PAZAR akşamı televizyonda Nevruz gösterilerini izliyorum. Mersindeki gösterilerde bir grup Türk bayrağını yere vuruyor.
Pazar günü olduğu için gazeteye gitmemiştim.
Açıp yazı işlerindeki arkadaşlara soruyorum.
Çocuk yaşta bazı kişiler. Provokasyon olduğu belli. O nedenle fazla büyütmedik diyorlar.
Ben de yaptıklarını doğru buluyorum.
Nitekim ertesi gün öteki birçok gazete gibi Hürriyet de bayrak olayını büyütmüyor.
Dediğim gibi, sorumlu davranma arzusunun sonucu...
* * *
Belki size ters gelecek ama, o çocuklara bakarken başka bazı çocukları hatırlıyorum.
İsterseniz size de hatırlatayım.
Güvenlik kuvvetleri Kızıltepede bir baba ile çocuğunu öldürdüğü zaman en büyük itirazımız neydi? Devletin yakasına yapışıp ne soruyorduk?
Küçücük bir çocuktan terörist olur mu?
Sormakta haklıydık.
Olmaması gerekirdi.
Ben de dahil, pek çok insan polisin yaptığına içerlemiştik. Öfkelenmiştik.
Hem de fena halde öfkelenmiştik.
* * *
Ama bakın aradan geçen süre içinde karşımıza neler çıktı.
Önce Diyarbakırda küçücük bebelerin üzerinden 25 kaçak silah çıktı.
Kaçakçılığı yapan kimdi?
Elbette babası.
Ama kullandığı kişiler 4-5 yaşındaki çocukları.
Küçücük bebekten kaçakçı olur mu?
Olmaması gerekir.
Ama bakın oluyor.
* * *
Bayrak olayı kurşun yarası gibi.
Yeni yeni hissetmeye başlıyoruz.
Bu öyle bir şey ki, biz büyütmek istemesek de, kendi kendine büyüyor.
Konu bayrak olunca, provokatörün gücü bizimkinden fazla oluyor.
Biz insanları kışkırtacak tavırlar almaktan kaçsak da, toplumda insanların tavırları çığ gibi geliyor.
Çünkü konu bayrak...
Uğruna bunca kan dökülen, bunca şehit verilen, bunca ağıt yakılan, bunca marş bestelenen ve hep bir ağızdan söylenen en yüce sembol...
Sonunda iş geldi, Genelkurmay Başkanlığının bildirisine dayandı.
Emin olalım ki, Türkiyede milyonlarca insan bir kere daha İyi ki ordumuz var dedi.
* * *
Bu duyarlılık hepimiz için iyidir.
Ortak sembollerine sahip çıkamayan toplumlar yıkılıp gitmeye mahkûmdur.
Ama hepimiz bilelim ki, önümüzdeki süreçte bu tür provokasyonlar devam edecek.
İspanyanın ABye tam üyelik sürecine bir bakın.
Buna benzer birçok olay orada da olmuştur.
Ama bu provokasyonlar, İspanyayı büyük yürüyüşünden vazgeçiremedi.
İspanya bugün hem ekonomik hem kültürel alanda İtalyayı geride bıraktı.
Avrupanın en canlı ve dinamik ekonomisini kurdu.
Dünkü Hürriyette okumuşsunuzdur.
London Times Gazetesi, Türkiyenin gelişmesini, Franco sonrası İspanyanın gelişmesine benzetmiş. Doğru.
Bir yol arızası olmazsa Türkiye Avrupada bu yüzyılın ilk ekonomik mucizesini yaratabilir.
O nedenle hassasiyetimizi bütün gücümüzle gösterelim, ama provokatörün bizi yolumuzdan çevirmesine de izin vermeyelim.
Bu Türkler kadar, samimi Kürtlerin de en önemli görevidir.
* * *
Bütün bunları söyledikten sonra yine başa dönüp, içimi kemiren o şüpheyi dile getireceğim.
Beş altı yaşında bir çocuk terörist olabilir mi?
Sekiz on yaşında bir çocuk provokatör olabilir mi?
Olmaması lazım.
Kendi kendine de olamaz.
Ama onu aşağılık biçimde kullanmaya hazır bir babası, yakını, mahalle arkadaşı, büyüğü varsa, biliniz ki çocuk terörist de olur, provokatör de.
Bunu da unutmayalım...
Bir şeyi daha unutmayalım.
Bu millet Kurtuluş Savaşında bile bir tek çocuğu ön saflara sürmedi.
Ertuğrul ÖZKÖK/HÜRRİYETGAZETESİ
Yayın Tarihi :
24 Mart 2005 Perşembe 01:55:36