Blair kazanırsa Türkiyenin şansı artar
Bu yazıyı Avrupa Birliğindeki gelişmeleri merak edenler için hazırladım. İç politikadaki kısır tartışmaları yazmak yerine, Avrupadaki krizin nereye gittiğini anlamak bana daha ilginç geldi.
Franca Hollandanın, Anayasaya HAYIR oyu vermelerinin hemen ardından, geçen haftasonu 2007-2013 bütçesiyle ilgili çıkan anlaşmazlık, ABde uzun süredir görülmemiş derinlikte bir krizin çıkmasına yol açtı. Ardı ardına gelen iki deprem belki de Avrupayı temelden değiştirecek.
Krizin perde arkası şöyle:
2007-2013 bütçesi, yeni katılan 10 üye nedeniyle büyüdü. Aradaki farkın eski üyeler tarafından karşılanması gerekiyordu. Fransa, bu fedakarlığın büyük ölçüde İngiltere tarafından yapılması gerektiğini ileri sürdü. İlgiltere 1984den bu yana, yılda yaklaşık 6 milyar dolarlık bir indirimden yararlanıyordu ve Chirac, bu rakkamın dondurulmasını önerdi.
Blair ise buna karşılık, AB bütçesinin yüzde 40ını yiyen (bu para AB çalışan nüfusunun sadece yüzde 5ine dağıtılıyor ki, bunun büyük bölümünü -13 milyar $- Fransız tarımcıları alıyor) Ortak Tarım Politikasının (OTP) gözden geçirilmesini önerdi. "Gelin OTPyi değiştirelim, o zaman İngiltere de indirimini gözden geçirelibir" dedi.
KAVGANIN TEMELİNDE YENİ ve ESKİNİN KAVGASI VAR
Bu tartışmanın temelinde, ABnin geleceği yatıyor.
Fransa ve Almanya, Eski sistemin devam etmesinden yanalar. Yani, bütçenin yüzde 40ının çiftçilere dağıtılmasını, tarımın suni olarak yaşatılmasını, sosyal yardımların sürdürülmemesini istiyorlar.
Ancak tarıma bunca para harcanırken, Avrupa ne teknolojisine ne de rekabet edebilecek diğer alanlarına kaynak ayırabiliyor. Bundan dolayı da giderek geri kalıyor. Ekonomileri, global rekabeti kaldıramıyor.
Yeni yaklaşımı ise, Tony Blair temsil ediyor.
İngiltere Başbakanı, Avrupanın temelden değişmesi gerektiğine inanıyor. Daha liberal, daha rekabetçi, teknolojiye yatırım yapan, global koşullara uyum sağlayan yeni bir yaklaşımın kabul edilmesini istiyor.
ESKİler, Avrupanın aynı şekilde devam etmesi, YENİler ise değişmesi kavgasını veriyorlar.
ESKİler, ekonomide eski yaklaşım sürerken politik birleşmeyi, YENİler ise ekonomik yaklaşımı ön plana çıkarıyorlar.
BU GELİŞME, TÜRKİYEYİ NASIL ETKİLER?
Şu sıralarda Blairin işi çok güç.
Avrupayı, tarihinin en büyük krizine sokmakla suçlanıyor. Ancak, İngiliz Başbakanının üstünde durduğu noktalar son derece doğru. Avrupanın bugünkü gibi yoluna devam edemeyeceği biliniyor.
Blair, 1 Temmuzdan itibaren ABnin dönem başkanlığını alacak ABnin ekonomik rotasını değiştirmeyi, 6 aylık başkanlık süresinde belki başaramayabilir, ancak pandora kutusunu açtı. Avrupa artık eskisi gibi kalamaz.
Ne olursa olsun Blair, Avrupanın yeni lideri konumuna girdi. Önemli bir fırsat yakaladı.
Peki, Türkiye bu durumdan nasıl etkilenir?
Eski Avrupa, Türkiyenin tam üyeliği açısından daha zor koşullar öngörüyor. Blairin öngördüğü Avrupa ise, Türkiye açısından daha esnek.
İngilterenin, 1960lardaki EFTA (Serbest Ticaret Bölgesi) yaklaşımı, 2005te değişik biçimde yeniden gündeme giriyor.
Fransa, yıllar boyunca çiftçisini zenginleştiren politikaların değişmemesini istemekte haklı olabilir, ancak günün gerçekleri, Fransızların da işini zorlaştırıyor.
Önümüzde son derece önemli bir süreç var.
Türkiyenin yapması gereken, bu tartışmada rol almak değil, kendi reformlarını ve uyum çalışmalarını dana da artırmak olmalı.
(Bu yazı, Posta Gazetesinde ve aynı gün Hürriyet Gazetesinin tüm dış yayınlarında, Hürriyet internet sitesinde (www.hurriyetim.com.tr) Milliyet internet sitesinde (www.milliyet.com.tr) ve Daily News ekibi tarafından tercüme edildikten sonra hem ana gazetede, hem de Daily News internet sitesinde (www.turkishdailynews.com) yayınlanmaktadır. )
mabirand@e-kolay.net
Mehmet Ali Birand-Milliyet
Yayın Tarihi :
21 Haziran 2005 Salı 04:45:06
Güncelleme :21 Haziran 2005 Salı 04:50:36