16
Mayıs
2024
Perşembe
ANASAYFA

Dünya Türkiye'yi izliyor/Güngör Mengi/Vatan

"Ne şeriat ne darbe" diyen 1 milyon Türk'ü tüm dünya ilgiyle izledi. Türkiye'deki demokrasiye güven arttı.

Uluslararası basın Cumhuriyet Mitingi’ne geniş yer ayırdı. Amerikan CNN, İngiliz BBC, Arap El Cezire ve Fransız Canal+ televizyonları mitingi canlı yayınlarken, saygın gazeteler “1 milyon Türk, hükümetin istifasını istedi” yorumlarına yer verdi. Özellikle İngiliz ve ABD basını Çağlayan mitinginde gösterilen toplumsal tepkiyi olumlu bir gelişme olarak yansıtırken Genelkurmay’ın açıklamasına sert tepki gösterdi. “Ordunun demokrasiye müdahale etmesi önlenmeli” çağrısı yapıldı. İngiliz The Telegraph ve The Guardian gazeteleri ise AKP yönetimine açık destek verdi. İşte yorumlar:

Dostumuz Türkiye artık sembollerle uğraşmasın
Türk Cumhurbaşkanı’nın eşinin başörtüsü takıp takamayacağına yönelik tartışma milyonları sokağa döktü. Orduyu kışkırttı ve tanıdık bir Türk laikliği tartışmasını yeniden alevlendirdi. Bu gazete Türkiye’nin kadim dostudur. 19’uncu yüzyılda Ruslarla çekişmelerinde Osmanlı’yı destekledik; Kıbrıs’ta Türklere kıyım başladığında müdahale çağrısı yaptık ve 1974’teki çıkarmayı destekledik; Türkiye’nin Avrupa Birliği üyeliğine sürekli destek verdik.

Yıllar boyunca Türkiye’ye yönelik yaklaşımımız değişmedi. Türkiye, Ruslar’a karşı olduğu gibi, bugün de İslamcılığa karşı Batı’yı koruyan hayati önemde bir müttefiktir. Ankara’ya düşen islami sembollerle uğraşmak değil, insan hakları, hükümet ve bireysel özgürlüklere saygı göstermektir. Temel prensipleri bir kez daha hatırlatalım:
1- Seçim sonucu belirleyici etken olmalı.
2- Vatandaşlarına nasıl giyeneceklerini söylemek devletlerin işi değildir.
3- Generaller siyasetle ilgilenmek istiyorlarsa, önce görevlerinden istifa etmelidirler.
4- Gül’ün Cumhurbaşkanlığı sorgulanmamalı. Ona şimdiden başarılar diliyoruz.
(The Telegraph / Başyazı)

Durum kritikleşiyor ama kutuplaşma engellenebilir
Türkiye’nin politik geleceği şu an sallantıda. Son mitingde, “Şeriat rejimine hayır”, “Darbeye hayır” ve “Tam demokrasi” istekleri dile getirildi. Fakat Türkiye’nin bu üç temel isteği yerine getirme yeteneği şu an belirsiz. Erdoğan hükümeti Türkiye’de yeni bir sosyal gücü temsil ediyor. Ordunun Erdoğan hükümetine müdahale için geçerli hiçbir gerekçesi olamaz. Buna rağmen Gül’ün Cumhurbaşkanlığı adaylığı direkt olarak Kemalist çevrelere karşı bir hamle olarak görüldü. Ancak Gül, anayasayı savunma ve onun prensiplerine bağlı kalma konusunda söylenmesi gereken tüm şeyleri söyledi. İslami bir geçmişi olan bir kişinin Kemalist prensiplere bağlı kalarak bu koltukta oturması mümkün olabilir. Her iki tarafın da sakinleşmesi lazım. Türkiye son krize rağmen kutuplaşmış değil. Ama durum kritik. Ordu yine bir müdahale yapabilir. Türkiye’nin, bu duruma barışçıl çözüm bulması kendi yararınadır. Avrupa için de bu çözümün bulunması önemli. (Guardian / Başyazı)

