16
Haziran
2025
Pazertesi
ANASAYFA

Cevriye Aydın - Evrensel Gazetesi

Eşitlik mi, pozitif ayrımcılık mı?

Anayasa değişikliği tartışmaları, sesini duyurma, temsil, yönetime katılma gibi kadınların ezici çoğunluğunun kullanamadığı hakları kullanabilen elit bir azınlığın konuştuğu, dar bir alanda tartışılıp sonuçlandırıldı. En başta bu durumun kendisi, adlarına tartışılan milyonlarca kadına karşı haksızlık, tartışması yapılan eşitlik ve demokrasi ilkelerine aykırılık oluşturdu.

Anayasa değişikliği kadınlara pozitif ayrımcılık önergesinin reddiyle birlikte tamamlandı. Fakat eşitlik tartışması bitecek değil tabii ki.

Kadınların eşitlik ve özgürlük istemlerine on yıllardır kulaklarını tıkayan siyasi iktidar, bugün olumlu bir adım atmak zorunda kalmıştır. Ancak, bu adımları atarken halkın, ilgili kesimlerin ve onların örgütlerinin görüşlerini dinleme ihtiyacı içinde bile değildir. Bu nedenle, “demokratikleşme paketleri” çıkarılmakta, ama toplumsal yaşam, geleneksel antidemokratik uygulamalarla yoluna devam etmektedir. Öte yandan insanca yaşamanın asgari koşulları olan ekonomik ve sosyal haklar ortadan kaldırılmakta olduğu için hak ve özgürlüklerin kullanım zemini kalmamaktadır. Böyle bir siyasal-toplumsal gerçeklik içinde kadınların eşitliği mi, pozitif ayrımcılık mı tartışması, tartışmanın öznesi olan nüfusun yarısını yok sayan seçkin bir azınlığın dışına çıkamadı.

Tabii bu tartışmalar içinde “demokrasi” paketini hazırlayan AKP’nin, paketin uygulamasına ilişkin tutumu da gün ışığına çıktı. AKP milletvekili, TBMM Anayasa Komisyonu Başkanı Prof. Dr. Burhan Kuzu, “Pozitif ayrımcılığa karşı değilim ama, getirilen düzenleme de yeterli. Siyaset ağır bir iş. TBMM sabahlara kadar çalışıyor. Gece saat 23.00’ten sonra evine gelen kadına farklı gözle bakılıyor” dedikten sonra burada ölçü olarak Etiler’de, Ulus’ta oturan kadınları almamak gerektiğini belirtiyor.

Sayın Burhan Kuzu’ya yoksul ve emekçi kadın kesim içinde kayıt dışı çalışan yüzbinlerce kadının, asgari ücretle, sadece gece 23.00’lere kadar değil, günlerce, kimi zaman bir haftayı bulan sürelerle gece-gündüz çalışmak zorunda kaldıklarını hatırlatırız. Üstelik bunlar Etiler ve Ulus’ta değil, kenar mahallelerde, gecekondu semtlerinde oturdukları halde, kendilerine “farklı gözle bakılmasına” da aldıracak durumda değiller. Nerede kaldı TBMM’de milletvekili olarak gece 23.00’lere kadar çalışmak...

Ama görüldüğü gibi sorun bu değil. Ağır çalışma koşullarında, insanlıktan çıkarak, her türlü taciz ve aşağılamayı sineye çekerek, çocuğunu yüzüstü bırakarak, mevsimlik göç yollarında, sıcakta yağmurda, çamurda çalışmak zorunda kalan 7 milyon emekçi kadın; nüfusun yüzde 18’ini oluşturan mutlak yoksulluk sınırının altında yaşayanların kadınları, çöplerden ekmek toplayan çocukların anneleri, iktidar partisinin temsilcisi Prof. Burhan Kuzu’nun “görüş” mesafesinde değiller. Milletvekilliği gibi sayısız ayrıcalığı olan bir görevin “ağır”lığından söz ederek, kadınları ‘korumaya’ çalışmak... Ne diyelim, Allah’ın selameti üzerine olsun!

Kadınların fuhuşa sürüklenmesini, çöpten ekmek toplamasını, çocuklarını sokağa terk etmek zorunda kalmasını, genç kızların yüzlerce kişi tarafından ırzına geçilmesini “onur kırıcı” bulmayanların, pozitif ayrımcılığın kadınlar için “onur kırıcı” olduğunu ileri sürmesi ayrı bir tartışmanın konusu. Bütün bunlara karşı sesi duyulmayan CHP’nin, cevval pozitif ayrımcılık savunusu da gözlerden kaçmamaktadır.

Ancak, Kültür ve Turizm Bakanı Erkan Mumcu’nun “Pozitif ayrımcılık bana göre çağdışıdır. Bugünkü ayrımcılık tamamen Siyasi Partiler Kanunu’ndan kaynaklanıyor. Türkiye’deki ekonomik kültürel yapıyı değiştirmeden, pozitif ayrımcılık sorunu çözmez. Hukuku değiştirdiğimizde her şeyi değiştireceğimizi zannediyoruz. Yasa çıkartarak bu işler olmaz. Mesele kadını sosyal hayatta ne kadar istiyoruz, önemli olan budur” sözleri ise gerçekten AKP’li bir bakandan mı, başkasından mı çıktığını sorduracak türdendi.

Ancak Erkan Mumcu’ya sorulacak başka sorular var: Yasa çıkartarak bu işler olmayacaksa, Türkiye tarihi boyunca çıkan yasaların neredeyse yarısı kadarını iki yıl içinde neden çıkardınız? İktidar partisi olarak kadını sosyal hayatta ne kadar istiyorsunuz?

Kadının sosyal hayatta gerçekten üretken ve eşit bir konumda olmasını istemek; onun bugünkü durumunu değiştirmeyi, en azından buna yönelmeyi gerektirir. AKP’nin halkın sağlığından sofrasından, geleceğinden çalarak yerli-yabancı tekellere aktardığı kaynaklar, emekçi halkın yaşamını iyileştirmek için kullanılsa, eşitliğe doğru bir adım atılmış olur. “Eşitlik mi, pozitif ayrımcılık mı?” tartışmasının düğümünü çözecek olan, ama kimsenin dokunmadığı yer, burasıdır.

Kadınların çocuklarını sokağa terk etmek zorunda olmayacakları olanakları gerçekleştirmek için adım atılırsa, yapılan değişiklik bir karşılık bulabilir. Bunun tersine bir uygulama içinde olan sermaye güçleri ve siyasi iktidar, eşitliğin boyvereceği zemini çoktan kadınların ayaklarının altından çekmeye koyulmuşlardır. Evet, yasalar kadınlar lehine değişmelidir. Ama, kadınların sosyal hayata katılımını engelleyen nedenleri azaltacak, acil, tamamlayıcı yasal, kurumsal, parasal her türlü önlemin alınması da gerekir.

Daha önceki yedi demokratikleşme paketinin uygulamasına bakarak yeniden denebilir ki, kadın kitlelerinin mücadelesi onları elde etmedikçe ne tamamlanabilecek ne de gerçek bir eşitlik yaşam bulabilecektir. 

e-posta: kadin@evrensel.net

CEVRİYE AYDIN - EVRENSEL GAZETESİ
Yayın Tarihi : 10 Mayıs 2004 Pazartesi 19:12:34


Bu haber hakkında yorum yazmak ister misiniz?