18
Mayıs
2024
Cumartesi
ANASAYFA

İlber Ortaylı-Milliyet Gazetesi

Eskilerin Türkiya diye telaffuz ettikleri vatanımızın isim babaları bir bakıma orta çağların becerikli, gözlemi kuvvetli, dünyayı tanıyan İtalyan tüccar cumhuriyetleridir. 12’nci yüzyılda Küçük Asya’daki yerleşimleri dört köşeyi kaplayan dedelerimizin, Türkçesi de bu kıtada yaşayan başka kavimlerin ortak anlaşma dili haline geldiğinden, Cenovalı, Venedikli tüccarlar ve diplomatlar ülkemize Turchia veya Turcmenia dediler. Bizim dedelerimiz o zaman Roma İmparatorluğu’nun varisi olma iddiasındaydılar ve Bizanslıların kendilerine Romalı demesi gibi, Romalı anlamında Rumi dediler. Bu isim tutundu. Büyük adamlara bu unvan veriliyordu. Belh’ten gelmesine rağmen Mevlana Celaleddin hazretlerine Rumi denmesi gibi, yöneten hanedana Roma Selçukluları anlamında Selacikiyeyi Rumi denirdi.
Romalılık modern çağlarda yaşaması mümkün olmayan bir emperyal kavramdır. O zaman kiliseye dahi Roma yani Rum-Ortodoks kilisesi denilirdi. Bugün Batılılar bu kelimeyi Helen Ortodoks anlamında Grek Ortodoks diye yanlış olarak kullanıyorlar; kilise de Romalılık kavramının zaten bütün dünyayı kapsadığını unutmuş, ökümenik kavramı peşinde koşuyor. Romalılık bütün dinlere ve dillere mensup olanları bir çatıda toplardı. Modern zamanlarda bunu yaşatmak mümkün değildir. Söğüt’te teşekkül eden beylik kısa zamanda cihanşümul oldu ama bütün İslam devletleri gibi hanedanın ismini taşıdı. Geçmiş asırlarda "Osmanlı" yöneten hanedanın ve ona mensup olan devletlilerin adıydı; bir halkın kimliği olarak kullanılmadı. Onun emperyal bir kimlik haline dönüşmesi 19’uncu yüzyılın ulusalcı Avrupa’sını gözleyen ve göğüsleyen Babıali yöneticilerinin icadıdır. Bütün milletleri, çeşitli dinden ve dilden bütün kavimleri kucaklar gibiyse de yeterince kucaklayamadı ve Osmanlılık bir Rum milletvekilinin deyişiyle de; "Osmanlı Bankası ne kadar Osmanlı ise o kadar Osmanlı" olarak eridi. Türk halkı arasında ve Avrupa edebiyatında yaşadı. Ne var ki Cumhuriyet’i kuranlar da Türk deyimini hiç değilse başlangıçta Osmanlı kadar geniş tutmuşlardır. 1924 anayasasındaki kullanılışı bu genişlik içindedir.
19’uncu yüzyılda imparatorluk tebaasından herhangi birinin "Biz Osmanlıyız" veya bürokrasinin Osmanlı pasaportundan söz etmesi emperyal bir tutumdu. Gerçi, Avrupalıların Türk İmparatorluğu demesi gibi bazı ahvalde Rodoplar’daki Bulgarlar da Türk İmparatorluğu ve Türkiye’den söz ederlerdi. Ama bu "Osmanlılık" umumi bir deyimdi, o dahi tutunamadı. Avrupa’da coğrafyaya göre isimlendirilen ülke pek azdır. Büyük Britanya ve artık resmen kullanılsa da pek sevilmeyen British terimi böyledir. Son kalıntı Avusturya’dır, Österreich; doğu devleti demek olan bu ülkenin sakinlerine de Österreicher, Avusturyalı adı verilmiştir. Avusturyalılık bir ara Alman, Trieste İtalyanı, bazı Çekleri içeren ve sevilen bir isim olduysa da sonunda onlar da herkes gibi bu unvana isyan ettiler. Bugün Avusturya ismi ihtiyar halkın yorgunluğundan, dolu kasalarından ve Avusturya’da artık kayda değer bir halk grubunun olmamasından dolayı yaşıyor.
