19
Mayıs
2024
Pazar
ANASAYFA

Cüneyt Arcayürek - Cumhuriyet Gazetesi

İş İşten Geçtikten Sonra..


Berlin’deki zirvede AB üyeliğimiz konuşuluyor.

Avrupa Parlamentosu’nda aralık ayında oylanması beklenen raporun müzakeresine başlanıyor.

Fransa’dan ve Güney Kıbrıs’tan aykırı sesler gelmeye devam ediyor.

AB üyesi ülkelerden heyetlerin biri giderken öteki geliyor. Hükümetle görüşüyorlar, ana muhalefetin görüşlerini alıyorlar.

Görüş bildiriyorlar mı? Daha çok AB raporunda saptanan temel ilkeleri ’’yerinde’’ görmek ve irdelemek için buradalar ve...

Hükümetin tutumu muhalefet partilerinde bile hâlâ tartışma konusu yapılmıyor. Ana muhalefet altı üstü toplam bir kez AB raporundaki olumsuz saptamaları veya dayatmaları eleştirdi. Sonra sustu.

Oysa bu hükümet çabasını, umudunu sadece ve sadece 17 Aralık’taki zirveden müzakare tarihi almaya bağlamış; bu raporun ulusal yararlarımızdan neleri alıp götürdüğünü ne ön plana çıkarıyor ne de ön plana çıkaranların konular etrafında açmayı arzuladıkları tartışmalara yeşil ışık yakıyor.

Tarih alalım da ne olursa olsun mantığı egemen sanki bu hükümete. Geleceğin neler getireceğini, AB raporunun ulusal yararlarımızı birer birer silkelediği kimi paragraflarla Türkiye’yi kıskıvrak bağladığını umursamıyor bile.

Dicle-Fırat’ın uluslararası bir denetime ve -tabii içinde AB’nin de ABD’nin de olacağı- uluslararası bir yönetime bırakılmasını, bu yönetime komşu ülkelerin (öteden beri aynı tezi savunan Suriye ile Irak’ın) katılmasını öngörüyor; ama, (hoş soran da yok ya) bizim hükümetten, Dışişleri Bakanlığımızdan ufacık karşı bir açıklama yapılmıyor.

Kimine göre bugüne kadar ulusal yararların bu kadar ucuza pazara çıkarıldığı bir zillet dönemi yaşamadı Türkiye.

****

Haksız sayılmazlar.

Zira -inceleyenlerin söylediğine göre- rapora dikkatle bakıldığında Türkiye’yi zora sokacak yeni dayatmalar ortaya çıkıyor.

İşte bir örnek daha: ’’Türkiye’nin Üyeliğinin AB’ye Etkileri’’ başlıklı bölümün 7. sayfası:

’’...1915-16 yıllarındaki trajik olaylar ve bölgedeki insani ıstıraplara gelince; üyelik, Ermenistan ile ilişkilerin geliştirilmesine ve (soykırım savıyla bağlantılı) olaylarla ilgili ve zorunlu olarak iki ülkenin uzlaşmalarına bağlıdır...’’ diyor.

AB’nin -özetlediğimiz paragrafta- üyeliğimizi bağladığı koşul açıkça görülüyor. Buna göre; ya Ermenistan bugüne kadarki savlarından, Avrupa Parlamentosu’ndaki söylemlerden, Fransa’nın tutumunu belirleyen girişimlerden, ABD’de birçok eyalette 24 Nisan’ı Ermeni soykırımı günü ilan ettiren davranışlarından vazgeçecek veya:

Türkiye soykırımı kabul edecek, özür dileyecek ve Ermenistan’a tazminat ödeyecek!

RTE ’nin Paris’teki ağırlığı Ermeni soykırımı soruları içeren basın toplantısında Türkiye’nin bugüne kadar izlediği politikalarda bir değişiklik yapacağını gösteren bir işarete rastlanmadığına, Ermenistan’ın da tarihsel savlarından vazgeçmesi olasılığı bulunmadığına göre... ucu açık müzakere sürecinde AB’ye üyeliğimiz nasıl olacak?

****

Bizim AB sevenler, ne isterse verenler soruyu hemen yanıtlayabilirler. Öncelikle çocuklarımızın geleceğini karartmayın diye duygusal bir giriş yapar, sonra hele müzakereler bir başlasın, orada bu konuyu pekâlâ geçiştirebilir, lehimize çözüm bulabiliriz diyebilirler.

Ne var ki, müzakereler öyle al gülüm ver gülüm biçiminden olmayacak; AB’nin ( Verheugen ’in yerine gelen) genişlemeden sorumlu üyesi Mathias Rute açıkça söyledi: ’’AB müktesebatını kabul ediyor, evet diyorsanız, bu evet’e inanıyorsak, müzakere bitmiş demektir’’ .

İspanya, Portekiz, Yunanistan gibi ülkelerin müzakereler başlamadan kabul ettikleri, Rute’un müktesebat dediği, 80 bin sayfa!

AB raporundaki birer ikişer ortaya çıkan ulusal sakıncalar ulusa, kamuoyuna anlatılmadan geçiştiriliyor.

Tarih almayı yeterli gören, ötesini boşveren politikaları Türkiye’ye pahalıya mal olacak ama iş işten geçtikten sonra...

CÜNEYT ARCAYÜREK - CUMHURİYET
Yayın Tarihi : 27 Ekim 2004 Çarşamba 12:17:51


Bu haber hakkında yorum yazmak ister misiniz?