22
Mayıs
2024
Çarşamba
ANASAYFA

CHP iktidar olmak istemiyor....

CHP seçim raporu ya da 'asla iktidar olmayacağım' reçetesi...

Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Merkez Yönetim Kurulu’nun seçim sonuçlarına ilişkin raporu, medyada genellikle “alaycı” değerlendirmelere zemin teşkil etti. Aslında rapor, “Seçimleri neden kaybettik” sorusundan ziyade “AKP neden kazandı” sorusuna cevap veriyor gibi.

Raporun “bulgu
ları” hiç kimseyi tatmin etmemişe benzese de söz konusu ikinci soruya cevap vermesi açısından, pek de yanlış değil. Evet, CHP MYK Raporu, AK Parti’nin seçimleri niçin kazandığına tümüyle değilse de büyük ölçüde “isabetli” cevaplar vermiş.



Rapor, “CHP seçim yenilgisi-AK Parti seçim zaferi”ni şu unsurlarla açıklıyor:

1- İkinci Cumhuriyet
çiler. İkinci Cumhuriyetçilik söylemi adeta resmi ideolojiye dönüştürüldü. Sayıları az, ancak medya üzerinde etkinlikleri olan İkinci Cumhuriyetçiler beyinleri yıkadı.

2- Tarikatlar. Son 5 yılda Türkiye’nin devlet kurumlarına, ticaretine, eğitimine ve medyasına sızmış, adeta onları kuşatmış olan tarikatların (ABD’ye sığınmış olarak faaliyetlerini sürdüren tarikat da dahil) AKP iktidarına desteği yoğunlaştı.

3- Terör. Terör karşısında inisiyatifi ABD’nin ve Kuzey Irak’ın insafına terk eden iktidar, ülkemizin Doğu ve Güneydoğu bölgelerinde kafa karıştırıcı mesajlarla halkı yanılttı.

4- İmamlar. Dinin siyasi amaçlarla kullanılması, halkımızın dini duygularının sömürülmesi, cami hocalarının önemli bölümünün AKP propagandasıyla aktif rol üstlenmesiyle, dinine bağlı Anadolu insanı üzerinde etki sağlandı.

Raporun ana hatları bunlar. Diyeceksiniz ki, bunların neresi doğru?

Tümü ama CHP MYK’nın “dil”inden gayri bir “dil”le açıklanması kaydıyla.



***



CHP’nin “İkinci Cumhuriyetçiler”den kastettiği, Türkiye’de “değişim yanlısı” olan kanaat önderleri. Bunların medyadaki sayısı, CHP raporunda da belirtildiği gibi az. Medyadaki ve kamuoyu üzerindeki etkinlikleri, düşüncelerinin gücünden kaynaklanıyor olmalı. Zaten, CHP de bunu teslim ediyor.

Aslında, medyadaki köşelerin büyük bölümü, bu seçimler öncesine dek görülmeyen bir açıklıkla “CHP yanlısı” olduklarını ortaya koyanlar ve desteklerini gizlemeyenler tarafından tutuluyor.

Medyadaki CHP yanlısı çoğunluğa rağmen, seçim sonucunda bunların etkisinin bulunmaması, CHP’nin ve medyadaki “yandaşları”nın “ideolojik sefaleti.”

CHP yanlısı medya çoğunluğunun, CHP raporunda tercih edilen dil ile “halkın beynini yıkamak”ta başarısız olması, buna karşılık “İkinci Cumhuriyetçiler”in sayısal eksikliklerine rağmen bunu başarabilmiş olmalarının iki açıklaması olabilir:

1- “İkinci Cumhuriyetçiler”in denilenlerin nicelik eksikliğine karşılık, “nitelik” üstünlüğü;

2- CHP’nin bir türlü Türk halkını tanıyamaması, anlayamaması ve onu “beyni yıkanan” bir “sürü” olarak görmesi.

Halka böylesine tepeden bakan bir siyasi kadronun, bu kadar oy alması bile büyük başarıdır. Halka böylesine tepeden bakan bir siyasi kadronun, Türkiye’de bundan önce olduğu gibi, bundan sonra seçim kazanması imkânsızdır.

Tarikatlara gelince, bunlar Türkiye’nin gerçeği ve bundan önceki seçimlerde de oy kullanıyorlardı. Bu seçimde büyük oranda AK Parti’yi desteklemiş, buna karşılık Saadet Partisi ya da CHP’yi desteklememiş olmasına bir açıklama getirmek gerekiyor. CHP raporunun bu “bahanesi” bundan önceki seçimler için de geçerli olabilir.

