Bu bina nerede?
Evet, bu bina nerede?
Moskovada mı? Viyanada mı? St.Petersburgta mı? Kölnde mi? Pragda mı? Budapeştede mi?
Bina çok görkemli ve çok güzeldi.
Gerçek bir sanat eseri.. Bir mimarlık şaheseri... Lakin, kimse nerede olduğunu bilmiyordu işte...
Fotoğrafı gösterdiklerimiz arasında belki bir gün görürüz diye, binanın bulunduğu şehri sorup soruşturanlar da hatırı sayılır orandaydı.
Ne yazık ki bu hiçbir zaman mümkün olmayacaktı.
Çünkü bu bina hiçbir yerde değil.
Ya da... "Artık" değil...
Böyle bir bina yok artık.
Vardı. Ama yıkıldı. Yıktılar...
Bu bina İstanbuldaydı.
İstanbulun göbeğindeydi. Taksimdeydi.
Bugün Taksim gezisi olarak anılan parkın yerinde; bir zamanlar bu görkemli ve harikulade yapı yer alıyordu.
Asıl adı Taksim Topçu Kışlasıydı. Ama "yaşadığı" dönemlerde Taksim Stadı olarak biliniyordu.
Futbola meraklı olanların "efsane" gibi dinleyip okuduğu "tarihi maçlar" ın çoğu bu statta oynanmıştı.
Maçlar; dikdörtgen olarak inşa edilmiş "Kışla"nın ortasındaki avluda yapılıyordu.
Yalnız futbol maçları değil, başka dallardaki spor karşılaşmaları, hatta sanat gösterileri...
Türk Milli Takımı, tarihindeki ilk maçı bu statta 26 Ekim 1923 günü Romanya ile yapmış ve 2-2 berabere kalmıştı.
Fenerbahçenin işgal yıllarında İngilizlerle oynandığı "meşhur" maçlara Taksim Stadı tanıklık etmişti. Galatasaray, Romanya Milli takımını bu statta 7-4 mağlup etmişti.
Galatasarayla Fenerbahçe arasındaki ezeli rekabette, taraftarlar; yıllarca "o" avludaki toprak sahanın etrafında coşturmuşlardı takımlarını.
(Azımsamayın; 6-7 binlik seyirci kapasitesi vardı stadın...)
Sonra İstanbul Fransız bir mimarın ellerine teslim edildi.
1937den 1950ye değin, İstanbulun yeni çehresine imzasını atan Henry Prostun ilk işi Taksim Kışlasını yıktırmak oldu.
Yerine gezi parkı yapılacaktı.
Gitti mücevher değerindeki o güzelim bina... Gün geldi yanına, sıradan bir Kültür Merkezi, yeri geldi karşısına devasa bir otel dikildi.
Taksime uluslararası bir şöhret ve kimlik taşıyacak bir "sembol" binanın yerine, meydan sıradanlaştırıldı.
Siz olsanız benim yerimde, canınız sıkılmaz mı; siz olsanız cumartesi günkü köşenize bu resmi koymaz mısınız çift sütuna? Mimar arkadaşlarla konuştum. Sadece bu resimlerden yola çıkarak bile bina, aynı yapı malzemesi ve aynı dokuda yeniden ve tıpatıp inşa edilebilirmiş.
Ama keşke hiç yıkılmasaydı! Yanındaki sıradan Kültür Merkezinin yerine, avlusunun açık hava tiyatrosu ve gösteri merkezi; avluyu çevreleyen binadaki odaların "localar" ve galeriler olduğu muhteşem bir "Kültür Sitesi" olabilirdi Taksim Kışlası...
Nostalji maçları da cabası...
Giden gitmiş, ne fayda!.. Bazen "eskiden böyleydi" diyenlere kızanlar da oluyor. Hrant Dinke de gazetesinde eski Anadolu illerinde yaşayan "nüfus" la ilgili bilgi verdi diye kızılabiliyor mesela...
Binalar kadar insanlar da zenginliğimizin bir parçası değil miydi?
Sebepler üzerinde durmayın... Prostun da bir sebebi vardı mutlaka... Ben sonuçla ilgiliyim. Eski resimlere bakıp hayıflanmam ondandır.
Ali Kırca - SABAH
Yayın Tarihi :
30 Nisan 2005 Cumartesi 12:37:48
Güncelleme :30 Nisan 2005 Cumartesi 12:56:48