17
Mayıs
2024
Cuma
ANASAYFA

Engin Ardıç - Star Gazetesi

Kepazelik tırmanıyor

 

Gerçi ‘rakip firmalar’ oluyorlar ama onlara iyilik edeceğim: Çeşitli televizyon kanallarında yayınlanan ‘star yarışmasının elemeleri’ türünden çarçur programlara mutlaka bakınız.

Aval aval seyredin demiyorum, ibret-i alem için şöyle bir göz gezdirin.

Türkiye’nin röntgen filmini göreceksiniz. İçini.

Burada görev yapan bir yabancı meslekdaşımız, ‘Türkiye’yi öğrenmek için gazetelerin üçüncü sayfalarını izliyorum’ demişti. Şimdi bu fotoğraf star yarışmalarında çekiliyor.

Çünkü üçüncü sayfalarda, ‘kaynanasının ırzına geçti, baldızını kesti, öz kızını doğradı’ gibilerden vahşet haberleri var. Bu televizyon programlarında cani olmayan sıradan insanlar sergileniyor ve onlar daha da hazin.

Bendeniz de Türkiye’yi askerde tanımıştım, laf aramızda...Yirmi yaşında Türkçe bilmeyen ve sünnetsiz adam vardı. Kıymalı taze fasulyayla tel kadayıfı karıştırıp eze eze bulamaç yapıp kaşıklayan vardı. Serçe yakalayıp kaloriferin üstünde kızartan vardı.

Bu programların isimleri, hem RTÜK’ü hem seyirciyi kandırmak için farklı farklı, üstelik patronuna yağ çekmek için ‘bizimki en kalitelisi’ falan diye yazı yazan serseriler de var ama dön dolaş hepsi aynıdır.

Bu bir toplu histeri krizidir ve giderek vahim boyutlara doğru ilerlemektedir.

O yarışmalara katılan, daha doğrusu elemeleri geçemeyen, geçmesi mümkün olmayan insanları izleyin (kazananları hiç görmeseniz de olur, çünkü pek de değişik değiller)... Bir yandan da, aynı patronun gazetesinin bu programları desteklemek amacıyla hazırladığı aşağılık propaganda sayfalarına bakın.

‘Her dört Türk’ten biri ruh hastasıdır’ bulgusunun ne kadar doğru olduğunu dehşetle farkedeceksiniz.

Eğitim düzeyimizin ortalama ilkokul üç olduğunu da.

İnsanımızın ne kadar ‘çarpık çurpuk’ olduğunu da görüp üzüleceksiniz, bu beslenmeyle ve bu ‘genlerle’ başka türlü de olamazdı.

Gerçi bunu anlamak için sokağa çıkmak da yeter ama televizyonda daha bir topluca ve bir çırpıda sunuluyor fotoğraf.

Belki de ‘istifleme’ tarzı yapılmış vahşi ve çirkin bir minyatür bu, içinde manyakların cirit attığı.

Akıl hastaları, sinir hastaları, sakatlar, özürlüler, kulağı olmayanlar, sesi olmayanlar, geceden yarışmanın yapılacağı otelin önünde sabahlayanlar, yaşını büyütenler, masraf edenler, ‘ne olur yardım edin, çok ihtiyacım var’ diye yalvaranlar... Şiir okuyanlar, gazel atanlar...

Hepsi birbirinden berbat!

Elbette bunu sosyo-ekonomik, sosyo-psikolojik ve de sosyo-alafortanfonik birçok açıklaması yapılmıştır ve yapılacaktır: Halkımız aç, parasız, kısa yoldan şöhret olup köşe dönmek istiyor falan da filan.

Müthiş bir histeri krizine yakalandı Türkiye. Haber aldığımıza göre benzer bir sarsıntı Amerika’da da sürmekteymiş ve orada da, son çare, ‘biz evleniyoruz’ diyen cüceleri çıkarmışlar, evet, cüceleri... Milyonlarca alçak, hayvanat bahçesinde gezinir gibi, özürlü insanların hem acıklı hem gülünç serüvenlerini izliyor... İnsanlıktan nasibini almamış bir sürü hayvan, insanlıktan çıkma çabasına girmiş zavallıları seyredip mutlu oluyor... Yakında gladyatör de dövüştürürler bunlar.

Allah bin türlü belalarını versin, tıpkı bazılarının televizyon haberciliğinin de içine böyle böyle sıçtıkları gibi, bu rezillikleri pazarlayanlar topluma çok büyük bir kötülük ettiler ama aynı zamanda toplumun röntgen filmini de çektiler ve gerçek kabak gibi çıktı ortaya.

Gerçek, son derece rahatsız edicidir.

Anadolu, ne yazık ki, Osmanlı İmparatorluğu’nun ‘insan malzemesi mezarlığı’ ve bu gerçek cumhuriyetin seksen yılında da değişmemiş. Dilerseniz buna ‘ardiye’ de diyebilirsiniz.

Kemal Tahir gene ve her zaman haklı çıkıyor.

İsterseniz sonra bir de dönün, statta koltuk yakanlara, döner bıçağıyla gezenlere, tiner çekenlere, kapkaççılara falan da bakın.

İnsanımız son derece çürük.

Köylülükten hızla cahil, aptal ve barbar bir lumpenproletaryaya dönüşme sürecinde bulunan kara kalabalıklarımızla gene de Avrupa Birliği’ne gireriz diyorsanız, siz buyurun girin, ben de gider limon satarım.

Bu yazı bir yenilgi yazısıdır aynı zamanda.

Çünkü gene Kemal Tahir’in deyimiyle, ‘Osmanlı bozgunu bitmedi, bilinçaltımızda, içimizde sürüyor.’

Televizyonda gördük ki, meğer dışımızda da sürüyormuş!

25.02.2004
ENGİN ARDIÇ - STAR GAZETESİ
Yayın Tarihi : 25 Şubat 2004 Çarşamba 18:55:16


Bu haber hakkında yorum yazmak ister misiniz?