19
Mayıs
2024
Pazar
ANASAYFA

Ecevit-Gülen görüşmeleri/Hüseyin Gülerce/Zaman

Yarın ebediyete uğurlayacağımız rahmetli Bülent Ecevit ile Fethullah Gülen yüz yüze üç defa görüştüler: 20 Mart 1995'te Ankara'da Ecevit'in evinde, 23 Mart 1997'de İstanbul'da Samanyolu Televizyonu binasında ve 4 Şubat 1998'de İstanbul'da Ecevit'in evinde.
Siyaset hiç konuşulmadı. Tasavvuf ve felsefi konular üzerinde sohbet edildi.

Ecevit, kendisine görüşme talebi iletildiğinde; "İzmir'e geldiğimde tabii ki görüşürüz." dedi. Gülen; "Devlet büyüklerine terbiyemin gereği, ben sizin, ayağıma gelmenizi istemem, ben gelip ziyaret ederim." cevabını verdi. Ecevit, görüşmeden memnun kaldığını, "Fethullah Hoca'yı ve onun çevresinde toplananları, demokrasinin gelişmesi açısından çok faydalı bulduğunu" belirtti. Yurtdışında açılan Türk okullarının kendisini heyecanlandırdığını söyledi ve ekledi: "Arkadaşlara sordurdum. Çok ciddi ve çok iyi okullarmış. Aldığım bilgiye göre Müslüman Türk cumhuriyetlerinde İran ve Suudi Arabistan etkilerine karşı, Türkiye'nin etkisini artırıyorlarmış."

3 Temmuz 1995'te TRT'de Reha Muhtar'ın Ateş Hattı programında şunları söyledi:

"Biliyorsunuz, ben laiklik konusunda en ön safta mücadele veriyorum. Ancak dinde bağnazlık olabileceği gibi laiklikle de bağnazlık olabiliyor. Kimileri İslam'la laiklik bağdaşmaz diyorlar. Oysa Türkiye Cumhuriyeti döneminde Türk ulusu, İslam'ın çağdaşlıkla, demokrasiyle, laiklikle çok uyumlu bir şekilde bağdaşacağını kanıtlamıştır. Bu şekilde İslam'a da çağdaşlık ve güç kazandırmıştır. Benim Fethullah Hoca ile görüşmem partililerim arasında hiç yadırganmadı. Ama CHP'de, Hikmet Çetin Bey'in görüşmesini çok yadırgadılar.

Ben de bu davranışlarını yadırgadım. Orta Asya ve Kafkasya'daki okullaşmaya gelince, devletimizin maddi olanaksızlıklar nedeniyle bıraktığı boşluğu Fethullah Hoca veya ondan ilham alan çevreler, varlıklı kimseler doldurmuştur." Üçüncü görüşme, Sayın Gülen Vatikan'da Papa ile görüşmeden 5 gün önce gerçekleşmişti. Gülen görüşme ile ilgili şu bilgiyi vermişti: "İstanbul'daki evine gitmiştik. Kendileri, 'Önümüzdeki günlerde Vatikan'a gideceksiniz.' dedi. Ben de 'Bu görüşmenin değişik din müntesiplerinin diyaloğu adına iyi şeylere vesile olacağına inanıyorum.' dedim. O da 'Çok isabetli olur.' dedi. Bu açıdan, devletin üst kademelerindeki yetkililer bu görüşmeden haberdardı."

28 Şubat sürecinin kurşun gibi ağır havasında, 18 Haziran 1999 günü atv ana haber bülteninde Ali Kırca'nın "Düğmeye ben bastım." demesiyle Gülen'e karşı kasetli saldırı kampanyası başlatıldı. Dört gün sonra 22 Haziran 1999'da Kanal D'de Teke Tek programında Fatih Altaylı'nın konuğu Başbakan Bülent Ecevit idi. Ecevit öncelikle Başbakanlık Takip ve Koordinasyon Kurulu varken devlet görevlilerinin kasetleri medyaya servis yapmalarını yadırgadığını söyledi. "Bu, devlet ciddiyeti ile bağdaşmayan bir üslup." dedi. Programda özetle şunları söyledi:

"Sayın Gülen bana çağdaş bir akımı temsil edebileceği izlenimini vermiştir. Ben kuşku uyandırıcı birtakım tavırlarına tanık olmadım. Şimdi iş bir yargı konusu haline geldiği için bir başbakan olarak kasetler konusunda da konuşmam doğru olmaz.." Fatih Altaylı ısrar etti ve sordu:

"Efendim, siz Fethullah Gülen'in yayınlanan bandını gerçek veri olarak kabul etmiyor musunuz?" Ecevit büyük bir kararlılıkla konuştu:

"Hayır, kabul etmiyorum. (Devletin ele geçirilmesi konusunda da) endişeye kapılmadan gerçekçi teşhislere dayanarak saptamak, önlemler almak bence daha sağlıklı olur. Toplumsal barışı bozmamak ve devleti de gerçek olmayan bir zaaf üzerine götürmemek lazım."

Onuruyla yaşayan, aramızdan onuruyla ayrılan devlet adamına bir defa daha rahmet diliyoruz.


Zaman/Hüseyin Gülerce
Yayın Tarihi : 10 Kasım 2006 Cuma 18:38:33


Bu haber hakkında yorum yazmak ister misiniz?