29
Mayıs
2024
Çarşamba
ANASAYFA

BAHŞEDİLMİŞ ÖZGÜRLÜK DEMOKRASİSİ

BAŞBAKAN Tayyip Erdoğan, siyasi hayatının en tehlikeli dönemine girdi.

Gördüklerim, okuduklarım, bunca yıldır edindiğim tecrübe bana bunu söylüyor.

Geçen pazar günü AKP Gençlik Kolları önünde yaptığı konuşmayı izlerken, bu izlenimim, basit bir gözlem olmaktan çıkıp belirgin bir iddiaya dönüştü.

Başbakan, övünerek savunduğu "belagat sanatının" artık esiri haline geliyor.

Ama asıl tehlikelisi, artık yakın çevresinde bu yanlışları söyleyebilecek ne güç, ne takat, ne de cesaret kaldı.

* * *

Konuşmayı hayretle izliyorum.

Bir siyasetçi, "özgürlükleri" böyle savaş ilan eder gibi bir belagatla savunursa, ben onun arkasında özgürlük değil, başka niyetlerin bulunduğu hissine kapılıyorum.

Erdoğan, "biz" ve "onlar" duygusundan kendini koparamıyor.

Türban konusundaki tavrına karşı çıkanları, hatta türban takmayan kızları, hep "onlar" diye niteliyor.

Ve "onların" haklarına da "biz tolere ediyoruz" duygusuyla bakıyor.

Burada çok temel bir "demokrasi arızası" var.

Kendine "hak" gördüğü bir şeyi "özgürlük" diye niteleyip, başkalarınınkini "Biz karışıyor muyuz" gibi, azınlığa "bahşedilmiş", yani "görmezden gelinmiş", "tolere edilmiş" bir davranış olarak gören zihniyet, olsa olsa bir çoğunluk nobranlığının tezahürü olabilir.

Dikkat edin ben kanunlardan, anayasalardan değil, bir kişilikten söz ediyorum.

Başbakan’ın "belagati" artık sanat olmaktan çıkıp totaliter bir anlayış haline dönüşüyor.

Bu zihniyete, "demokratik" demekte zorlanıyorum.

İşte o nedenle, türban sorununun artık siyasetçilerce çözülemeyeceğine olan inancım iyice pekişiyor.

Dünyanın hiçbir özgürlüğü, böyle insanların kafasına odunla vurur gibi savunulmamalıdır.

Elbette, bayağı bir vurdumduymazlıkla, "Belagat bir sanattır, fazla ciddiye almamak gerekir" deyip geçebiliriz.

Hayır, bu belagat beni irkiltiyor.

Çünkü güçlü liderinin o belagat öfkesi, dalgalar halinde AKP’nin mensuplarına, belediye başkanlarına da yayılıyor.

Erzurum’da yapılan şu gösteriye bakın.

Erzurum Büyükşehir Belediyesi’nin MHP’li eski başkanının kaldırdığı bir "Ermeni mezalimini kınama" gösterisi, Aşkale İlçesi’nin AKP’li başkanı tarafından, 21’inci yüzyıl Türkiye’si hakkında hepimizi dehşete düşürecek bir farsa dönüşüyor.

Hani nerede, daha beş gün önce AB büyükelçilerinin önünde söylenen o sözler?

"301’i yerde bırakmayacağız" vaatleri.

301 bu kafayla mı kaldırılacak?

Cevabı tahmin edebiliyorum.

"Canım bir belediye başkanı yapmış, bizi bağlar mı?"

Zaten hep onu anlatmaya çalışıyorum.

Genç çocukların önünde esen o belagat şiddetinin adresi budur.

"AKP’li gençler eli satırlı olmayacaktır" derken hançereye yerleşen öfke, o genç insanlara acaba hangi tsunami halinde ulaşıyor?

AKP’nin çok övündüğü bilim takımı, bu belagat depreminin Richter ölçeğine göre şiddetini hesaplayabiliyor mu?

Hiç sanmıyorum.

* * *

Oysa ben bugün, Deniz Baykal’ın "türban sorununun çözümü" ile ilgili sözlerinden aldığım işareti yazmayı düşünüyordum.

Geçen pazar günü "türban sorunu çözülür" diye başlayan cümlelerini tamamlamayı, onun arkasına geçip, üniversitede nasıl bir çözüm bulunabileceğini düşünmeyi, düşündürtmeyi planlıyordum.

Ama karşımızda öyle bir belagat sanatı var ki, o sanatın yarattığı öfke duvarını aşmamız çok zor görünüyor.

Olsun ben yine de yılmayacağım ve sorun nasıl çözülür egzersizime devam edeceğim.

Çünkü bu belagat sanatı dağıtılırken ben nasibimi alamamışım.

Ertuğrul Özkök/Hürriyet
Yayın Tarihi : 4 Mart 2008 Salı 10:26:58
Güncelleme :4 Mart 2008 Salı 10:48:12


Bu haber hakkında yorum yazmak ister misiniz?