23
Mayıs
2024
Perşembe
ANASAYFA

Boşuna Yazılmış Bir Yazı... - İlhan Selçuk


Geçmişteki koşullanmalarla düşünmek kişiyi çoğu zaman düş kırıklığına uğratır, çıkmaza sürükler, yanılgıya düşürür...

Peki, bizim geçmişteki koşullanmamız nedir?..

Aslan Türk politikacısı, vaktiyle komünizme karşı savaşımda Amerika ve Avrupa ile hemhal olduğundan, bu dünyanın devlet ya da hükümet adamlarıyla sanki hısım akrabadır...

Televizyonlarda izliyoruz..

İlginç tablolar görüyoruz..

Bizim Recep Tayyip ile Abdullah Gül bu adamları yakaladıkları yerde kucaklaşıp el sıkışıyorlar, kolu dirsekten tutup tokalaşmak, herifi omuzdan yakalayıp öpüşmek, sarılıp koklaşmakla yakınlık kurduk sanıyorlar...

Eskiden Avrupalıda böyle sulu davranışlar yoktu..

Adamları biz mi kendimize benzettik?..

**

Ancak bütün öpüp koklaşmalardan sonra görüldü ki, Avrupalıların niyetleri pek iyi değil...

Eskiden Türkiye ''komünizm tehlikesine karşı ileri karakol'' sayıldığından işimiz kolaydı...

Bugün ne diyoruz:

- Bizi içinize alın!..

- Neden?..

- Çünkü AB bir Hıristiyan kulübü olmaktan kurtulur; çağdaş uygarlığa daha çok yakışır; üstelik Türkiye İslam dünyasına açılan bir köprü işlevi görür...

AB bunu yer mi?..

Hesabını yapar..

Çıkarına uygunsa yer, işine gelmiyorsa yemez.

**

AB içe dönük yüzünde uygar, ama dışa dönük yüzünde emperyalist bir kurumlaşma denemesidir; eğer böyle olmasa, Türkiye'den Kıbrıs Rum devletini tanımasını isteyeceğine, İngiltere'ye Irak'tan derhal çekilmesi için zılgıtı çekerdi.

Ancak bu tür gerçeklerin vurgulanması ayrıdır, içinde yaşadığımız acımasız dünyada Türkiye'nin gerçekçi bir yol yordam bulmasını akıl ve mantıkla hesaplamak ayrıdır...

En başta Fransa olmak üzere kimi AB'li ülkenin 3 Ekim'de müzakereye başlamak için Türkiye'den Kıbrıs Rum devletini tanımasını istemesi karşısında bizimkiler eşekten düşmüş karpuza döndüler...

Neden?..

Çünkü düş görüyorlardı..

Anlaşıldı ki öpüşüp koklaşmak başka..

Alışveriş başka..

İş başka!..

**

Avrupalının kafası böyle çalışıyor, Türkiye'ye bu açıdan bakıyor, kendimizi onun yerine koyarsak adamın mantığını anlayabiliriz...

Türkiye, Kıbrıs Rum devletini (bir ölçüde tanıdı, ama) tam tanımazsa ne olur?..

3 Ekim'de müzakereler başlar mı?..

Başlaması doğaldır; üstelik bu gibi sorulara karşı bakla falı açmanın hiçbir yararı yoktur...

AB Türkiye ile müzakere sürecine başlarsa ne kaybedecek?..

Hiçbir şey..

Biz ne kazanacağız?..

Hiçbir şey..

Ama ucu açık, sonu belirsiz, yazgısı 25 üyeden birinin vetosuna bağlı bir müzakere sürecine girmek için bile AB bizden anasının nikâhını istiyorsa, adamların niyeti bellidir.
İLHAN SELÇUK / CUMHURİYET GAZETESİ
Yayın Tarihi : 6 Ağustos 2005 Cumartesi 03:41:22


Bu haber hakkında yorum yazmak ister misiniz?