15
Mayıs
2024
Çarşamba
ANASAYFA

Kan uykusu/Serdar Turgut/Akşam

Terör ile savaşa çok şeyini kaybetmiş, silahlı güç üstünlüğü ile gerçek çözümün alınamadığını gören Türkiye, belki resmi devlet politikalarında değişikliklere giderek bölgedeki barışın sosyal temellerini atmanın önünü açabilir

Serdar Akinan’ın 1993-95 yılları arasında Hakkari’de olan biteni anlattığı ‘Kan Uykusu’ adlı kitabını okurken Türkiye’nin Kürt meselesini çözmeye fazla yaklaşmadığını ve bu mesele çözümlenmeden Türkiye’ye ve bölgeye rahat, huzur olamayacağını tekrar düşündüm. Bölgedeki Kürtlere de rahat, huzur çok uzaklardaydı henüz... Gayet tabii ki Türkiye, askeri olarak büyük başarı kazandı ve büyük bedel de ödedi. Gencecik insanlar şehit oldu ve ‘Kurtlar Vadisi-Terör’ dizisinin tanıtımında belirtildiği gibi, bu savaşın ülkeye maliyeti 300 milyar dolar civarında oldu. Bu 300 milyar dolar, terörle savaşa harcanmasaydı, Türkiye şimdi dünyanın en güçlü ülkeleri arasında yer alabilirdi. Çekilen onca acıya, yapılan onca masrafa rağmen Türkiye yine de büyük bir mucize yarattı ve kaynaklarını terörle savaşa harcamasına rağmen bölgede tüm ülkelerin hayranlıkla izledikleri bir gelişme gösterdi.

Gerçi gelinen durumda Türkiye’nin gücü, meseleye gerçek çözümün nerede olacağını gösteriyor ve bölgedeki Kürtler bunu da net görüyor. Örneğin; Kuzey Irak’taki Kürt nüfus, kendi geleceklerinin Türkiye ile yakın ve uyumlu çalışmadan geçtiğini biliyor ve buna uygun davranmaya çalışıyor. Türk özel sektörü de Kuzey Irak’ta çeşitli yatırımlara girerek (daha geçenlerde Tatilya’yı Kuzey Irak’a gönderdik) gelecekteki yakın ve güzel ilişkinin temelini atıyor. Belki de terörün sonunu gerçekten getirecek olan gelişme de buradadır. PKK’nın, Türkiye’nin Kuzey Irak Kürtleri ile kuracağı iyi ilişkilerden çok da memnun kalacağını hiç sanmıyoruz.

Türk devletinin kırmızı çizgileri zor revizyona uğrar. Bu da normaldir ama bazen hızlı revizyon, devlet çıkarları açısından gerekli olabilir. Terör ile savaşa çok şeyini kaybetmiş, silahlı güç üstünlüğü ile gerçek çözümün alınamadığını gören Türkiye, belki resmi devlet politikalarında bazı değişikliklere giderek bölgedeki barışın sosyal temellerini atmanın önünü açabilir.

Bu yönde bir gelişme kıpırtısı da vardır. Gerçekleri görenler fikirlerini söylemeye başlamışlardır. Bu arada Kuzey Irak’taki Kürt oluşumu da Türkiye’ye olumlu yaklaşımını sürdürmektedir.

Tam bu gelişmelerin olduğu günlerde Kerkük meselesinin tekrar ısınmaya başlaması da sürpriz değildir. 1 Mart tezkeresinde tam bir yanlış analiz yapan CHP şimdilerde Kerkük’e bir an önce müdahale edilmesini istemektedir. Ancak bu ucuz bir siyasi manevradan başka bir şey değildir. Olası bir askeri müdahaleyi, kimse 1993-1995 döneminde Hakkari’deki savaşın komutanı olan Osman Pamukoğlu’ndan daha iyi değerlendiremez diye düşünüyoruz. Tecrübeli komutana göre “Türkiye Kerkük’e filan giremez.” Bu yüzden hayalci değerlendirmeleri bir yana bırakıp CHP’nin gaza getirmelerine de kanmamak gerekiyor.

CHP YANLIŞ YOLDA

CHP bunu yapmak hakkına sahip olmamalı. Çünkü 1 Mart tezkeresi döneminde bazı yazarlar-bu köşenin yazarı da dahil olmak üzere-Türkiye’nin yaklaşan savaşta ABD’nin yanında yer almasını ve müdahaleye birlikte girilmesini isterken CHP, basit ulusalcılık yaparak, böyle bir davranışın Türkiye’yi ABD’nin oyuncağı haline getireceğini söyledi. Karşı görüşte olanlar ise, Türkiye savaşa ABD’nin yanında girmediği takdirde kısa süre içinde bölgede laf söyleme hakkını tamamen kaybedebileceğini yazdılar. Genelkurmay Başkanı bile ‘şimdi hareket etmezsek ileride bölgede ABD ile karşı karşıya gelebiliriz’ uyarısında bulundu. Nitekim o da oluyor. Bölgede ABD korumasındaki Kürt oluşumu yer alıyor. CHP bütün mantık kurallarını bir kenara bırakıp ve gelinen noktadaki sorumluluğunu da unutup şimdi müdahale çağrılarında bulunuyor. Bu işler çocuk oyuncağı değil gerçekten. Ve bu konular iç politika kaygılarına kurban edilmemeli. Bize herkesi ciddiyete ve gerçekçi düşünmeye davet etmek kalıyor.



Serdar TURGUT/Akşam
Yayın Tarihi : 19 Ocak 2007 Cuma 14:03:15


Bu haber hakkında yorum yazmak ister misiniz?