29
Mayıs
2024
Çarşamba
ANASAYFA

Beyni örtmeden başı örtmek olası mı?

HAYRUNNİSA Gül’ün İngiliz The Times Gazetesi’nden bir kadın gazeteciye söylediği bir cümlenin üzerinde durmak gerekir. 

Hayrünnisa Hanım gazetecinin örtünme ile ilgili sorusuna "Ben başımı örtüyorum, beynimi değil" yanıtını veriyor.

Bayan Gül, bu sözleriyle beyni ile tesettürünün çeliştiğini mi vurguluyor?

Beyninin çağdaş olduğunu mu anlatmak istiyor.

Ancak bu mümkün değil, çünkü beyin insanın inançlarını, duygularını, davranışlarını, düşüncelerini belirleyen organdır.

Hareketlerin, davranışların, tüm duygu ve düşüncelerin komutunu beyin verir.

Onun için dış görünümler insanın beyin yapısını doğrudan yansıtır.

Bayan Gül konuşmasının bir yerinde de kadınların zorla başörtüsü takmalarının olanaksız olduğunu iddia ediyor.

Yani çevrenin, ailenin, cemaat ve tarikatların baskısını kabul etmiyor.

Bu yanlış, çünkü araştırmalar, tesettüre girmiş milyonlarca kadının içinde bulunduğu koşullar nedeniyle örtünmek zorunda kaldığını ortaya koyuyor.

Bayan Gül de bu milyonlarca kadından biridir.

Eğer kendisi 15 yaşında mutaassıp bir aileden olan Abdullah Gül’le evlenmeseydi, bugün büyük olasılıkla örtünmemiş olacaktı.

Nitekim dünyada başını örtmeyen milyonlarca Müslüman kadın var.

* * *

Şimdi geçtiğimiz ay gazetelerde çıkan bir fotoğrafı anlatmak istiyorum.

Bodrum’da bir toplantıda çekilmiş.

Toplantının konusu "Küresel İklim Değişiklikleri ve sonuçları".

Toplantıya bu konulara duyarlılık gösteren Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, eşi Hayrünnisa Gül ile birlikte katılmış.

Abdullah Gül’ün hemen yanında oturan Hayrünnisa Gül’ün başında beyaz bir türban, kırmızı deri bir ceket ve upuzun siyah bir etek var.

Yani tesettürü kusursuz.

İki koltuk ötede de Doğal Hayatı Koruma Vakfı Yönetim Kurulu Başkanı Akın Öngör’ün eşi Gülin Öngör oturuyor.

Gülin Hanım kısa saçlı, siyah askılı bir elbise giymiş, büyük olasılıkla havalandırma güçlü çalıştığı için üzerine bir şal almış.


Gülin Hanım’ın kıyafeti modern.

Fotoğrafta Hayrünnisa Hanım başını hafif sağa döndürmüş Gülin Hanım’ı süzüyor.

Daha doğrusu Gülin Hanım’ın giysilerini büyük bir dikkatle inceliyor.

Hayrünnisa Hanım’ın bakışlarında bir kıskançlık yok ama bir özenti var.

Bu özlem dolu duyguyu anlamak hiç de zor değil.

Biri tesettür nedeniyle kadınsı özelliklerini kapatmak zorunda kalıyor, öteki böyle bir zorunluluk içinde kalmadan bunları sergiliyor.

Zaten gazetenin "Kadınsı Bakış!" başlığı bunu tam olarak yansıtıyor.

O fotoğraf Türkiye’deki kapanma sorunu konusunda çok şeyler anlatıyor.

