştı.. Ankara, İstanbul bit pazarlarında asker parkası, postalı kalmamıştı.. Dölce Gabbana ceket iki yüz lira ise yıpranmış bir parka dört yüzden alıcı buluyor, üstelik kapanın elinde kalıyordu..

Sokaklar "parkalı okumuşlarla" dolmuştu.. Sanki Sierra Madre dağlarında Che'nin komutasında savaşıyorlar da tebdili hava izni alıp şehre inmişler gibi..

Ben hafta sonu iznine çıkan askerlerin dahi "adamdaki gözlük bizim yüzbaşıda bile yok.." diye bunlara selam verdiğini gördüm..

O güzelim Prada ayakkabılar bizim askeriyenin hurdaya çıkmış postalı ile başa çıkamadığından tekmil müşterisini bunalıma soktu..

Eğer şu sıralarda Prada ayakkabılar "gay" kısmının (arkadan çekişli erkekler) gözdesi ise sebebi budur..

"Aydın kısmının marazlı, tuhaf görünmesi sizi yanıltmasın" derken lafı başka yere getirecektim..

Bunların görünüşü her ne kadar adama güven vermese de buğdayın "kımıl" koyunun "süne zararlısı" gibi dayanıklıdırlar.. Polisi tepelerine salarsın., içeri atarsın..

İçeri attıktan sonra karakol dayağı ile güzelleştirirsin..

***

Sen dövmekten yorulursun, onun aklına bir şiir gelir.. Tutar, cıgara paketinin arkasına yazar..

Ziyaretçisi o şiiri dışarı çıkarır.. Haydaaaa! Bakmışsın dayağın verdiği ilhamla yazılan o şiir milletin ağzına türkü olmuş..

Acıların şafağında
Ağzımda kan
Seni düşündüm sevgili
Bir de memleketimi
Elim elime değmeli..

Temsil böyle bir şiir yazdı.. Artık hükümet adamı olarak işin yoksa "Ağzından kanı biz getirmedik.. Kendisi illetliydi.." diye Avrupalı'nın demokrasi manyağına laf anlat..

Başa çıkamazsın
Hükümet adamı olarak "Lanet gelsin.." dersin.. Bağımsız avukatlara emir verip şiiri yazanı, türküyü çığıranı serbest bıraktırırsın..

Yine yaranamazsın..
Dışarı çıkar çıkmaz "Zindanda 248 gün.." diye kitap yazarlar.. Okuyan da aman ben kahramanlıkta geri kalmayayım fikrinden gidip hükümet adamlarına asi olmaya özenir..

Ben kendi payıma konuşuyorum.. Eski hükümet adamlarının aydın kısmına yaptığı baskıdan kıl kadar şikâyetçi olmadım.. Tam tersine devamını isterdim..

Neden derseniz buyrun bu memleketin romanına, şiirine, türküsüne bakın..

Hükümet adamları tarafından zorlatilmadan bunların aklına tek bir şey gelmemiştir.. Dayağı yedikçe zihinleri açılmış en güzel besteleri yapmışlardır..

Sopanın ucu değdikçe kalemlerinden en güzel romanlar çıkmıştir.. Şiir desen başı sonu yok.. Dayak, zulüm beyne giden kan damarlarını genişletiyor, ilham yollarını sonuna kadar açıyor..

***

Bu hükümet adamlarını kutlamam o yüzdendir.. Seksen küsur yıllık cumhuriyet ile ondan önceki meşrutiyetin aklına gelmeyen bir işi yaptılar..

Amanın sizin fikirleriniz bize lazım dediler.. Bir aydın listesi yaptılar.. Yetti.. Bundan gerisi "çubuğunu yakıp keyfine bakma.." işidir.. Bu saaten sonra aydın kısmı, kendi hakkından kendisi gelir..

Yarın: O listede biz niye yokuz hükümet adamları?

Selahatti Duman / Vatan Gazetesi
Yayın Tarihi : 13 Ağustos 2005 Cumartesi 11:21:40


Bu haber hakkında yorum yazmak ister misiniz?