18
Mayıs
2024
Cumartesi
ANASAYFA

Ezber bozmak! / Hasan Cemal / Milliyet

Ezber bozmak!

Bir Kürt aydınıyla sohbet ediyorduk bir kaç gün önce. Konu, AKP hükümeti ve Güneydoğu idi. Hükümet 17 Aralık'a kadar iyi gelmiş, AB uyum yasalarıyla önemli adımlar atmış ama sonra durmuştu. Bu tarihten sonra Kürt sorununa dönük aftı, ekonomik paketti vs. herhangi bir siyasal inisiyatif almaktan kaçınmıştı.
Neden?
Şöyle yanıtladı:
"AKP açısından bu konu galiba bir tür meşruiyet krizi ile ilgili. Bana öyle geliyor ki Ak Parti, devlet nezdinde, özellikle askerin gözünde yeni bir güvensizlik nedeni yaratmak istemiyor. Zaten kendine karşı irtica alanında bir güvensizlik var devlet tarafında. Şimdi buna bir de Kürtçülük eklensin istemiyor olabilirler. İrtica artı Kürtçülük görüntüsü, askerle ilişkileri daha beter gerer görüşü ağır basıyor belki de. Ayrıca, Kürt konusunda fazla atılganlık, Türkiye'nin batısında AKP'ye oy kaybettirir, muhalefet bu noktadan AKP'ye fena halde yüklenir ve sonuç alabilir diye düşünüyor olabilir Tayyip Erdoğan'ın kurmayları..."
Bu tahlilde gerçek payı var.
Ama ne kadar gerçekçi bir tahlil?
Hükümetin 17 Aralık sonrasında benimsemiş olduğu hareketsizliğin, gerek Türkiye'ye gerekse AKP'ye ne kadar yararı olabilir ki?..
Bu soruları soruyorum, çünkü Güneydoğu ya da Kürt sorunu barışçı bir çözüm yoluna adam gibi oturtulmadığı sürece, Türkiye ve herkes bundan zarar görmeye devam eder.
Hükümet cesur davranmak zorunda. Siyasal inisiyatif almak zorunda.
Tıpkı bundan önce Kıbrıs'ta olduğu gibi... Erdoğan-Gül ikilisi, "Siyasal otorite biziz, ilgili bütün tarafları ve kaygıları dinleriz, ancak son sözü biz söyleriz" diyerek noktayı koymuştu.
Bugün Türkiye'de sağ radikalizmin kalelerinden birinde köşe yazıları yazan Denktaş Bey'in zihniyeti ancak böyle bir yürekli çıkışla yenilgiye uğratılmıştı. "Çözümsüzlük çözümdür!" siyaseti tarihin arşivine kaldırıldığı için, Kuzey Kıbrıs'ta yüzde 65'lik evet ile Türkiye'ye de AB kapısı aralanabilmişti.
Cesaret ve siyasal irade!
Bu ikisi bir araya gelince, Denktaşgillerin Kıbrıs ezberi hem adada hem Ankara'da bozulabilmişti. Bu ezberin bozulmasının hiç de dünyanın sonu olmadığı ortaya çıkmıştı.
Ama kolay olmamıştı bu.
Kıbrıs zirvelerinde, özellikle New York'ta Denktaş Bey ve yakın çevresi, Ankara'dan, askerden gelebilecek bildirilerin hayali içinde yaşamaya devam ettiler. Kapalı kapılar arkasında ellerinden gelen her türlü oyunu oynadılar, eski deyişle, sureti haktan görünerek...
Ama sonunda kendilerine Ankara'da sağduyu sahibi sesler şu yanıtı verdi:
"Anayasal olarak son söz, siyasal otoritenindir."
Kıbrıs'la ilgili siyasal kararlılığın su yüzüne çıkmasında bir önemli faktör daha vardı:
Kuzey Kıbrıs'taki barış hareketi!
Bu hareketin gücü de Ankara'da siyasal otoritenin, yani hükümetin elini güçlendirdi. Kıbrıs'ta çözüm yolunda siyasal iradenin kendini belli etmesi, Dışişleri Bakanlığı'nda da Denktaşgillerden ziyade çözüm yanlısı, yürekli diplomatları ön plana çıkardı.
17 Aralık'a böyle gelindi.
Biliyorum, hiç de kolay olmadı 'Kıbrıs ezberi'ni bozan bir siyasetin Ankara'da uygulanması...
Peki, Güneydoğu'daki bekleyiş niye?
17 Aralık öncesi, AB'ye uyum konusunda atılmış olan son derece kritik adımlardan sonra şimdi ne bekleniyor?
Kıbrıs'la Güneydoğu, biliyorum, elmayla armut gibi. Ancak, benim üzerinde durduğum nokta, siyasal irade ve siyasal kararlılık hakkında.
Güneydoğu kritik bir dönemeçte.
İnsanlar artık silah sesi duymak, eski korkunç filmi bir daha görmek istemiyorlar. Bu yüzden PKK'nın tabanı gitgide daralıyor. Silaha, şiddete hayır diyenlerin sesleri kulaklara her geçen gün daha çok çalınıyor. PKK'ya rağmen bir barış hareketinin yükselmesi mümkün.
Ama tıpkı Kıbrıs'ta olduğu gibi, Güneydoğu için de siyasal cesaret, irade ve kararlılık lazım. Af için lazım; uygulama için lazım; ekonomik ve sosyal paketler açmak için lazım; yeni bir üslup ve söylem ile Türkiye Cumhuriyeti'nin Kürt kökenleri vatandaşlarının, yani kısaca Kürtlerin yüreklerinde yeni pencereler açmak için lazım.
Kıbrıs'ta da ezberler vardı.
Bozuldu siyasal kararlılıkla.
Dünyanın sonu da gelmedi.
Güneydoğu'da da birçok ezber var.
Evet, bir bölümü bozuldu.
Ama önemli bir bölümü duruyor hâlâ. Bu ezberler de bozulmadığı sürece, Türkiye'de gerçek barış ve huzurun oturması zordur. Bu ezberler de bozulmadığı sürece, Türkiye'de demokrasi ve AB üyeliğinden korkan şahinlerin elini zayıflatmak güçtür.
Tekrarlamakta yarar var:
Siyasal cesaret ve kararlılıkla Güneydoğu'yla ilgili bu ezberleri de bozacak bir Türkiye'de, bölünme ve istikrarsızlığa değil, tam tersine barış ve huzura giden yollar açılır.
Dünkü yazımın sonunda, Demokratik Toplum Hareketi'yle ilgili bazı notlarımın da bugünkü yazımda yer alacağını duyurmuştum. Bu konuyu izninizle yarına bırakıyorum.
Hasan CEMAL / Milliyet
Yayın Tarihi : 21 Temmuz 2005 Perşembe 12:57:10


Bu haber hakkında yorum yazmak ister misiniz?