CHP raporunda adı geçmeyerek kastedilen Fethullah Gülen cemaatinin, bundan önce olmadığı ölçüde AK Parti’ye destek vermiş olduğu doğru. Ama bunun gerekçesine ilişkin CHP’nin doğru teşhis koyması gerekiyor. Bundan önceki seçimlere oranla bu farklı gelişme, 27 Nisan askeri müdahalesi ile açıklanmak zorunda.

Dolayısıyla CHP, Türkiye’de seçmen nezdinde “asker ile özdeşleştirilme”nin, bir başka deyişle, sivil alanda siyaset yapmak yerine, askeri merkezlerin halkla ilişkiler kolu gibi faaliyet göstermenin “seçim maliyeti”ni hesaplamak zorunda.

CHP’nin bu görüntüden sıyrıldığı 1970’lerin Bülent Ecevit döneminde seçim kazanabildiğini de bu çerçevede, hatırlamak ve kayda almak zorunda.

CHP raporunun, terörle ilişkili gerekçesine farklı bir “okuma”yla bakmak gerekiyor. Türkiye’de, Güneydoğu ve Doğu’da milyonlarca Kürt vatandaşımız yaşıyor. Kürt vatandaşlarımızın, Kuzey Irak’ta Kürtlere bir saldırı anlamında algılanan ve yorumlanan türden “askeri müdahalenin bayraktarlığını” yapan CHP ve aynı çizgide davranan siyasi partiler yerine, buna uzak duran AK Parti’ye yönelmelerinde hiçbir gariplik yok.

CHP, sosyal demokrat olma iddiasındaki bir partiye yakışmayan “savaş kışkırtıcılığı” ile “anti-Kürt” söylemi ile Güneydoğu’dan silindi. Bu olguyu, “terör sorununu ABD ve Kuzey Irak’ın insafına terk etmek” sözcükleriyle açıklayarak kendisini aldatma yolunu seçiyor.

Din faktörünün, AK Parti oylarında bir etkisi olduğu muhakkak ama CHP’nin ağır seçim yenilgisini açıklamaya yeterli değil. CHP’nin din faktörünü nazarı dikkate almayan, tersine din ve dindarlara “saygısız” ve “kayıtsız”, dolayısıyla Türkiye’de halkın “kültür kodları”na ters düşen kimliği, aldığı seçim yenilgisinde önemli pay sahibi.



***



CHP raporu, kendi yenilgisi ve AK Parti seçim başarısında “dış güçleri”, bu arada ABD ve AB’yi de sorumlu tutuyor. Gerek ABD’nin ve gerekse AB’nin, bir “ulusalcı” şablonda “devlet milliyetçiliği”ni pompalayan, küresel dünyada “içe kapanmacı” bir söylemi tutturan CHP’ye yakınlık duyması için geçerli bir neden yok.

Peki, şu soruları CHP’lilerin kendilerine sorması gerekmiyor mu:

İçerde Türkiye halkının önemli çoğunluğunun özlemlerine, beklentisine, kültürel dokusuna ters, halka tepeden bakan, onu bir “koyun sürüsü” gibi, “cahil yığını” gördüğünü her an hissettiren ve dolayısıyla “aşağılayan”, dış dünya ile aynı dalga boyunda bulunmayan bir parti nasıl olur da seçim kazanabilir?

Nasıl olur da Türkiye’nin büyük çoğunluğu, halk ve aynı zamanda başta ABD ve AB, koca bir dış dünya “yanlış”, CHP’nin bugüne dek hiçbir seçim başarısı kaydetmemiş yönetimi “doğru” olabilir?

Türkiye’nin ve dünyanın “doğru”su, CHP’nin “yanlış”ı.

CHP, bunu kavrayamadıkça ömür boyu bu ülkede seçim kazanamaz ve bu gidişle “ana muhalefet” bile olamaz.

CHP MYK raporunu şöyle de “okumak” pekâlâ mümkün: Bundan böyle Türkiye’de asla iktidar olamayacak olmanın reçetesi.

referans / Cengiz Çandar
Yayın Tarihi : 5 Ağustos 2007 Pazar 13:54:42


Bu haber hakkında yorum yazmak ister misiniz?