22
Mayıs
2024
Çarşamba
ANASAYFA

Ha pizum uşakların ya yolu bitecek ya göçecek! Hurşit Güneş / Milliyet

Öteden beri eşim Esra Doğu Karadeniz'e gitmek isterdi. Geçen hafta sonu bir arkadaş grubuyla Karadeniz'e gittik. Aslına bakarsanız Trabzon-Artvin eksenine Karadeniz denmesine biraz sinirlenirim. Bu bölgeye Doğu Karadeniz demek doğru olur. Ne yazık ki bu terim oturmuş. Gümüşhaneli hiç görmeden Karadenizli oluyor da, Sinoplu dışarıda kalıyor! (Bendeniz Karadeniz'in en batısı sayılabilecek bir köşesi olan Kandıralıyımdır ve biz de aynı denize olta sallarız!)
Doğu Karadeniz'e sık giderim. Kimisi gazete, kimi konferans, kimisi de zamanında siyaset amacıyla olmuştur. Her birinde bölgedeki gelişmeyi gözlemlemeye çalışırım. Bu bölgenin insanları dağların sarp oluşu ve arazi olmayışından yakınır. Çok da doğrudur. Çoğu tarla dağdan teraslama yoluyla elde edilir ve birkaç dönümü bulmaz. Mısır, fasulye ve karalahanadan da başka bir şey olmaz. Hayvancılık da olmaz, çünkü mera yoktur.

Halkın göçten başka şansı yok
Tarım yok, hayvancılık yok. Sanayi de yok. Kala kala Karadenizlinin eline turizm ve ticaret kalıyor. Son yıllarda yayla turizmi biraz gelişse de mevsim kısa. Açılan Sarp kapısı ise ciddi bir ticaret sağlamıyor, çünkü yol müsait değil. Kaldı ki, Gürcistan ekonomisi de hâlâ geri. Yani bölge halkının göç etmekten başka şansı yok.
İlk gün Meryem Ana (Sumela Manastırı) gibi klasik yerleri dolaştıktan sonra, ikinci gün Uzungöl'e çıktık. O doğa cennetine gayet sakil bir cami dikilmiş! (Ne zaman estetiğe sahip camiler yapabileceğiz!) Uzungöl'de hâlâ altyapı yok. İmar bozuklukları had safhada. Lokantadan başka hiçbir tesis yok ve göl de kirlenmeye başlamış.
Yol boyunca aramızda en sık Rize'yi tartıştık. Bu kadar başbakan ve devlet büyüğü çıkarmış bir ilin çay ve kividen başka bir ekonomisi olmaz mı? Balıkçılık deseniz, onlar da artık Rize'de değil, batı Karadeniz'de.

Tek yol ticaret: Yani yol
Ertesi gün bir çılgınlık yapıp Hopa'dan Batum'a geçtik. İklim birdenbire değişiverdi. Çünkü dağlar arkada kaldığından düz bir araziye çıkılıyor. Batum'un çoğu Gürcü ve Hıristiyan. Ama Rize Pazar'dan başlayan Lazlar, Batum'un eteklerine dek yerleşmişler ve çoğu Müslüman. Batum ilginçtir, bir sayfiye yeri. Çeşitli yerlerden halk buraya denize girmeye geliyor.
Sonra Artvin'e çıktık. Çıktık diyoruz; çünkü şehir dağın tepesine kurulmuş. Yol boyunca Çoruh üzerine kurulan baraj inşaatlarının sonunda Türkiye'nin enerji gereksiniminin önemli bir kısmı karşılanacak. Ancak bu denli yatırıma rağmen halk memnun değil. Çünkü su altında kalan köyler göçüyor. Hem işsizlik artıyor, hem de zaten sınırlı olan ekilebilir arazi yok oluyor. Kentin ise büyüyebilme imkânı yok. Malum dağın tepesinde. Artvinli çareyi okumakta bulmuş. Batıya göçüyor; o nedenle Bursa'da Artvin'den çok Artvinli var.
Kısacası, pizum uşakların diyarında değişen bir şey yok. Yol biterse yöre belki canlanabilir. Bir de Sarp kapısını takviye etmek gerekiyor.
Hurşit Güneş / Milliyet
Yayın Tarihi : 30 Ağustos 2005 Salı 11:20:39
Güncelleme :30 Ağustos 2005 Salı 11:25:37


Bu haber hakkında yorum yazmak ister misiniz?