Bir müddettir gazete sütunlarında Fransa, İtalya, Almanya gibi tabirlerin böyle olduğundan söz ediliyor. Hatta bence ansiklopedi ve sözlüklerde çok açık anlatıldığı halde yanıltma yoluna sapılarak bu isimlerin coğrafyayla aynileştirip etnik kimliğini pas geçme eğilimi var. Avrupa kıtasında İspanya gibi, iki küçük azınlık grubunu tanıdığı halde kendi Endülüslü, Aragonlu veya Kastilyalı olsun ortaklarının etnik ismini ayrı dil konuşan Katalan ve Basklara da örtüştüren bir devlet vardır. Gene Bröton, Bask ve Korsikalı ayrı dil sahibi azınlıklarına aldırmadan kendi tarihi ismini kullanan Fransa da onun yanı başındadır. Bu tarihtir ve bu ülkelerin geldiği yer başka bir seçim de bırakmıyor.
Türkiye tabiri hakim etnik gruba göre, ülkemize başkalarının verdiği bir isimdir. Şimdi bir de Türkiyeli tabiri yaratmanın mantıkla bağdaşır bir yanı olamaz. Kaldı ki, bu gibi mantık çıkmazını önlemenin önemli bir yolu tercüme etmekten geçer. Bir çevirin bakalım, hangi gümrükten Türkiye’yi nasıl çevirip geçeceğiz. Size kimlik soruyorlar, kimliğinizi açık söyleyin. Türkiyeli bir üst kimlik olamaz. Başkaları da başka bir kelimeyi üst kimlik olarak kullanmaya kalkarsa ne dersiniz? Terimlerin nasıl oluştuğunu bilmek için çocukların lego oyunu gibi zihinsel idman yapmak yetmez. Arkasında uzun bir tarih, beklenmedik metaforlar ve değişimler yatar. Masa başında filoloji ve tarih bilgisinden yoksun olarak ortaya konan bazı terimlerin hiç kimseye bir ufuk açacağına inanmıyoruz. Zaten işin garibi kimse de bazı gayretkeşlerden bu gibi zihin oyunları istemiyor. Ta Ziya Gökalp’ten beri Türk aydınları üstünkörü sözlüklere bakarak ortalığa kendilerince büyük ve ufuk açıcı kavramlar atmakla meşguldür. Hepsi biraz ortalığı karıştırır sonra da unutulur gider. Hele birisi, Amerikalı oluyor da Türkiyeli niye olmasın dedi. Şüphesiz ikisine de göçmenler gelmiş ama birine kafilelerle, öbürüne ise bavulu, vapur bileti ve özgür iradesiyle. Birinin adı Kristof Kolomb’un farkına varmadığı bir bilinmez yeni kıtayı bilinir kıldığı için ismi verilen Cenovalı bir kaptandan, Amerigo Vespucci’den geliyor. Sorsanız iyice okumuş yazmışların dışında sokaktaki Amerikalıların çoğu bile Vespucci’yi bilmez. Hiçbir kavimle, hiçbir dil ve dinle alakası kurulmayan bir adem ismi yeni keşfedilen kozmopolit bir kıtaya verilmiş. Küçük Asya’nın 12’nci asırdaki adıyla ve o adın anlamıyla ve o ülkenin üzerindeki tarihi oluşumla paralellik kurabilmek için ancak bizim memlekette tarih ve coğrafya okumak lazım.
Milliyet Gazetesi
Yayın Tarihi : 31 Ekim 2004 Pazar 15:18:47
Güncelleme :7 Kasım 2004 Pazar 12:50:19


Bu haber hakkında yorum yazmak ister misiniz?
Yorumlarınız
Metiin Topçu IP: 81.213.248.xxx Tarih : 11.03.2005 21:53:59
Elinize,bilginize gönlünüze sağlık.Bu ülkede kalemini kullanmasını bilen insanlarda varmış,Kalem bazen balyoz oluyor ve kör beyinlere umarım ki damar açıcı özelliğini de gösterir. Affınıza sığınarak batı tam anlamıyla iki yüzlüdür diyorum. TRt2 de ki porğramınızı büyük bir keyifle izliyorum.Fakat bu derece beni etkilememişti.Başarılarınızın devamını diler selam ve saygılarımı sunarım....