18
Mayıs
2024
Cumartesi
ANASAYFA

İsmet Berkan - Radikal Gazetesi

Devşirme sporcuyla başarı

Turgut Özal, zamanın Bulgar hükümetine örtülü ödenekten 1 milyon dolar ödemeseydi, daha önce Bulgaristan milli formasıyla uluslararası yarışmalara katılmış olan Naim Süleymanoğlu, olimpiyatta Türkiye adına yarışamayacaktı.
Süleymanoğlu, kendi dalında gelmiş geçmiş en büyük sporculardan biri. Ve Türkiye’nin de ilk devşirme şampiyonu. Türkiye adına katıldığı olimpiyatlarda ve Avrupa-dünya şampiyonalarında çok sayıda madalya kazandı, çok sayıda Avrupa, dünya ve olimpiyat rekoruna imza attı.
Naim bizim ilk devşirme şampiyonumuz ama Naim sayesinde Türkiye’de halter diye bir sporun varlığı hatırlandı. O devşirme şampiyonun ardından çok sayıda erkek-kadın şampiyonlar çıktı. Özal, Naim için o parayı ödemeseydi ne Naim bu başarılarla anılacaktı ne de belki Türkiye’de halter bu denli gelişecekti.
O yüzden Naim Süleymanoğlu ve halter çok iyi bir örnek.
Peki bu örnek başka bir alanda tekrar edebildi mi? Henüz hayır.
Dün gece 5 bin metre finalinde koşan Elvan’ı alın. Etiyopya’da doğmuş, büyümüş. Yetenekleri sayesinde fark edilmiş, bir Türk işadamının sayesinde Türkiye’ye çocuk denecek yaşta gelmiş, Türk vatandaşı olmuş ve halen 5 bin metre bayanlar dünya rekorunu elinde tutan son derece başarılı bir sporcu. Bir anlamda ’devşirme şampiyon.’
Sadece o mu? Bir de ’devşirme sporcularımız’ var. Bir kısmı Türkçeyi bile konuşamayan sporcular. Okçulukta, pentatlonda vs. pek çok dalda yarışıyorlar, Türkiye’yi temsil ediyorlar.
Dün gazetede sohbet ederken bir arkadaşımız, "Ne yalan söyleyeyim" diye söze girdi, "Nurcan halterde şampiyon olduğunda gözlerim doldu ama Elvan için hiçbir şey hissetmiyorum."
Tartışma bir ara o kadar hararetlendi ki, hepimiz bir süreliğine işi gücü unuttuk, bunu konuştuk.
Derken Gençlik Spor Genel Müdürü Mehmet Atalay’ın dünkü Sabah gazetesinde çıkan bir demeci dikkatimizi çekti. Şöyle diyordu Atalay: "Eğer şampiyon olabilecek sporcular yetiştiremezsek transfer ederiz. Elvan’ı nasıl getirdiysek, voleybolcu Natalia’yı nasıl getirdiysek güçlü ülkelerden sporcu alabiliriz. Rusya’dan yüzücü, Küba’dan yüksek atlamacı getirebilir ya da başka bir ülkeden başka bir sporcu olabilir."
İşte bu demeci okuduktan sonra Naim’in hikâyesi aklıma geldi. Elbette yurtdışından sporcu ya da antrenör getirilebilir, getiriliyor da zaten. Ama bunun bir amacı olmalı. Naim’de amaç Türkiye’yi halterde var etmekti, bu başarıldı. Ama mesela Elvan’ın Türkiye’de atletizmin gelişmesine katkısı olduğunu gönül rahatlığıyla söyleyebilir miyiz?
Tek amaç şampiyonluk olabilir mi? Eğer öyleyse, bunun kadar olimpiyat ruhuna ve sportmenlik kavramına aykırı bir amaç düşünemiyorum. Spor sadece kazanmak değildir; sportmenlik ve olimpizm aynı zamanda kaybetmeyi bilmektir, barıştır, dostluktur.
Burada kaynakları kıt bir ülkeden söz etmiyoruz ki. Türkiye 70 milyonu aşan nüfusuyla bütün Avrupa ülkelerinden daha zengin bir insan kaynağına sahip. Mesele, bu insan kaynağından ortaya doğru dürüst, olimpiyat seviyesinde sporcu çıkaramamaktan kaynaklanıyor.
O organizasyonu yapacak olan devlet kurumunun genel müdürü ise yurtdışından ’şampiyon devşirmek’ten söz ediyor. Avuç içi kadar Küba’dan yüksek atlamacı getireceğimize adam gibi bir organizasyonla Küba nüfusu kadar yüksek atlamacı yetiştirebiliriz ve elbette bunların içinden dünya ve olimpiyat şampiyonları da çıkar.+

İSMET BERKAN - RADİKAL GAZETESİ
Yayın Tarihi : 24 Ağustos 2004 Salı 13:03:58


Bu haber hakkında yorum yazmak ister misiniz?