Türkler ordunun sonraki hamlesini merak ediyor
Türkiye’deki son protestolar, laiklik ve din arasındaki eski çekişmeyi yeniden gözler önüne seriyor. Dinine bağlı bir Müslüman Cumhurbaşkanı olasılığı laikliğe son derece bağlı olan ordu ve sivil yapı ile din merkezli iktidar partisini karşı karşıya getirdi. Abdullah Gül’ün adaylığını protesto etmek için 700 bin Türk sokağa döküldü... 10 yıl önce Türk ordusu İslamcı başbakanı devirmek için sokaklara tank çıkarmıştı. Şimdi Türkler yeni bir güç mücadelesini sona erdirmek için ordunun ne kadar ileri gidebileceğini merak ediyor. Eğer ordu benzer şekilde müdahale ederse, çoğu Türk’ün unutmak istediği eski kaotik ve kutuplaşmış ortam yeniden oluşabilir. (Chris Torchia / Associated Press)

Avrupa ve Amerika’da manşetteyiz
Financial Times (İNGİLTERE):
Türk ordusu 5 hükümet devirdi. Ama Büyükanıt’ın rakibi bu kez daha sert. Erdoğan hükümeti güçlü bir izlenim veriyor.

New York Times (ABD):
ÇaĞlayan’da yürüyenler sadece hükümeti protesto etmek için değil, İslami yaşam tarzından duydukları endişe için oradaydı.

Wall Street Journal (ABD):
Türkİye’nin olgun bir demokrasi inşa etme çabaları çok zorlu bir bölgeye giriyor. Önümüzdeki günler çok kritik. Türkiye birkaç yıl geriye gidebilir.

Corriere della Sera (İTALYA):
İstanbul meydandaydı: Ne şeriat rejimi, ne darbe!. Ama dikkat, her iki kesimde de fanatikler var...

La Stampa (İTALYA):
Laİk cephe İstanbul’u doldurdu. Ama Gül geri adım atmıyor. Anayasa Mahkemesi’nin kararı düğümü çözecek.

Liberation (FRANSA):
Türkler Genelkurmay Başkanlığı’nın yayınladığı bildirinin ardından orduyla birlikte laiklik için gösteri yaptı.

Le Figaro (FRANSA):
Türk laikleri, İslamcılara sokakta meydan okudu. Amaç İslamcı sapmayı protesto etmekti.

El Pais (İSPANYA):
Yüz binlerce Türk İstanbul sokaklarında laik devleti savundu. Gösterilerde hem İslamcılığa, hem de askerin siyasete müdahalesine tepki vardı.

Le Soir (BELÇİKA):
Türkİye laiktir laik kalacak. Tandoğan ve Çağlayan laiklik yanlılarının sesini en iyi şekilde duyurdu.

Die Welt (ALMANYA):
CumhurbaŞkanlIĞI, hükümet ile asker arasında güç kavgasına dönüştü.

Elefterostipos (YUNANİSTAN):
Hükümet laik Türkler tarafından çembere alındı. 1 milyonu aşkın gösterici hem genelkurmaya hem de Erdoğan’a tepkilerini dile getirdi.

AB: Demokrasi hükümetin işi
* AB Komisyonu Başsözcüsü Laitenberger: Türkiye’de demokrasi, demokratik yollarla seçilmiş hükümete bırakılmalı. Anayasa Mahkemesi, dış baskılardan etkilenmeden tam bağımsızlık içinde karar almalı.

Fransa: Yasal sürece devam
Fransa Dışişleri Bakanı Philippe Douste-Blazy: Türk dostlarımıza anayasal süreci sonuna kadar götürmeleri konusunda tavsiye veriyoruz. Bu, demokratik bir gerekliliktir. AB laikliğe saygıya önem veriyor.

ABD: Gül’le ilişkilerimiz iyi
ABD Dışişleri Sözcüsü McCormack: Türkiye’de demokrasiye güveniyoruz. Ordunun cumhurbaşkanlığı seçimlerine müdahale etmeyeceğini düşünüyoruz. Abdullah Gül ile iyi çalışma ilişkilerine sahibiz.

İtalya: Sivil tepki önemli
İtalya Dışişleri Bakanı Massimo D’Alema: Olanlar çok ilgi çekici... İslamcılığa yenik düşmek istemeyen sivil toplum, modern Türkiye tarihinin önemli bir kazanımı olan laiklik mirasını savunmak için tepki göstermiştir.



*****

İŞTE GÜNGÖR MENGİ'NİN YORUMU

Batı'dan bakınca..

Dışarıdan gelen itirazları anlamak kolay. Çünkü onlar Radikal İslam'ı bilmedikleri gibi Türkiye'nin İslam ile demokrasiyi bir arada yaşamak için ödediği bedellerin de farkında değil.

