20
Mayıs
2024
Pazertesi
ANASAYFA

Engin Ardıç - Star Gazetesi

ENGİN ARDIÇ

Bereşit bara elohim ha eretz ve ha şamayim

Geçen yüzyıl biterken, çok önemli bir dönemeç dönüldü. İleri mi gidildi, geri mi gidildi, bilmem artık. Dar anlamda Sovyetler Birliği, geniş anlamda komünizm ve sosyalizm çöktü, tarihe karıştı.

Bunların dayandıkları ‘pozitivizm’ de gündemden düştü, tu kaka oldu.

(Hababam Sınıfı’nda adı geçen Öküz Kont’u, yani Auguste Comte’u hatırlayın... Romanında tabii canım, Yeşilçam yapımı kötü film uyarlamalarında değil... İşte felsefede pozitivist dünya görüşünün babası odur.)

İnsanlık, ‘nostaljik takılmaya’ başladı bir bakıma... Pozitivizm öncesinin din bağnazlığı, üfürükçülük, büyücülük, falcılık falan birdenbire moda oluverdiler... Akılcılık terkedildi. İnsanoğlu ‘irrasyonele’ sığınmaya kalktı.

Hele bizim gibi, daha pozitivizm aşamasına bile doğru dürüst gelememiş, bu eğilim yalnızca üst tabakasında, okur yazarlarında kalmış geri bir ülkede, maşallah herkes ‘yükselen burç, alçalan burç’ konuşur oldu.

Bu cahil mahalle karısı muhabbeti, özellikle ‘eğitimi eksik kadın okura’ yönelik yayın yapan Babıali tarafından da körüklenince...

Babıali, bir yandan da, son yılların gözde üfürük konularını yeni yeni keşfediyor. TRT televizyonunun, ünlü ‘Baba’ filmini yapımından tam otuz yıl sonra keşfedip yayınlaması gibi!

Örneğin biz yazınca uyandılar, ‘Kutsal Kase’ meselesinde on beş yıl önce çıkmış, dilimize çevrileli de on yılı geçmiş bir kitabı buldular! Sahafta mahafta herhalde.

Şimdi de Nuh’un gemisini keşfettiler. Umarım sıra Atlantis’e de gelir.

Ancak, durduk yerde akılları basmıyor da, BBC televizyonu belgesel yayınlayınca uyanıyorlar... Çünkü bu tür haberler ‘konserve’ geliyor, tercüme edip dayıyorlar sayfaya.

Neyse ki, Amerikan istihbarat bültenini olduğu gibi tercüme edip, askeri istihbarata Türkiye’de Ku Klux Klan örgütü aratan görevli arkadaşların yanlışlarını yapmıyorlar... Babıali’nin dış haberler servislerinde görünürde dış habercilik yapan, aslında işi çevirmenlikten başka hiçbir şey olmayan gençlerin İngilizce bilgisi ve zeka düzeyi, bazı istihbaratçılarımızdan daha yüksek.

Şimdi bakın ne bulmuşlar: Nuh’un gemi falan yapmadığı, bu öykünün, Gılgamış Destanı’nın gelişmiş bir versiyonu olduğu ileri sürülmüş!

Vay be... Siz yakında ‘sigara kanser yapıyor’ diye manşet de atarsınız!

Evet, konu Gılgamış’ta geçer, orada Nuh’un adı Utnapiştim’dir.

Babıali’nin bilgi düzeyini çok aşacak ama, kısaca anlatayım:

Yahudiler, yüz yıla yakın Babil’de esir kaldılar. Orada, Mezopotamya kültüründen ister istemez çok etkilendiler. Yurtlarına dönünce kaleme almaya başladıkları Tevrat’a, ister istemez Sümer ve Babil mitolojisinden birçok unsur da girdi. ‘Nuh’ öyküsü de bunlardan biridir.

Evet ya, daha önce dilden dile dolaşan birçok Tevrat kitabı, ilk olarak milattan önce altıncı yüzyılda kağıda dökülmeye başlandı (tövbe, kağıda olur mu canım, deriye, kemiğe, taşa, tablete)...

Fakat bu bilim gerçeğini reddedip, Tevrat’ı da Kur’an-ı Kerim gibi ‘Allah kelamı’ sanan da çoktur ha...

Çeşitli tarihlerde çeşitli yazarlar tarafından kaleme alındığı için de içinde inanılmaz çelişkiler vardır.

Örneğin, Tekvin kitabının açılış cümlesinde, şu ünlü ‘elohim’ kelimesi (tanrılar!) gözlerden kaçmış, tarih boyunca buna kafa yoran yüzlerce Yahudi düşünürü (Kabalcı, yani gizemci olsun olmasın) buna bir türlü doyurucu bir açıklama getirememiştir.

Mis gibi Mezopotamya etkisidir bu. Çoktanrılı putperestliğin etkisi, kalıntısı.

Ama bunun bir saygı sözcüğü olduğunu ileri süren Musevi arkadaşlar da yok değil (‘majesteleri’ gibi bir çoğul yani, aslında tekil olan)...

İyi ama bunların uzaylılar olduğunu söyleyen de var! Buyur buradan yak.

Nuh’un gemiye her hayvan türünden bir erkek bir de dişi almasının ‘sembolik bir anlatım’ olduğunu, aslında tüp içinde her türün DNA’sından örnekler sakladığını yazan bile çıktı yahu!

Fakat bunları Babıali bilmiyor da, mason locasına bomba atan zavallı nereden bilecek, değil mi?

Karşı çıkıyor, neye karşı çıktığını bilmiyor hayvancık.

Örneğin, Sina Dağı’nda kendisine ‘bana yüzünü göster’ diye yakaran Hazret-i Musa’ya, Yehova, ‘önümü göremezsin, arkamı görürsün’ demiş... Bazı dinsiz imansızlar, ‘ulan, Tanrı’nın önü arkası olur mu’ şeklinde eleştiri getiriyorlar.

Bunları düşüneceğine bomba atıyor herif.

Ben de nereden mi girdim şimdi bu konulara?

Pazar yazısıdır abi, oku oku minder yap.

ENGİN ARDIÇ - STAR GAZETESİ
Yayın Tarihi : 14 Mart 2004 Pazar 15:00:00


Bu haber hakkında yorum yazmak ister misiniz?
Yorumlarınız
Ahmet MiM IP: 195.93.89.xxx Tarih : 15.03.2004 04:33:07
"Pazar yazisidir....olabilir abi...." diyor Ardic Bey... Gülermisin, aglarmisin bu millete degilde..kalemtrasciliktan ileri gidemeyen kösebasi yazarlarina.... Düsünen, Arastiran, Kritize eden insanlara alismamis veyahutta fikir ve düsünceleri ile onlara yetisemeyen, onlari hor gören, cagdisi kalmis cagdaslar.... Düsünceye, düsünce, fikre, fikirle cevap veremeyince, entellektüellige soyunan enteller... Fikre, fikirle...Düsünceye, düsünce ile cevap verilir Ardic Bey... Sebepsiz, kanitsiz, tabansiz, ispatsiz dogmalarla gemi yürümüyor artik Türkiye Cumhuriyetinde...