TUFAN TÜRENÇ/HÜRRİYET
Yayın Tarihi : 23 Temmuz 2008 Çarşamba 10:26:58
Güncelleme :23 Temmuz 2008 Çarşamba 10:28:44


Bu haber hakkında yorum yazmak ister misiniz?
Yorumlarınız
mücahide karademir IP: 88.228.150.xxx Tarih : 20.11.2008 14:44:46

sizin işiniz hayrunnisa hanımın kapalı olmasına kulp takmak bu insan sizin için değil ALLAH için kapanıyor siz bu farkı farkedemiyorsunuz ya da farketmek istemiyorsunuz BU İNSANIN açık olup olmaması kendini enterese eder siz hiç bir şey diyemezsiniz ama unutmayın siz ve sizin gibiler bu farkı farkedince çok AMA ÇOK PİŞMAN OLACASINIZ BU DÜNYADA belki değil ama diğer dünyada istesenize istemesenizde anlayacaksınız şunu untmayın BAŞÖRTÜ NE HERŞEY NEDE HÇBİRŞEY!!!


halil arslan IP: 78.160.45.xxx Tarih : 24.07.2008 19:45:37

yav ben bu örtülü ya da örtüsüz işini anlayamıyorum. örtünenden sana ne? örtünmeyenden sana ne? kendini koca koca kafa zanneden insanların uğraştığı küçük küçük beyinlere bak. sen sözünü ettiğin kapalı bir bayanın üzerinde ne kadar söz sahibisin ki, açılmasını istiyorsun; öbürü bilmem havalandırmadan dolayı şal örtmüşte bilmem ne yapmışta yav size ne? kim ne yaparsa yapsın. ben erkeğim ama kadın olsam vallahi kapalı kadınlar gibi giyinirdim. siz daha toplumu bilmeyen deve kuşu gibi kafanızı bir yerlere saplamış tedaviye muhtaç insanlarsınız. toplumun içine iyice girin de görün. bırakın kadınlar kendilerine olan bakış açılarını kendileri ayarlasınlar. sana ne veya kime ne. sonra onlar üzerinde kendinizi terbiye makamı mı görüyorsunuz. benim çevrem açıktır. sonra niye kadının üzerinde uğraşıyorsunuz ki, birazda erkekler üzerinde uğraşın. erkekleri açın o zaman. niye kadınlar? anlayamıyorum. nereye varsam kadın kullanılıyor. kadınların yerine ben olsam bize karışmayın diye ortak platform oluştururum vallahi. kime ne ya. sen sözünü kabul ettirebileceğin yeri ikna gücün varsa ikna edebilirsin(kızın, yeğenin, kuzenin, komşun) toplumun üzerine konuşamazsın. konuşan önce o toplum üzerinde kimliğini sorgulasın. memlekette başka bir şey bulamadınız mı? böyle yazı gördüm mü çileden çıkıyorum. sanki uğraştığın kesimin babasısın. siz kimsiniz ya. ancak şahsi görüşlerinizi bildirir geçersiniz. kabul eden kabul eder etmeyen etmez. ben böyle yazı yazınca da aman ha beni AKP' li olarak düşünmeyin. çünkü böyle bir hastalık ta var bu toplumda. geçenlerde bir yerde TOKİ' nin güzel çalıştığından bir yerde bahsettim de bana hemen AKP damgasını vuruverdiler. ondan sonra da özelleştirmeleri insafsızca (çünkü bunu eleştirirken insaflı olmak insafsızlıktır) eleştirince beni hangi taraftan olduğumu sormaya başladılar. doğruya doğru, yanlışa yanlış diyemiyecekmiyiz bu ülkede. Deniz Baykal' ın anayasa mahkemelerine götürdüğü davaların doğru bir eylem olduğunu, ama yine aynı Deniz Baykal' ın bu halkı yeterince tanımadığını, Erbakan' ın gerçekten herkese eşit miktarda ekonomiyi paylaştırdığını, akp' nin tokilerini, ecevitin dürüst lider olduğunu, bahçelinin gerçekten türkiyede bir MHP devrimi yaptığını ve kutlanması gerektiğini, menderesin, deniz gezmişin ve arkadaşlarının haksız yere asıldığını söyleyemeyecekmiyiz. ergenekon davasında "Bekleyelim bakalım mahkeme ne karar verecek" dediğimiz zaman akp' li mi olacağız? yoksa bu bir hesaplaşmadır akp' nin işidir mi diyeceğiz zorla. türkiyede sizler, bizler değişmeden türkiye nasıl değişecek. herkes kendine göre türkiye istiyor. ama türkiye hepimizin. o zaman biz türkiyeyi çok iyi tanıyacağız ve kısacası "TÜRKİYE" olacağız.