Yabancılar politik geleceğimizin sallantıda olduğunu yazıp söylüyorlar.

Hiç de öyle değil. Tandoğan ve Çağlayan, Türkiye’nin geleceğine yeni kapılar açmıştır. Belki dün sallanıyorduk, bugün sapsağlam ayaktayız.

Genelkurmay bildirisi, cumhuriyetin ayağa kalkamayacak hale düştüğü korkusuna kapılan insanların yüreklerini ısıtmıştır, doğru. Ama bunun ayıbı, halkın büyük kısmını askerin çıkışından medet umacak kadar korku ve güvensizliğe düşüren hükümete aittir öncelikle.

Aklı başında herkes Anayasa Mahkemesi kararı beklenmeden erken seçim kararı alınması ve cumhurbaşkanının ya yeni meclise ya da halka seçtirilmesi gerektiğini savunuyor.

Ne çabuk unuttuk?
Buna karşılık bazı iç ve dış çevreler AKP iktidarını direnmesi, halkla ve devlet kurumları ile çatışmasını derinleştirmesi için kışkırtıyor.

Parti içindeki radikaller, hiç değişmediler. Bunlar, kışkırtılan kalabalıkların devletle karşı karşıya getirilmesinden doğan mağduriyeti maden gibi işletiyorlar. İnsanların öfkesi, inanıyorlar ki kendilerine fedai bağlılığında yandaşlar kazandıracak.

Unutmamak lâzım; AKP bu yanlışı reddettiğini söylediği için iktidara geldi.

Dışardan gelen itirazları anlamak daha kolay. Çünkü onlar devlet yönetme iddiasını 5 asır önce terk etmiş bir dinin ikliminde yaşıyorlar.

Radikal İslâmı bilmedikleri gibi Türkiye’nin İslâm ile demokrasiyi bir arada yaşamak için ödediği bedellerin de farkında değiller.

Hoşgörmek lâzım, çünkü bu gerçeğin farkında olmayan Türkiye’de de çok insan var.

“Askeri müdahaleler Türkiye’ye çok şey kaybettirmiş...”

Burada biraz vicdanı devreye sokmak lâzım. Askeri müdahaleler çok kaybettirdi ama bir şeyi kurtardı: Demokrasiye tekrar dönüş ümidini ve imkânını. Yazıp söylerken bari bunu unutmasınlar!

Avrupa, ılımlı İslâm rejimi altında Türkiye’nin kendileri için daha güvenilir bir tampon bölge olacağını zannediyor. Yanılgıları şurada ki İslâm’da devlet işlerine din “ılımlı” olarak bile girse demokrasinin sonu gelmiş demektir. Neler olabileceğini tahmin etmek isteyenler AKP’nin yaptıklarına baksınlar. “Değiştim” diyen bir takım, laikliğe bağlılık yemini altında Türkiye’yi bakın nereye getirdi!

AB eğer laikliğin Türk demokrasisindeki vazgeçilmez yerini bilmiyorsa cahildir, ama bile bile bu krizde AKP’ye hiçbir sorumluluk yüklemiyorsa kötü niyetlidir.

İyi koruyalım...
1999 seçiminde yüzde 27 oy alıp hükümet kuran ırkçı Jorg Haider’i, Avusturya’ya tecrit politikası uygulayarak indiren ve yok eden AB bu müdahaleyi demokrasinin zaferi saymıştı.

Şimdi Türkiye’de askerin rejim karşıtı tırmanışa dikkatleri çekmek amacıyla yayınladığı bir açıklama, demokrasinin katli sayılıyor.

Batının bu iki yüzlülüğünden kurtulmak değil, asıl TSK’yı ikide bir sivillerin işine müdahale mecburiyetinden, Türkiye’yi de bunun ayıbından kurtarmaktır hedef. Yoksa geleceğimiz hep sallantıda olacak. Ama başa dönüyoruz, olmayacak!

Çünkü yılların özlemi nihayet gerçekleşmiştir.

Kadınların ağırlığını taşıdığı sivil toplum, hayatını, geleceğini savunmanın sorumluluğunu üstüne almıştır.

Aman bu yola taş koyacak olanlara karşı uyanık olalım!


güngör mengi/vatan
Yayın Tarihi : 1 Mayıs 2007 Salı 11:29:47


Bu haber hakkında yorum yazmak ister misiniz?