18
Mayıs
2024
Cumartesi
ANASAYFA

Cumhuriyet Babıâli'den taşınırken - Haluk Şahin / Radikal

Cumhuriyet gazetesinin Babıâli'ye veda edip Mecidiyeköy'de Turgay Ciner'e ait bir binaya taşınması basit bir mekân değişmesinin çok ötesinde anlamlar taşıyor. Kilometre taşı sayılabilecek gazeteler için böyledir: Hürriyet'in Cağaloğlu'ndaki binadan Güneşli'ye taşınması da bir dönüm noktasının geçildiğine işaret ediyordu.
Kaldı ki, gazete yönetiminin Cumhuriyet'in kurucusu Yunus Nadi'nin mirasçılarıyla anlaşamaması üzerine taşınmak zorunda kaldığı bina herhangi bir bina değildir. Bir dönem İttihat ve Terakki Partisi'nin merkez binası olmuş, İstanbul'un işgali sırasında ise İngiliz işgal kuvvetlerinin komutanlığına zoraki ev sahipliği yapmıştı. Bu konağı Yunus Nadi'ye Atatürk'ün armağan ettiği söylenir...
30 yıllık Babıâli geçmişimde, 'hasbelkader', benim de o konağa uğramışlığım oldu. Çok kısa sürdü ama hatırlamaya değer.
1991 yılı sonbaharında hiç beklemediğim bir anda kendimi Cumhuriyet gazetesinin köşe yazarları arasında buldum. Gazete yönetiminde anlaşmazlık çıkmış, Hasan Cemal ekibiyle İlhan Selçuk ekibi karşı karşıya gelmiş, gazetenin sahiplerinden bazılarının ağırlığı Hasan Cemal'den yana koymaları üzerine İlhan Selçuk ekibi gazeteyi terk etmeye karar vermişti. Olup bitenlerin tam ayrıntılarını bilmiyorum, Hasan Cemal'in Cumhuriyet anıları aralık ayında yayımlandığında öğrenir, belki konuya bir kez daha döneriz.
1980'lerin başında iki yıl süreyle Cumhuriyet'in Washington muhabirliğini yapmıştım. Hasan Cemal'i oradan tanıyor, gazetecilik tutkusunu takdir ediyordum. Onun çağrısı üzerine benimle birlikte Cumhuriyet'te yazmaya başlayanlar arasında Radikal okurlarının iyi tanıdıkları Türker Alkan ve Murat Belge de vardı. Ayrıca Yurdakul Fincancı, Demir Özlü, Haluk Özdalga, Nazlı Eray ve başkaları...
Bu yazarlar, değişimi protesto etmek için gazeteyi terk etmiş ve 'Cumhuriyet okumayın' kampanyaları açmış olan ağır topların, İlhan Selçuk'ların, Uğur Mumcu'ların, Oktay Akbal'ların yerini değilse bile, sütunlarını dolduracaktı! Bu arada Hasan Cemal-Okay Gönensin yönetimindeki gazete, habercilikteki çıkışlarıyla bir boşluğu dolduracak, daha çağdaş ve yeni ufuklara doğru ilerleyecekti.
Bunun ne kadar zor bir iş olduğu kısa zamanda ortaya çıktı. 'İhtilal'i yapan ekip daha en baştan tereddütler içindeydi. Ayrılanların odalarına girmekten korkuyor, oralara evliya türbesi muamelesi yapıyorlardı. Biz yeni köşe yazarlarına ise, bırakın odayı, masa vermeyi bile göze alamıyorlardı.
O günlerde, Cağaloğlu'nda Cemiyet'in önünde Cumhuriyet'i iyi tanıyan dobra sözlü dostum Yalçın Pekşen'e rastladım:
"Hiç şansınız yok!" dedi.
"Niçin olmasın? Hasan'la Okay iyi gazeteciler. Çok iyi habercilik yaparlarsa..."
"Cumhuriyet okuru için hiç fark etmez. Onlar alıştıkları yazarları isterler."
Yalçın Pekşen'in en azından kısmen haklı olduğu kısa bir süre sonra belli oldu. İttihat ve Terakki'nin konağında ihtilal yapanlar baskılara dayanamadılar, İlhan Selçuk ekibi beş ay sonra geri döndü. Hasan Cemal ekibi ise ya ayrıldı ya da tasfiye edildi. Benim köşeye de son verdiler...
Ne yazık ki, gerçek anlamıyla bir Pirus zaferiydi bu. Bir yıl önce 100 binlerde dolaşan tiraj bıçakla kesilmiş gibi ortadan bölünmüştü, 'asıl yazarlar' döndükten sonra da bir türlü 60 binin üzerine çıkamadı.
Evet, Cumhuriyet okuru 'yazarlarını' istiyordu, ama demek ki başka şeyler de istiyordu.
Toplumsal yasalar acımasızdır, değişime karşı direnerek ayakta kalınmıyor. Ne kadar muhafazakâr olursa olsun, Cumhuriyet de elbette değişiyor. 'Boyalı' basına karşı yıllarca mücadele etti, ama şimdi kendisi renkli; 'plaza' basınıyla çok alay etti, ama plazavari bir yere taşınıyor...
Ama, iyi ki var. Ve umarım daha nice yıllar olacak.
Daha da ıssızlaşan Babıâli'ye üzülüyor, Cumhuriyet'teki dostlarıma yeni binalarında başarılar diliyorum...

Haluk Şahin / Radikal
Yayın Tarihi : 16 Ekim 2005 Pazar 11:29:03


Bu haber hakkında yorum yazmak ister misiniz?