23
Mayıs
2024
Perşembe
ANASAYFA

Erdoğan, Baydemir'le pazarlık yapar mı? Fikret Bila / Milliyet

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, "Kürt sorunu vardır ve daha fazla demokrasi ile çözülür" diye özetlenebilecek konuşmasından sonra gittiği Diyarbakır'da ilgi görmemişti. Diyarbakır Büyükşehir Belediye Başkanı Osman Baydemir de, "Özlediğimiz Türkiye'ye dönük mesajlar olsaydı, 1 milyon kişi getirirdim, bize bir talep olmadı" anlamında bir değerlendirme yapmıştı.
Bu sözler ve benzeri demeçler, "Başbakan, sorunun adını koydu ama bakalım içini nasıl dolduracak, nasıl adımlar atacak? Bekleyelim, görelim" mesajı yüklüydü.
PKK'nın ilan ettiği "eylemsizlik kararı"nın bir aylık süresi de "bekleme süresi"ydi. PKK sözcüleri, siyasi alanda aynı çizgiyi paylaşan parti ve örgütlerin önde gelenleri, bu süreçte sürekli olarak "Başbakan, Kürt sorunuyla ilgili ne yapacak?" sorusunu gündemde tuttular. Başbakan Erdoğan'ın söylemini ve girişimini desteklediklerini açıkladılar. Gazetelere bu yönde ilanlar verdiler. Açılım bekledikleri konuları öne çıkarmaya çalıştılar. Bu tür demeç ve açıklamalar PKK'nın yönetici kadrolarından da geldi.
Başbakan Erdoğan ise, bu gelişmeler karşısında, "Terör örgütüyle masaya oturmayacak kadar devlet terbiyemiz var" diyerek, bir çeşit "muhatap olma, pazarlık yapma" talep ve girişimlerini ve bu yöndeki eleştirileri yanıtlamış oldu.

AB üzerinden pazarlık
Başbakan Erdoğan'ın Diyarbakır ziyaretinden sonra bekleyiş sürüp gitti. Milli Güvenlik Kurulu bildirisi, arkasından Başbakan Erdoğan'ın yaptığı açıklamalar, bazı beklentilere girenler tarafından, olumsuz olarak değerlendirildi. Eleştirildi. Gemlik mitingi dahil bazı girişimler yapıldı. Kamuoyu baskısı yaratılmaya çalışıldı. Erdoğan, kamuoyundan gelen tepkileri Söğüt ziyareti ve konuşmasıyla dengelemeye çalıştı ama orada da MHP'ye yakın oldukları anlaşılan gruplarca protesto edildi.
Başbakan'a, "Diyarbakır mesajınız alınmadı mı?" diye sorulduğunda ise, "Belki almak istemeyenler olmuş olabilir ama dünyanın öbür ucundan alınmış ki, bizi arayıp tebrik ettiler" biçiminde özetlenecek bir yanıt verdi. Başbakan'ın Avrupa Birliği yetkililerini, kurum veya kurullarını kastettiği belliydi.
Şimdi şu sorular akla geliyor:
Başbakan Erdoğan, "Kürt sorunu" diye tanımladığı sorunla ilgili olarak bir adım atmaktan çok 3 Ekim öncesinde AB'ye mesaj vermeye mi çalıştı? Yoksa, gerçekten, bu çıkışının arkasını getirecek bazı adımlar mı atacaktı veya atacak?
Bu soruların yanıtları henüz belli değil.
Belli olan şu ki, Başbakan Erdoğan'ın, PKK'yla, DEHAP'la veya Diyarbakır Büyükşehir Belediye Başkanı Osman Baydemir'le masaya oturup "pazarlık" etmesi mümkün değil. Bunu Baydemir ve DEHAP'lılar da biliyor.
Ancak şu da bir gerçek ki, Baydemir ve DEHAP'lılar, Avrupa Birliği'ni, bir çeşit "dolaylı pazarlık mekanizması" olarak görüyorlar. Taleplerini Brüksel'e iletiyorlar. AB'nin bu talepler doğrultusunda Ankara'ya baskı yapmasını, bu talepleri AB'nin talepleri olarak gündeme getirmelerini sağlamaya çalışıyorlar ki bunu başaramadıkları da söylenemez. Daha önceki süreçte de aynı yöntem izlenmişti. AB temsilcileri de önce Diyarbakır'a sonra Ankara'ya uğrar olmuşlardı.
Bakalım, AB, 3 Ekim öncesi veya sonrasında Baydemir'in, davet üzerine Avrupa Parlamentosu'na sunduğu rapordaki anayasa değişikliği, genel af, seçim barajının düşürülmesi, karşılıklı silah bırakma gibi talepleri Ankara'nın önüne koyacak mı?
Eğer koyarsa, Başbakan, Baydemir'le pazarlık yapmayacaktır ama AB ile yapmak zorunda kalabilir.
Fikret Bila / Milliyet
Yayın Tarihi : 13 Eylül 2005 Salı 11:38:32


Bu haber hakkında yorum yazmak ister misiniz?