Darbe sonrası seçimler...
CAHİT Sıtkı Tarancı "35 yaş" şiirinde "Bu kaçıncı bahçe gördüm tarumar" der, yani darmadağınık, karmakarışık...
Şairin bu şiirinde anlatmak istediği ölümdür.
Oysa biz seçim yazısı yazacağız, seçim ile "tarumar"ın ilgisi nedir ki?
Yoktur ama, dilimizin ucuna geldi, yazıya böyle başladık...
* * *
İLK hatırladığımız seçim 1946 seçimi, resmi adı "seçim" olsa da yakıştırılan "rezalet"ti...
Her seçimin temel kuralı "gizli oy", "açık sayım"dır.
Oysa 1946'daki seçimde tersi olmuş, herkes oy pusulasını göstere göstere sandığa atmış, sonra kapılar kapanıp oy ayrımına geçilmiştir, tabii rezalet...
Genel anlamda, "çok partili" düzenin ilk seçimiydi. 27 yıllık CHP'nin karşısına, içlerinden kopup gelen "Demokratlar" çıkmıştı, bu "hazmedilememişti". Kimdi bunlar?
* * *
KAVGA dört yıl sürdü, ikinci seçimden aklımızda kalan "yeter" diye duvarlardaki bir el afişiydi:
"Yeter! Söz milletindir!"
Aynen öyle oldu!
"CHP" gitmiş, İsmet Paşa Çankaya'dan inmiş, "çok partili demokrasi" başlamıştı.
Nasıl şeyse? Sol ayağı topal!
* * *
1957 seçimi de unutulmaz seçimlerden biriydi. Büyük umutlarla gelen, liberal ekonomiyi uygulamaya çalışan "DP iktidarı" büyük sıkıntılara düşmüştü, her malın etiketinde fiyatı değil durumu yazıyordu:
"Yok!"
* * *
BİR taraftan ekonomik baskı, bir taraftan İsmet Paşa muhalefetinin siyasi baskısı, karşı baskıyı doğurmuş, "Adnan Menderes" hükümetleri 1946 seçimini hatırlatır bir tavra geçmişti, "bindirilmiş kıtalar" seçim sandıklarında çeşitli marifetler çevirirken bu seçimin simgesi de "seçmen kütükleri" olmuş; hatta İsmet Paşa dönemin İçişleri Bakanı merhum Namık Gedik'e "kütük bakanı" lakabını takmıştı. Bu gidiş, İsmet Paşa'nın Meclis'te "Demokrat" sıralara dönüp "Sizi ben bile kurtaramam!" deyişine kadar sürmüş, "27 Mayıs" hareketiyle "darbe damgalı" seçimler başlamıştı...
* * *
BUNDAN sonraki dönemin ortak özelliği, her askeri darbe ve müdahaleden sonra yapılan seçimlerde, darbenin "mağduru" olan partilerin iktidara gelişiydi, isimleri değişse bile...
"27 Mayıs"tan sonra "Adalet Partisi"
"12 Mart"tan sonra "Bu darbe bana karşıdır" diyen Ecevit'in başında olduğu, ortanın solu hareketi ve CHP...
* * *
"12 Eylül" geleneği bozmadı. Askerlerin istediği Turgut Sunalp'ın partisine karşı çıkan "mağdurlar"ın partisi Turgut Özal'ın "Anavatan" Partisi.
"28 Şubat" "postmodern" darbeden sonra da Tayyip Erdoğan'ın AKP'si...
* * *
DEMEK kural değişmiyor, her askeri darbe ve müdahaleden sonra "mağdurlar" şemsiyesi altında toplananlar seçimi kazanıyordu.
Hem de darbecilere beterin beteri varmış dedirterek...
Hasan Pulur/Milliyet
Yayın Tarihi :
22 Temmuz 2007 Pazar 10:32:05