20
Mayıs
2024
Pazertesi
ANASAYFA

Güneri Civaoğlu - Milliyet Gazetesi

Su

Babalar Günü'nde... Nâzım Hikmet'in babasına yazdığı şiir şöyle: "Baba!
Her yıl başında
Sana söyleyecek tek bir sözüm var:
'Seni ne kadar çok seversem
o kadar
çok olsun ömründen geçen yıllar...'
Baba
Babam, ağabeyim, kardeşim, arkadaşım;
Ne zulüm, ne ölüm, ne korku
başımı eğemez!
Yalnız senin elini öpmek için
eğilir başım.
Babam, ağabeyim, kardeşim, arkadaşım...
1 Ocak 1932
Nâzım Hikmet

Çerçevedeki şiir
Yukarıda yansıttığım şiirin, Nâzım'ın kendi yazı makinesinden çıkmış olarak imzalı fotokopisi, çalışma masamda. Öyküsünü anlatayım...
CNN Türk Genel Yayın Yönetmeni Ferhat Boratav ile Show TV ve ATV'de yıllarca beraber çalıştık. Şimdi kanallarımız ayrı.
Ancak, aynı binanın farklı katlarındayız.
Arada rastlaşır, ayaküstü laflarız.
Ortak konularımızdan biri babası Ahmet Müeyyed Boratav ile ilgili "son" anekdot olur.
Gözlem, söylem, tepki... Herhangi bir şey...
Müeyyed Bey hiç bozulmamış bir eski Marksist entelektüel.
Liberalleşmeye, Amerikanlaşmaya karşı "iğneleyen, kara mizah " reaksiyonları var. Bazen bunları oğulları Ferhat ve Ali'yle paylaşır. Birkaçını dinlerim.
Son kez Kanal D / CNN binası çıkışında karşılaştık. Ayaküstü konuşurken Müeyyed Bey'in hatırını sordum.
Ferhat, "Babalar Günü için ona hazırladığım hediyeyi göstereyim" dedi.
Yukarıdaki satırlarda yansıttığım Nâzım Hikmet'in el yazısıyla imzalı 1 Ocak 1932 tarihli yazılmış BABAMA şiirini, bir çerçeveye koydurtmuş, camlatmış...
Çerçeveyi adeta okşarcasına tutuyordu...
Gülümseyerek "Amerika'ya uçuyorum. Babalar Günü burada olmayacağım için hediyesini önceden hazırlattım" diye anlattı. Duygulandım.
Şiirin bir kopyasını da bana göndertti.
Mavi gözlü devin, yaşamı boyunca önünde eğildiği tek elin şiirini böyle yansıtabildim.

3'e 4 şair
Aziz Nesin "Her 3 Türk'ten 4'ü şairdir" derdi.
Babam da o 4 Türk'ten biriydi.
İşi bankacılıktı ama bazen alır kalemi eline dizeler döktürürdü.
Bunlardan bazıları "taşlamaydı".
Örneğin adı Sevgi olan, "sevgi simgesi ablam" için dizeleri şöyleydi:
"Yağmur yağsaydı / Çiçekler yeşerirdi / Sevgi tembel olmasaydı / Kahveyi pişirirdi".
Ve ablam dans eder gibi yürüyüşüyle, onun bol köpüklü sade kahvesini getirirdi.

Benim için bir şiir
3/4'ü olan ülkemizin "velud" şairi babam, benim için de "akrostiş" bir şiir (!) yazmıştı. Her mısranın ilk harfi yukarıdan aşağıya okunduğunda GÜNERİ oluyor.
Adım Güneri'nin açılmışı "günün eri" gibi "hayli hamasi" bir şiir... Şöyle:
"Gönlümde kökleşen iman
Üzerinde yaşadığım bu kutsal toprak, vatan
Nevmid olmadan daima artan
En sevinçli duygularımla her zaman
Refahına varlığına benliğim kalkan
İleri, ileri sevgili vatan"
Bu şiir babacığımın bana en güzel armağanıydı. El yazısıyla o dizeleri başucuma koymuş, o gece sık sık ışığı yakıp okumuştum.
Yastığı ıslatmıştım.
Daha önce de yazdığım gibi babacığım, şimdi evimizin bahçesinde Sait adını verdiğimiz "Selvi" ağacında yaşıyor. Babamın boyu biraz kısa olduğu için annem ona "Selvim" diye takılırdı. O da, annemi "Manolyam" diye severdi. Yanı başında da annemin adını taşıyan bir "Manolya" ağacı var... Az ötede ablam Sevgi'nin adını sürdüren "gül fidanı"...
Üçü de artık, "görünmezler dünyasında..."
Ama... Yunus'un dizeleriyle...
"Ölürse ten ölür / Canlar ölesi değil..."
Çocuğumuz olmadığı için Babalar Günü buruk geçer. Yeğenlerimin bazıları, yakınımdaki gençler, arkadaş çocukları, "Babalar Günü'mü" kutlarlar. Avunurum.
Çocuğum olsaydı adını "Su" koyardım. Kız ya da erkek fark etmez.
Adı "Su" olurdu.
Onu içmeye doyamazdım.
GÜNERİ CİVAOĞLU - MİLLİYET GAZETESİ
Yayın Tarihi : 20 Haziran 2004 Pazar 16:46:30


Bu haber hakkında yorum yazmak ister misiniz?