Kıyıda köşede dururken talihin Turizm ve Kültür Bakanlığı koltuğuna oturttuğu Atilla Koç , turizm bürolarıyla konuşurken elbette devlet adamı gibi konuşuyor ve örneğin sahte rakı, sahte ilaç sorunları üzerinde engin görüşlerini şöyle özetliyor:
Devlet üzerine düşeni yapıyor, halk Bana bir şey olmaz mantığıyla hareket etmemeli!
Yöneticilerimiz elhak her konuda haklı.
8.Sayfada
Başbakanları dış gezileri savunurken Türkiyenin acil hiçbir sorunu ihmal edilmemektedir dedi mi, dedi. Sorun kalmamıştır!
***
Tirajlı yalaka medyada bu ense varken RTE , yeri geldiğinde bu enseyi neden tokatlamasın? İşte memleketin acil sorunlarından biri. TCY yenilenirken fırsat bu fırsat 23 gazetecilik olayını hapse götürecek düzenlemeyi şıpınişi gerçekleştiriverdiler.
Yasanın mimarı Adalet Bakanı Çiçek Cemil, son günlerdeki sızlanmaları bugüne kadar akılları neredeydi? diye karşılıyor ve yasada basına getirilen ağır hükümleri değiştirmek için Uygulamaları görmemiz lazım diyor.
Yabancı basın örgütlerinin saptadığına göre 19 gazeteci, yazar, yayımcı içerde , 60 gazeteci hakkında kovuşturma soruşturma sürüyor. İktidar mantığına göre basın özgürlüğüne ters düşen maddeleri değiştirmek için içerideki gazeteci sayısının bir misli artması gerekiyor!
İktidarın tutumu bu da medyadaki yalakaların tutumu değişik mi?
Son Afrika gezisine katılanların (birkaçı dışında) çoğu programının adeta muhabir ve yazarların Başbakanı görememesi için ayarlandığından yakındı.
Örneğin Fethullahçı (AKP iktidarına sıcak bakan) Zamandaki Erhan Başyurt imzalı (6 Mart tarihli) Cape Town çıkışlı haber: Başbakanın iki gece geçirilen Pretoryada kaldığı otel ile gazetecilerin oteli arasında 40 km. vardı. Kişi başına 3 bin Euro alınan gezide, gazetecilere tahsis edilen otelin düşük kalitede olması da huzursuzluk doğurdu. Nitekim, Ankara temsilcileri ile bazı yazarlar, tüm temasları boyunca Başbakanı hiç göremedi. Bu sebeple bir kısmı safari yapmayı ve şehir turunu tercih etti... Basının yazdıklarından rahatsızlığını açıklayan Başbakanın bu tavrı, basınla ilişkilere de yansıyor diyor.
****
Ne ki, eleştirisel yazılar çoğalınca kahvaltıya çağırdığı üç beş gazeteci, derhal harekete geçti; dış gezileri eleştirmek ne demekmiş, tersine çok odaklı dış politika gereği Başbakan daha çok gezmeliymiş gibi yazılar döktürdüler. Kalemini RTEye adayan biri, dün, bu noktada eleştirilmesi gereken kişinin Başbakan olmadığını yazdı ve eleştirilere başka bir hedef gösterdi: Çankayada sadece elinde fileyle alışverişe çıkan Cumhurbaşkanı keşke her ay bir seyahat yapıp ülkesini anlatabilse.
Oysa bu iktidara karşı Cumhuriyetin temel ilkelerini korumayı başlıca görev bilen Cumhurbaşkanı Sezer , içeriyi gözlemekten dışarıya zaman ayıramıyor.
Neyleyelim ki yalakalar köşeleri tutmuş; Başbakanla Cumhurbaşkanı arasındaki derin ve özdeki farkı görebilmeleri olanaksız!