BU "tuhaf" sorunun kafama takılmasına iki kişi neden oldu.
Biri dünyaca ünlü siyasal İslam uzmanı Bassam Tibi...
Diğeri ise gazetemiz yazarlarından Bekir Coşkun...
Meselenin özüne girmeden önce Bassam Tibi’yi tanıyalım:
Tibi, Suriye asıllı Alman vatandaşı bir bilim adamıdır. İslami hareketler konusunda uzmandır. "İslamcılar"ın İslam’ı bir ideoloji olarak algıladıklarını ve İslam devrimini tüm yeryüzüne yaymak amacında olduklarını söylüyor.
En son Genelkurmay Başkanlığı tarafından Ankara’da düzenlenen sempozyumda yaptığı konuşmayla dikkati çeken Tibi, bir ara Ankara’daki bir üniversitede de ders vermişti.
"Ve şimdi de Bekir Coşkun’u tanıyalım" diyecek kadar kabalaşacak değilim.
O halde konuya dalabiliriz.
* * *
Ankara’daki sempozyumda yaptığı konuşmada "Siyasal İslam başka, gerçek İslam başka" tezini ortaya atan Bassam Tibi, şu dikkat çekici saptamayı yapıyor:
"Dünyada 1 milyar 600 milyon Müslüman var. Bunun 7 milyonu İslamist-cihatçıdır. Bu 1928’de Müslüman Kardeşler’le başladı, Usame bin Ladin’e kadar geldi. İslamistler, dünyada bir devrim yapmak istiyorlar, dünyaya İslam nizamı kurmak istiyorlar."
Saptamadaki "İslamist-cihatçı" sözcüğü yerine "şeriatçı" sözcüğünü rahatlıkla koyabiliriz.
Zira murat aynıdır.
Yani...
Tibi’nin ortaya koyduğu sayısal veriye göre, yeryüzündeki 1 milyar 600 milyon Müslüman’ın sadece 7 milyonu "şeriat" peşinde koşuyor.
Bu 7 milyona...
Mısır’daki Müslüman Kardeşler dahil, Lübnan’daki Hizbullahçılar dahil, İran’ın tamamı dahil, Paris varoşlarındaki Mağripli çocuklar dahil, Anadolu Federe İslam Devleti kurduklarını öne sürerek acıklı bir durum arz eden gurbetçilerimiz dahil, Cezayir’de yeraltına inen FİS taraftarları dahil...
Demek ki neymiş?
Yeryüzündeki 1 milyar 593 milyon Müslüman, dinini yaşayıp cennete girmenin hayalini kurarken, sadece 7 milyon kadar Müslüman "din devleti" peşinde koşuyormuş.
"Uzman" böyle diyor.
Peki Bekir Coşkun ne diyor?
Eşleri türban takan erkeklerin tümünün "şeriatçı" olduğunu ilan ediyor.
Mesela şunları söylüyor:
"Eşi türban takan bir erkek, şeriat kurallarını savunur. Bir insan, şeriatın tüm diğer hükümlerini reddederken, yalnızca türbanı savunuyor olabilir mi? Mümkün değil."
Bekir Coşkun’un bu tezinden yola çıkarak Türkiye’deki "şeriatçı" sayısını saptamak mümkün müdür?
Tabii ki mümkündür.
Basit bir hesaplamanın ardından şunu rahatlıkla söyleyebiliriz:
Bırakın dünyayı, sadece Türkiye’de 7 milyonu kat be kat aşan "şeriatçı" var!
O zaman bize düşen nedir?
Ne olacak?
Çaresiz, oturup, "Bassam Tibi mi haklı Bekir Coşkun mu" diye kara kara düşüneceğiz.
Nilüfer konserindeydim
HINCAL Uluç kıvamında bir yazar olsam konuya şöyle dalardım:
"Lütfi Kırdar’ın sahnesinde o minicik Nilüfer nasıl da devleşti... Nasıl da avucunun içine alıverdi hepimizi... Nasıl da sarsılmaz bir bağ oluştu Nilüfer ile aramızda... İşte müziğin gücü derim, başka bir şey demem."
Tam yarım sayfa aynı coşku ve aynı tempoyla yazardım.
Ve fakat...
Ben bir acemiyim.
Bu zamana kadar Lütfi Kırdar’ın ağır mı ağır havasını hep panel ve sempozyum gerekçesiyle solumuş benim gibi birinden usta işi konser yazısı beklenebilir mi?
"Gittik, güçlü mü güçlü bir sesten acayip güzel şarkılar dinledik, mest olduk ve evimize döndük" dışında ne yazabilirim ki?
Belki şunu:
Konserde, son şarkının ardından mutat olduğu üzere yeniden sahneye dönen Nilüfer, tek bir şarkıyla olayı bitirmek istemedi.
Herkes durumdan acayip memnundu.
Bir tek kişi hariç: "Şu konser bitse de evime gitsem" havasında olan perdeyi çekmekle mükellef görevli.
Şu kadarını söyleyeyim:
Görevli, son bölümde en az üç kez perdeyi çekmeye yeltendi.
Ve en sonunda Nilüfer olaya müdahale etmek zorunda kaldı.
.
Yayın Tarihi :
26 Mart 2006 Pazar 10:54:32