19
Mayıs
2024
Pazar
ANASAYFA

Can Dündar - Milliyet Gazetesi

Hız ve haz

Korkunçtu değil mi ekranda gördükleriniz? Acilen son durağa varma telaşında bir tarlaya savrulmuş cesetleri izlerken, çelik raylar üstünde katarının hız koluna asılan kondüktöre lanet ettiniz.
...ve sabah arabanıza binip gazı köklediniz. Önünüzde ağır uslu giden şoföre selektör yapıp ana avrat küfrettiniz. Gece "hızlandırılmış facia"ya öfkelenen aklınız, şimdi arsız bir kornaya dönüşmüş bas bas bağırıyordu.
"Bu kadar tedbirsizlik olmaz" demiştiniz önceki gece; ama dün sabah emniyet kemerini bile bağlamamıştınız.
Siz aşırı hızdan yakınırken, oğlunuz bilgisayarında araba yarıştırıyordu.
Kazada kuzenini kaybeden biri, belki "yıldırım nikâhı"na hazırlanıyordu, bu hafta sonu...
Haber kanalının yöneticisi, rakiplerini geçemedikleri için muhabirlerini fırçalıyordu.
* * *
Son kazanın sorumlusu ister "Her şey Allah’tan" çaresizliğine sığınan Demiryolları yetkilisi olsun, ister hazırlıksız bir macerayı şova dönüştüren Başbakan; şunu bilmeliyiz ki asıl suçlu, hepimizi gözü dönmüş canavarlara çeviren "hız hazzı"dır.
İçinde 10 cinayet, 5 kovalama sahnesi olmayan bir filmden sıkılmamıza yol açan da o hazdır; hayatı dörtnala koştuğumuz bir yarışa dönüştüren de...
İnsanlığın asırlık sabır taşı çatladığından beridir ki, aç gözlü bir "hırs", gözünü "hız" göstergesine dikmiş, kamçıladıkça kamçılıyor bizi...
Hızlandırılmış trenlerle, ses duvarını aşan jetlerle, uçarcasına sürdüğümüz motosikletlerle, gözümüz saatte, daha çabuk, daha hızlı olmak için yarışıp duruyoruz hayatın otoyolunda...
Daha fazla yaşamak için girdiğimiz bu yarışın, yaşamı daha hızla tükettiğini fark etmeden...
* * *
Sevdiğiyle ancak bir yolculuk süresince beraber olabilen aşık, o yol hiç bitmesin ister.
Bu bekleyişteki masumiyet, genelevde bir an önce işini bitirip gitme telaşıyla çiftleşen adamınkine ne kadar uzaktır?
Bir hamburger atıştırması, tadını çıkara çıkara yediğiniz bir yemeğin yerini tutabilir mi?
Acaba hız tutkusunun doyumsuzlukla bir ilişkisi mi vardır?
Ya da ahesteliğin, doyup oturmuşlukla?..
Bir haz açlığının eseri midir hız sevdası?..
Oysa hızımız arttıkça hazzı hepten yitirmiyor muyuz?
* * *
Milan Kundera "Yavaşlık" romanında (Can Y., 1995) sorgular bunu... Verdiği örnek basittir:
"Sokakta yürüyen bir adam düşünün. Bir şey hatırlamak istiyor, ama hatıra uzaklaşıyor. O anda, kendiliğinden yürüyüşünü yavaşlatır. Buna karşılık, az önce yaşadığı kötü bir olayı unutmaya çalışan insan, bulunduğu yerden hemen uzaklaşmak istiyormuş gibi elinde olmadan yürüyüşünü hızlandırır".
Yani, "Hatırlamak için yavaşlar, unutmak için hızlanırız".
* * *
Son tren kazasının teknik ayrıntıları henüz belli değil; ama ideolojik ayrıntıları belli:
Bu, "acul" bir yaşam tarzının raydan çıkmasıdır.
Yolda, büroda, okulda, yemekte, yatakta sürekli birbirini "hadi hadi"leyen, ancak unutarak yaşayabilen, doyumsuz bir toplumun daha hızlıya, daha "haz"lıya olan açlığı, "ölümcül" bir hal almıştır.
Artık sakinleşip durulmanın, yavaşlayıp hatırlamanın ve yaşanan andan haz almanın zamanıdır.
"Son durak" mı?
Acele etmeyin; sonunda nasıl olsa varacaksınız.

CAN DÜNDAR - MİLLİYET GAZETESİ
Yayın Tarihi : 24 Temmuz 2004 Cumartesi 20:44:36


Bu haber hakkında yorum yazmak ister misiniz?