24
Mayıs
2024
Cuma
ANASAYFA

Bütün kitapları toplayın bu kütüphane cami olacak! Murat Bardakçı / Hürriyet

GÖZTEPE Parkı’na cami inşa edilmesi tartışmaları devam ederken İstanbul’da sessiz sadasız bir başka cami tartışması yaşanıyor ve Türkiye’nin en zengin elyazması eser merkezlerinin başında gelen Topkapı Sarayı Kütüphanesi’nin ‘cemaatsiz’ bir cami haline getirilmesine çalışılıyor.

Olay, saray yönetiminin 15. yüzyılda, Fatih Sultan Mehmed zamanında inşa edilen ve bugün kütüphane olarak kullanılan binanın depreme karşı güçlendirilip restore edilmesi amacıyla İstanbul (1) Numaralı Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Bölge Kurulu’na başvurması üzerine ortaya çıktı.

Yasa gereği, sarayda yapılacak her türlü restorasyon için kuruldan izin almak zorunda olan yönetim, Osmanlı hükümdarlarına ait bulunan ve içerisinde Türkiye’nin en kıymetli elyazmalarıyla minyatür ve hat kolleksiyonlarını barındıran kütüphane binasının sağlamlaştırılması için (1) numaralı Koruma Kurulu’na başvurdu. Başvuruda, 17 Ağustos depreminde büyük zarar gören ve yeni bir depreme dayanıksız olduğu belirlenen binanın sağlamlaştırılıp hasarlı çatısıyla üst tonozlarındaki çatlakların tamir edilmesi için izin talep ediliyordu.

Ancak, Kültür ve Turizm Bakanlığı’na bağlı olan kuruldan izin yerine tuhaf bir talimat geldi: Saraya gönderilen cevabi yazıda, Topkapı Sarayı’nın müze haline getirildiği 1924 yılından buyana kütüphane olarak kullanılan binanın aslında ‘Ağalar Camii’ olduğu söyleniyor, mekánın boşaltılıp kitapların bir başka yere nakledilmesi ve kütüphanenin eskiden olduğu gibi camiye çevrilmesi isteniyordu.

HER AN ÇÖKEBİLİR

Fatih Sultan Mehmed zamanında inşa edilen ve bugün kütüphane olarak hizmet veren bina, hükümdarların Topkapı Sarayı’nda yaşadıkları 19. yüzyılın ortalarına kadar, padişahın hizmetini gören ‘akağalar’ tarafından cami olarak kullanılmıştı. Bina, Sultan Abdülmecid’in inşaatı 1856’da tamamlanan Dolmabahçe Sarayı’na geçmesi üzerine cemaatsiz kalmış, üstelik 1894’teki İstanbul depreminde büyük zarar görmüştü. Sarayın müze yapıldığı 1924 yılında restore edilerek kütüphane haline getirilmiş ve Topkapı Sarayı’ndaki çeşitli köşklerde bulunan bütün elyazması eserler burada toplanmış ve bina zamanla modern bir ‘nadir eser kütüphanesi’ olmuştu.

Kurulun verdiği kütüphanenin yeniden camiye çevrilmesi yolundaki karar henüz uygulanmadı, daha doğrusu uygulanma imkánı olmadı. Zira, sarayda, asırlardan buyana muhafaza edilen eşsiz elyazmalarının konabileceği ve araştırmacılara ‘kütüphane’ olarak hizmet verebilecek bir başka bina, bulunmuyor. Üstelik bazı tonozları çatlamış olan binadaki kitaplar zaten tehdit altında bulunuyor ve İl Özel İdaresi’nin restorasyon için çıkarttığı tahsisat da kurulun kütüphanenin camiye çevrilmesi kararı yüzünden kullanılamıyor ve onarım başlayamıyor.

SARAYDA CAMİ Mİ YOK?

Topkapı Sarayı Müzesi’nde durup dururken ortaya çıkan cami tartışması, özetle işte böyle... Şimdi, İstanbul (1) Numaralı Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Bölge Kurulu’nun 80 yıldan buyana kütüphane olarak kullanılan binayı camiye çevirmeye kalkan üyelerine birkaç sorum olacak:

Belki bilmiyorsunuz ama, Topkapı Sarayı’nda hálen faaliyette olan bir cami vardır: Sofa Camii... Personelden yahut ziyaretçilerden isteyen herkes burada serbestçe ibadet edebilmekte, üstelik sarayda devamlı bir cemaat bulunmadığı için, cami her zaman boş olmaktadır. Böyle bir ibadet mekánı mevcutken, senelerden buyana binlerce elyazmasını barındıran ve bilim adamlarına hizmet veren kütüphanenin tekrar cami haline getirilmesini istemek hangi akla hizmettir?

Elyazmaları, uzun müddet bulundukları mekándan başka yere taşındıkları takdirde, başta hava değişimi ve rutubet olmak üzere çeşitli sebeplerden dolayı zarar görürler. Kural, bu gibi eserlerin bulundukları yerde muhafaza edilmesidir. Türkiye’nin en önemli elyazmalarıyla minyatürlerinin 80 seneden buyana durdukları mekándan çıkartılmaları hálinde uğrayacakları tahribat tarafınızdan acaba düşünülmüş müdür?

