Gri Bölge! - Cumhuriyet Gazetesi

Gri Bölge!

Gri rengin özelliği ne siyah ne de beyaz olmasından doğuyor; ikisi arasında yer alıyor; ne biridir, ne de öteki.

Siyasette ya da askerlikte 'gri bölge' deyişi olumsuzluğa açık anlamına gelir ve çoğu zaman güvenlikten yoksunluğu akla getirir.

Türkiye ile AB ilişkilerinde böyle bir sürece çoktan girilmiştir; ama, şimdi en iyi olasılıkla müzakere dönemine geçilecektir.

Adı üstünde 'müzakere' olumlu ya da olumsuz sonuçlanabilecek bir tartışmanın başlaması demektir; ancak Başbakan Erdoğan reddedilmeye açık bir döneme girildiğini düşünmüyor; sonu açık bir sürece karşı çıkıyor.

**

Önümüzdeki günlerde neyin ne olduğu daha açıklıkla ortaya çıkacaktır; bize göre AB şimdilik Türkiye'yi ne içine almayı düşünmektedir, ne de dışlamayı göze alabilmektedir; ne şiş yansın ne de kebap politikasının ağır bastığı söylenebilir; daha uzun bir süre Türkiye'yi üyeliğe açık bir statüde tutarak denetlemeyi uygun gören bir Avrupa Birliği var karşımızda...

Düşünmeliyiz ki AB'nin deneyimli siyasetçileri, müzakere tarihi vermek yolunda bile bizi çekip çevirmesini bildiler; el üstünden veya el altından baskılarını sürdürdüler.

Bunun son örneği de çok tazedir; Ankara, Güney Kıbrıs'ı Brüksel'in dayatmasıyla Gümrük Birliği kapsamına almıştır.

Dışişlerimiz bu işlemin Güney Kıbrıs'ı tanımak anlamına gelmediğini açıklamıştır; ama, bu açıklama bile AB'nin Türkiye üzerine baskısını vurgulamaktadır.

*

AB'nin Türkiye üzerine baskılarından söz açarken bir ayrıma özenle dikkat etmek gerekir.

Hukuk açısından ülkemizde AB'nin koşullarına geçmek hiçbir zaman baskı gibi görülmemeli; bu, birlikte yaşayacak ülkelerin ortak paydalarını benimsemek anlamına gelir.

Siyasal baskılar bunun dışındadır.

AB, en iyi olasılıkla, Türkiye'ye şartsız müzakere tarihi verirse ne olacaktır?

Müzakere sürecinin ucu açık kaldıkça, Türkiye gri bölgede yaşamaya devam edecektir.

Ancak sonu belli olmayan bir süreçte bizden istenecekleri hep vermeye devam edecek miyiz?

Bu soru gündemdedir.

Müzakere tarihini heyecanla bekleyen Türk kamuoyu, bu karar verilirse kendisini AB'ye girmiş gibi sayacaktır. Medyamız da kamuoyunu böyle şartlandırmıştır; ama, önümüzde on ya da on beş yıl sürecek olan bir gri bölge var. Bu süreç içinde de teslimiyet politikasına esir olursak, geleceğin bilinmezliğinde yaşamaya nasıl katlanacağımızı bugünden düşünmek gerekir.