19
Mayıs
2024
Pazar
ANASAYFA

Engin Ardıç - Star Gazetesi

Köpeklik tarihi


 

Bu herifler o kadar yalak, o kadar cibilliyetsiz, o kadar aşağılık heriflerdir ki, Tansu Çiller’e yağ çekmek için buldukları yollar ve konular arasında ‘başbakanlığa bir espresso makinesinin alınması’ bile vardı!

Evet, hanımı kamuoyuna ‘çağdaş başbakan’ olarak pazarlamak için bundan medet ummuşlardı...

Başbakanlığa kahve makinesi alınması, gariban seçmen nezdinde etkileyici olacaktı. Espresso içmek çağdaşlıktı ya.

Sarışın güzel kadın bir devrim yapıyor, başbakanlığı espressoya açıyordu! Üstelik gittiği lokantada garsona ‘bu yemek kaç kalori’ diye de soruyordu, ne büyük kadındı!

Bunları yazıyordu basın.

Her dönemde aynı şeyi yaparlar. İktidarlara orospuluk edenler, her politikacının Washington gezisini de ‘misli görülmemiş ölçüde başarılı’ bulurlar.

Şimdi de başbakanın her hareketinde ayrı bir hikmet aranıyor, ‘George Bush’un karşısında bacak bacak üstüne atabilmesi’ bir kişilik göstergesi olarak sunuluyor.

Çiller de ‘güzelliğiyle Clinton’u büyülemişti’.

Neyse ki Clinton bu büyülenmenin etkisiyle ‘oval ofiste edindiği’ bazı alışkanlıkları yinelemeye kalkmamıştı, yoksa tarihe bir de böyle geçecektik... Bir Amerikan başkanıyla ilk kez müzik yapan Türk başbakanı...

Turgut Bey ve Semra Hanım da çok etkileyici olmuşlardı oralarda... Semra Hanım ile Bayan Barbara arasında hemen sıcak bir dostluk kurulmuştu. Ancak bu iki hanımın hangi dilde sohbet edebildikleri ve dedikodu yaptıkları belli değildi.

Ona bakarsanız, bir zamanlar Celal Bayar da Washington’u birbirine katıyor, Başkan Eisenhower Türkiye’ye para vermek için çırpınıyordu...

Döndü geldi, darbe oldu. Eisenhower, Beyaz Saray’dan giderayak onu bırakıvermişti.

Amerika’ya giden her Türk yöneticisi gavuru kendine hayran bırakır.

Ancak bu hayranlık, Amerikan basınında ve televizyonlarında hiçbir haber değeri taşımaz ne hikmetse, iki satır sözü edilmez.

Haaa, Ankara’da bir görevlinin yazdığı ve Amerikan basınına para verilip yayınlatılan ‘başbakanın makalesi’ hariç tabii...

Biz biliriz o işlerin içyüzünü canım. Hariciyemiz, bir büyüğümüzün, taa dünyanın öbür ucunda, Yeni Zelanda’da bir üniversitede yaptığı bir konuşmaya konuşma yetiştirememişti de, o da ‘vatan şairi Namık Kemal’ konulu bir başka konuşmayı alıp okumak zorunda kalmıştı... Gavur kıkır kıkır gülüyor, paragraf paragraf ‘simültane tercüme’ yani anında çeviri yapan hariciyeci çocuk renkten renge giriyordu...

Aynı konuşmadan önce, rektörün karısı ‘çok rica ederim gülmeyin ve beğenmiş gibi yapın da tatsızlık çıkmasın’ demişti izleyicilere... Salona bizim erken girip yerimizi aldığımızın ve İngilizce bildiğimizin farkında değildi.

Biz biliriz o devlet büyüklerimizin söylev ve demeçlerini.

Hadi, beraberindeki ‘malum zevatın’ oralarda ‘karı bulma çalışmalarını’ saymayalım. ‘Non-smoking’ otellerde sigara içip yangın alarmı çaldırma ve gavura ‘takma kafana, bir şey olmaz’ tavrını da görmeyelim.

Ama uçakta yoğurulan çiğ köfteleri, tavla partilerini hatırlayalım.

Hostese parmak atmaları falan da tabii...

‘Hanımefendi, ben bu emniyet kemerini bağlayamadım, yardımcı olur musunuz?’ dümeniyle aklı sıra çük tutturma girişimlerini... Bunlar hiç yazılmaz, dillendirilmez.

Türk basınının, politikacılarımızın dış gezilerini izleme tarihi, Türk basınının bir kesiminin köpeklik tarihidir.

ENGİN ARDIÇ - STAR GAZETESİ
Yayın Tarihi : 31 Ocak 2004 Cumartesi 13:29:50


Bu haber hakkında yorum yazmak ister misiniz?