Kütüphaneyi camiye çevirme kararında siyasi iktidarın rolü var mıdır?

Kaşıkçı elması ne ise bu kütüphane de odur

KÜLTÜR Bakanlığı’na bağlı olan İstanbul (1) Numaralı Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Bölge Kurulu’nun ‘İçerisindeki kitapları alın ve binasını da cami yapın’ diye buyurduğu Topkapı Sarayı Kütüphanesi, Türkiye’deki en kıymetli elyazması eserlerinin saklandığı yerdir ve dünyanın önde gelen yazma merkezlerindendir.

Kütüphanede Fatih’in çocukluk defterlerinden tutun, hükümdarlar için kaleme alınıp cildleri mücevherlerle bezenmiş kitaplara ve tek nüsha olan, eşi-benzeri bulunmayan risalelere kadar değişik dillerde tam 18 bin 500 adet elyazması ve nadir baskı eser vardır. Padişahlar için hazırlanmış olan minyatür albümlerinin ve içlerinde hattat hükümdarların eserlerinin de bulunduğu hat kolleksiyonlarının dünyada bir eşi daha yoktur. Anlayacağınız, Hazine Dairesi’ndeki meşhur ‘Kaşıkçı Elması’ yahut ‘Topkapı Hançeri’ ne ise, saray kütüphanesindeki ‘Siyer-i Nebi’, yani Hazreti Muhammed’in minyatürlü hayat hikáyesi; Şeyh Hamdullah’ın Kur’an’ı, veya Kanuni Süleyman’ın şiirlerinin bulunduğu ‘Divan’ da odur.

Kurulun verdiği karar uyarınca yeni bir yere taşınması gündeme gelen saray kütüphanesinde, işte böylesine mütevazi eserler bulunuyor!

Türkiye’de neyse ki böyle güzel işler de yapılıyor

KÜLTÜR dünyamızda çok şükür Topkapı Sarayı’nda yaşanan cami macerasında olduğu gibi iç karartıcı ve bezdirici hadiselerle değil; umut verici, parlak girişimlerle de karşılaşıyoruz.

Bu girişimlerden birini, Beyoğlu Belediyesi başlattı: Okmeydanı Okçular Tekkesi Projesi...

Projede geçen ‘tekke’ sözü ile kastedilen yerin bildiğimiz tekkelerden yahut dergáhlardan olduğunu zannetmeyin. Burası, eskilerin ‘ahi tekkesi’ dedikleri, yani bir çeşit meslek birliği mekánıydı ve okçular tarafından kullanılmıştı. Fatih Sultan Mehmed’in oğlu İkinci Bayezid zamanında yaşayan ve Türk hat tarihinin en büyük isimlerinden olan Hamdullah da bu tekkede şeyhlik etmiş, yani ‘okçuların piri’ olmuştu.

Beyoğlu Belediyesi, İstanbul’un fethinden hemen sonra kurulan ve geleneksel sporlarımızdan olan okçuluğun önde gelen isimlerinin yetiştiği Okmeydanı’ndaki ‘Okçular Tekkesi’ni ihya etmeye karar verdi ve işi restorasyon ve mimarlık tarihi alanlarında Türkiye’nin en önemli isimlerinden olan Dr. Sinan Genim’e havale etti. Vaktiyle tekkenin bulunduğu alandaki gecekonduların kamulaştırılıp yıkılmasından sonra da kazıya başlandı.

Dr. Sinan Genim’in hazırladığı proje uyarınca tekkenin yanısıra yine orada bulunan bir mescid ile padişahların ok müsabakalarını seyretmeye geldikleri hünkár köşkü kazılarda ortaya çıkan temeller üzerinde inşa edilecek. Hemen ileride bulunan futbol sahası da ok poligonu haline getirilecek ve bu geleneksel sporumuza yeniden hayat verilecek.

Bugüne kadar çok önemli projeleri hayata geçirmiş olan Dr. Sinan Genim’in zevki, tecrübesi ve kurucusu olup yönetim kurulu başkanlığını da yaptığı Türkiye Anıt, Çevre ve Turizm Değerlerini Koruma Vakfı’nın (Taç Vakfı) desteği sayesinde, kültür tarihimizin bu çok önemli mekánı önümüzdeki sene asırlar süren bir aradan sonra yeniden ayağa kalkacak. İstanbul’un bibloyu andıran yapılarından biri, Tophane’deki Birinci Mahmud Çeşmesi de bugünlerde üstad Sinan Bey tarafından restore ediliyor ve restorasyonun tamamlanmasından sonra ortaya çıkacak olan zevk dolu güzelliği hep beraber seyredeceğiz.

Türkiye’de sessiz sadasız da olsa böyle güzel işler yapılıyor ve bu işler sayesinde Topkapı Sarayı’nda yaşananlar gibisinden hadiselerin getirdiği hüzün de hafifliyor.

Murat Bardakçı / Hürriyet
Yayın Tarihi : 18 Aralık 2005 Pazar 11:15:02


Bu haber hakkında yorum yazmak ister misiniz?