Demokratik Toplum Partisi milletvekili Fatma Kurtulan'la ilgili tartışmayı duymayan kalmadı. Birincisi, Kurtulan'ın kocası halen PKK saflarında. Aynen bir zamanlar milletvekili Sırrı Sakık'ın ağabeyi Şemdin Sakık'ın PKK'da önemli bir yönetici olması gibi. Bu da yetmedi, geçen hafta sonu ortaya çıkan bir fotoğrafta görülen PKK'lı kadının Fatma Kurtulan'ın bizzat kendisi olduğu öne sürüldü. Bu iddia hemen yalanlandı ama bazı savcılıklar bu uzak benzerlik için bile soruşturma açtılar, konu şimdi adli bir hale geldiği için üstünde görüş açıklamak doğru olmaz.
Fakat yine de, Fatma Kurtulan tartışması bizi kendimize sorular sormaktan alıkoymamalı.
Öyle anlaşılıyor ki bu milletvekiline özel olarak ama genel anlamda da DTP'lilere karşı bir çeşit kampanya oluştu kendiliğinden. Nitekim doğan bu hava nedeniyle hemen dokunulmazlığı kaldırma, DTP'lileri Meclis'ten atma söylemleri de başladı.
Bir milletvekilini beğenmemek, onun dile getirdiği siyasi konulardan nefrete varan derecede hoşlanmamak mümkün ama sırf biz beğenmiyoruz diye onun milletvekili sıfatını ortadan kaldırmayı düşünüyor olmak çok da normal değil.
Bir milletvekilinin vekillik sıfatının hangi hallerde kalkacağı ve ne yöntemle kalkacağı Anayasa'da ve yasalarda yazıyor. Aynı şekilde bir milletvekilinin dokunulmazlık zırhının nasıl kalkacağı da belli.
İlk akla gelen en basit soru şu:
Fatma Kurtulan siyasetin içinde değil de dağda olsa daha mı sevinecektik, daha çok mu memnun olacaktık?
Sonuçta Kurtulan bir milletvekili.
O da, diğer 447 kişi gibi halkın oylarıyla seçilerek geldi.
Eğer PKK'nın ayrılıkçı terörünü sona erdirmeyi ve bu arada da Kürt sorununu da çözüm yoluna sokmayı gerçekten arzuluyorsak, Fatma Kurtulan ve diğer DTP'li milletvekillerini, bizi ne kadar kızdırırlarsa kızdırsınlar, ayrı hatta ayrıcalıklı bir yerde tutmalıyız bence.
Eğer onların Meclis'te olmamasının, daha da beteri seçilip geldikleri halde Meclis'ten atılmalarının alternatifi, dağda olmaksa, kusura bakmayın sizinle aynı paralelde olamam.
Elbette Mehmet Ağar'ın 'Dağda elde silahla dolaşacaklarına düz ovada siyaset yapsınlar' sözü doğru bir sözdü. DTP'nin Meclis'teki varlığının anlamı da bu.
Biz bir gün terörü bitirecek ve Kürt sorununu çözüm yoluna sokacaksak, hiç hayal görmeyelim, bunu siyaset yoluyla yapacağız.
Kuzey Irak'a her an yapılması beklenen sınır ötesi harekât, PKK'nın belini bükmeye, gücünü kırmaya yönelik bir harekât. Dünyanın hiçbir yerinde, sosyal, ekonomik ve kültürel dayanakları da olan terör hareketleri askeri veya polisiye önlemlerle sona ermemiştir, Türkiye'de de ermeyecek. (Örneğin Dev-Sol'un PKK ile kıyaslanabilir sosyal-ekonomik-kültürel dayanakları hiç olmadı, o yüzden bu örgüt polisiye önlemlerle çökertildi, marjinalize edildi ama o bile tamamen bitmedi, hâlâ kalıntıları duruyor.)
Askeri ve polisiye önlemler elbette sonuna kadar sürecek ama soruna köklü çözüm siyaset yoluyla bulunacak.
PKK bu süreçte çözümün bir parçası olmayı kabul ederse, ister istemez siyasileşecek. Yok sorunun parçası olmaya devam ederse -ki halihazırda öyleler- o zaman çözüm onu marjinalleştirmekle birlikte gelecek.
İşte bu ikinci durumu gerçekleştirebilmek için bugün için PKK ile göbek bağı çok açık olan ama fırsatını bulduğunda örgütten bağımsızlaşabileceği ümidini veren DTP gibi partilere, Fatma Kurtulan gibi milletvekillerine ihtiyaç var.
PKK'yı marjinalleştirmek, Kürt sorununu çözüm yoluna sokmaktan ve siyasetin de mümkün olduğunu, siyasetle sorun çözmenin mümkün olduğunu göstermekten geçiyor.
Bence Kurtulan dağda olacağına Meclis'te olsun, daha iyi.