1
Mayıs
2025
Perşembe
ANASAYFA

Bir soruya iki cevap

Herhalde sadece bana değil, bütün gazeteci/köşe yazarlarına aynı şey oluyordur: Son birkaç aydır nereye gitsem aynı soru soruluyor, AKP’ye ne olur?

Ben de bu soruya hep iç içe geçmiş iki tane cevap veriyorum. Cevaplarımdan biri daha orta-uzun vadeli geleceğimizi ilgilendiriyor, ötekisi ise kısa dönemi.
Bugün bu cevaplarımı yazmak istiyorum.

Orta ve uzun vade açısından kapatma davasının sonucu beni hiç ilgilendirmiyor. Ne parti hakkında kapatma kararı verildiğinde Türkiye’de tehlike altında olduğu iddia edilen laiklik kurtulmuş olacak ne de parti kapatılmazsa demokrasimiz kurtulmuş olacak.

Gerçek şu ki, Türkiye’nin demokratik rejimi bir duvara geldi çarptı. O duvar, demokrasimizi dünya standardına getirmemize engel olan zihniyetlerin toplamının kurduğu bir duvar. O duvar, esasen 12 Eylül darbesinin anayasasının kendisi.
Bu anayasa ile bu kadar demokrasi mümkün. İşte geliyorsunuz kritik bir aşamasında birdenbire ‘Yargıçlar Devleti’nden söz etmeye başlıyorsunuz.
O ‘Yargıçlar Devleti’nin kendisi istemese ve sürekli karşı oy yazıları yazsa da başaktörü olan Anayasa Mahkemesi Başkanı Haşim Kılıç boşu boşuna ‘Meclis’te halledilebilecek konuları bizim önümüze getirmeyin’ diye feryat etmiyor. Anayasa, siyasete bu kadar alan tanımış, bu alanın dışına çıkma yönündeki her girişim ya askerin ya yargının ama mutlaka bunlardan birinin engellemesiyle karşılaşıyor.
Bakın Kıbrıs’ta bilmemkaç yıllık politikayı değiştirmeye kalkıştı hükümet, hemen darbe teşebbüsleri yaşandı.

Bakın Meclis’te çoğunluğu olan bir parti, kendi adayını Cumhurbaşkanı yapmak istedi, Anayasa Mahkemesi hukuku fena halde zorlayarak bunu (bir süre için) engelledi.

Bakın Meclis beğenin beğenmeyin bir yolla türban yasağını çözmeye kalkıştı, Anayasa Mahkemesi o Meclis’in anayasa değiştirme yetkisini tırpanlayan fevkalade tartışmalı bir karara imza attı.

Bunun sistemik bir kriz olduğunu hiç akıldan çıkarmamalıyız. Şimdi ‘kötü’ bulunan kişiler gidip yerlerine ‘iyi’leri gelse de durum değişmez. Hamlet’te dendiği gibi ‘Danimarka krallığında kokuşmuş bir şeyler var.’

Peki ne yapacağız? Ümit ediyorum ki sıfırdan bir anayasa yapacağız ve siyasetin alanını bu yolla genişleteceğiz, böylece demokrasiyi daha iyi yaşayacağız, en azından sistemik krizlerimizi, eğer ortaya çıkarlarsa, mahkemede veya kışlada değil seçmenin önünde çözeceğiz.

***

Bu benim birinci cevabım. Bir de kısa dönemli cevabım var ki, galiba o bölüm daha fazla ilgi çekiyor. Bir de onu anlatayım: 

Ben AKP’nin kapatılMAMA ihtimalini yüzde 51 görenlerdenim. Yakın geçmişte hukuku çok zorlamış olmasına rağmen Anayasa Mahkemesi’nin tamamı ifade özgürlüğü kapsamında olan ve esasen laiklik konusunda bir hayli masum olan demeçlerin delil olarak dosyalandığı, bu delillerin dışında da somuta indirgenemediği için en fazla ‘niyet okuması yapmak’ diye adlandırılabilecek birtakım şahsi kanaatlere dayalı suçlamalardan oluşan bir iddianame ile halkın yarısının oyunu almış bir partinin kapatılamayacağına, kapatılmamak bir yana herhangi bir ceza bile almaması gerektiğine inanıyorum.

Ama oldu da Anayasa Mahkemesi partiyi kapattı diyelim... Bu durumda da AKP’nin bölünmesine hiç ama hiç ihtimal vermiyorum. Daha önce Murat Yetkin de yazdı, birkaç sohbette bizzat Başbakan da söylemiş, yeni parti en çok üç haftada tabelasını Türkiye’nin dört bir yanında asar ve birkaç ay içinde yapılacak seçime girerek bugünkünden hiç de az olmayan oranda oy alır.

Eğer Cumhurbaşkanı Gül siyasetten yasaklanmazsa, onun Köşk’ten inerek siyasi mücadelenin başına geçmesi ve dolayısıyla vatandaşın önüne bir değil, iki değil, tam üç sandık konması söz konusu olabilir.

Yani hem genel seçim için, hem yerel seçim için, hem de cumhurbaşkanı seçmek için oy kullanmamız gibi bir durum söz konusu olabilir.

Sadece bu da değil. Partinin kapatılmasıyla seçimlerin yapılacağı gün arasında geçecek üç aylık dönem çok zorlu bir rejim tartışmasının yaşandığı bir dönem olabilir ve muhalefet bu dönemde laikliği kurtarmaya çalışırken AKP’nin devamı olan parti basitçe halka ‘Yaptıklarımız yapacaklarımızın teminatı, bakın onlar hâlâ neyle uğraşıyor, sizin oyunuzu yok saymaya çalışıyor, bizse size refah getiriyoruz, daha iyi hizmet getiriyoruz, AB standardında demokrasi getiriyoruz’ diyerek oyları toplayabilir.

***

Tekrar başa döneyim: Ne AKP kapatılırsa laiklik ‘kurtulur’ ne de kapatılmazsa demokrasi ‘kurtulur.’

Herkes takkesini önüne koysun, hesabını doğru yapmaya çalışsın.

İsmet BERKAN/RADİKAL
Yayın Tarihi : 19 Haziran 2008 Perşembe 09:36:27


Bu haber hakkında yorum yazmak ister misiniz?