1
Mayıs
2025
Perşembe
ANASAYFA

Demokrasi ipine sarılmak...

Neresinden bakarsanız bakın basitçe anlatılamayacak bir durumla karşı karşıyayız.

Bir yanda, yüzde 47 oy almanın ne anlama geldiğini kavrayamamış, son altı-sekiz aydır o yüzde 47'nin yarısı bile etmeyen dar bir grubun gündemini kovalayarak bir anlamda kendi seçmenine ihanete girişmiş, bu sebeple de her türlü eleştiriyi hak eden ve moral anlamda aşağı doğru giden bir parti...

Öteki tarafta, bir anlamda benim oy verme/vermeme hakkımı gaspa yeltenen, beğenmediğim iktidarı sandıkta devirme şansımı elimden almaya çalışan, hatta alan, çok da geçerli nedenlere dayanmadığını düşündüğüm bir parti kapatma davası...
* * *
Pazar akşamı Beşiktaş-Trabzonspor maçını, daha doğrusu maçın hakemi Bülent Yıldırım'ı televizyonda seyrederken aklıma AKP için açılan kapatma davası geldi.

Beşiktaşlı İbrahim Toraman rakibine yatarak müdahale ettiğinde diğer ayağını havaya kaldırdı mı kaldırmadı mı? Bence kaldırmadı ama hakem, 'kaldırdı' diye gördü ki ikinci sarı kartı, oradan da kırmızı kartı gösterdi.

Ama galiba sonra tereddüte düştü, 'Acaba haksızlık mı ettim' diye düşünmeye başladı sanki. Sonra Trabzonlu Barış'a ikinci sarı kartı gösterip onu da kırmızı kartla oyundan attı, kendince vicdan temizledi.

Barış'ın neden kart gördüğünü kendisi dahil kimse anlamadı ama sonra hakemin kartı 'Hakemi yanıltmaya yönelik hareket'ten gösterdiği bilgisi ulaştı. Pozisyon tekrar tekrar gösterildi ama ben bu çeşit bir aldatma göremedim, Erman Toroğlu bu konuda ne dedi, onu da bilmiyorum.

Peki hakem bu kartlarla sonuca tesir etti mi? Mutlaka etti, çünkü oynanan oyunun havası her kırmızı kartta değişti.

Her futbolsever gibi ben de maçların sahada hakkıyla kazanılması veya kaybedilmesi taraftarıyım. Ne sahadaki hakem sonucu belirlesin isterim ne de masada oturan birileri oynanmakta olan maçın sonucunu belirlesin.

Futbolda istediğimi siyasette de isterim. Sandığın hesabı sandıkta görülmeli.
* * *
Hayır hayır, siyasetçilere suç işleme özgürlüğü tanıyor falan değilim. Ama savcının iddianamesine bir bakın Allah aşkına: 'Delil'lerin yüzde 90'ı demeç, söylev vs.

Peki bizim memleketimizde söz söyleme özgürlüğü yok mu? Bizi irkiltecek bile olsalar düşüncelerin şiddet çağrısına dönüşmedikçe, ırkçılık, ayrımcılık yapılmadıkça ifade edilmeleri gerektiğini söylemiyor muyuz?

Konuşanlar 'şeriat çağrısı' yapmış dahi olsalar, onların düşüncelerini ifade özgürlükleri olmamalı mı?
Biz gazeteciler için, yazarlar için, Türkiye'nin düşünen insanları için istediğimiz özgürlüğü politikacılara vermemeli miyiz?

Herhangi biri söylediğinde kovuşturma konusu olmayan şeylerin bir siyasetçinin ağzından çıktı diye kapatma davası iddianamesine delil olması kabul edilebilir mi?
Hadi en irkilticisini söyleyeyim: Bir milletvekilinin, 'Türban kamuda da serbest olmalı' demesi veya bir başkasının 'Neden türbanlı milletvekili olmasın' demesi suç mudur? Bu alanı tartışmak siyasetçilere yasak mıdır?
* * *
Bu dava, AKP'nin 301'idir. Hiç böyle olmasını istemezdim ama AKP'liler şimdi 301'den yargılanmanın, üstelik mahkûm olmanın Hrant Dink'in ruhunda nasıl bir yara açtığını belki de bu yolla öğrenecekler. Çünkü şimdi onlar da düşüncelerini açıkladıkları için yargılanıyorlar.

Belki biz de bu dava sayesinde fikirlere karşı fikirle mücadele etmenin olabilecek en doğru yol olduğunu öğreneceğiz.
Epey pahalı bir yolla alacağız bu dersi ama bu çeşit bir bilgiyi öğrenmenin bir bedeli de olamaz zaten.

Bu süreçten en çok ders alması gerekenlerin AKP'liler, özellikle de Başbakan Recep Tayyip Erdoğan olmasını istiyorum. Çünkü bir kez 'damdan düştü' ama anlaşılan yeterince ders almadı, şimdi bir kez daha damın eşiğinde maalesef.
Tabii pek ümidim yok ama Türkiye'nin laiklerinin de bu dersi almasını diliyorum. Biliyorum, pek çoğunun içi kanadı cuma akşamı dava haberini aldıklarında, işte onlar, o içi kanayanlar şu anda tek umudumuz.

İsterdim ki siyasette sular hep mecrasında aksın, fikir mücadeleleri 'normal' şartlarda yapılsın, seçmeni fikriyle ikna edenler de ülkeyi yönetsinler. Ama maalesef siyaset ırmağı ülkemizde bir kez daha mecrasından çıkarıldı, zorla bir başka tarlayı sulamaya yönlendirildi, benim önümden sandık bir anlamda kaçırıldı.
Eğer demokrasiden, sandıktan vazgeçiyorsak, vazgeçilmesi öneriliyorsa, diyecek bir şeyim yok. Ama önümüze sandık gelmeye devam edecekse, bu davayı açanların ve açanları arka taraftan destekleyenlerin daha akıllı olmasını, daha iyi düşünerek girişimlerde bulunmasını arzu ederdim.
Bu yapılanın kimseye bir faydası yok çünkü.

İSMET BERKAN/RADİKAL
Yayın Tarihi : 18 Mart 2008 Salı 10:26:19


Bu haber hakkında yorum yazmak ister misiniz?
Yorumlarınız
kamil adıgüzel IP: 78.175.87.xxx Tarih : 19.03.2008 00:01:10

oncelikle saygilarimi sunuyorum. sizden benim duygularima trcuman olmanizi istiyorum .ascibasilik yapiyorum bir calisan olarak biktim artik bu tur polommiklerden milyarlarca dolar kaybeden bir gundem seyretmeyi asil derdimi soyleyim ben bu ulkeden artik gitmek istiyorum biktiiim artik dolar euro karsisinda eriyen maastan yeter artik ...