İsrail teknolojik olarak daima Avrupa ülkelerinin önünde. Üstelik artık zenginleşiyorlar
Haziran konferans mevsimidir. Moskovadaki konferanstan sonra Kudüse uçmam gerekiyordu. Eğer Rusya Yahudisi değilseniz ve akraba ziyareti gibi bir zorunluluğunuz yoksa, Moskova-Tel Aviv hattını kullanmanızı hiç tavsiye etmem. Mutlaka uçağı kaçırtırlar ve her türlü "nyt, nylza-hayır olmaz" itirazlarıyla bir saat evvelden kapılar yüzünüze kapanır.
Maceralı geçen bir yolculuktan sonra; Ben Gurion Havaalanının yeni halini beğendim. İnsanlar göre göre alışır ve sever. Yüksek taş duvarların üstüne müzelerden getirilen birtakım kabartma ve mozaikler monte edilmiş.
İsrailde kötü yapılar kadar her zaman dahi mimarlar da vardır; Kudüsteki Yüksek Mahkeme, İsrail Müzesi, Knesset denen parlamento gibi seçkin binaların yanına şimdi havaalanı da girmiş, yorgunluğun üstüne içim açıldı. Eski kitabe, kabartma ve mozaiklerin bizde de bolca bulunduğu ve saklamanın zorluğu açık. Bence bu tip kamusal binalara monte edilerek gençlerin klasik dünyaya ve Osmanlı eserlerine karşı ilgisi uyandırılmalı. Mezarlıklarımızdan her gün nefis mezar taşları çalınıyor.
İsrail, gençlerini birçok ülkeye göre gayet iyi yetiştiriyor
Profesör Amnon Cohen bu yıl İbrani Üniversitesinden emekli oluyor. Osmanlı Filistini üzerine önemli ve özgün çalışmalarıyla tanınıyor. Onun şerefine tertiplenen bir konferansta ilk izlediğim "Ortadoğuda demokrasi" konusu üzerine bir oturumdu.
Nihayet herkesin kendi fikri ama ikinci oturumda Osmanlı Ortadoğusunun kaynakları üzerine verilen tebliğler; bir yerde İsrailin Ortadoğudaki gücünü nasıl edindiğini gösteriyor. Ulema ve uzman sınıfının hemen her ulusun en önemli varlığı oldukları bir gerçektir, şayet iyi yetişmişlerse ve çalışıyorlarsa tabii...
Tel Avivdeki büyükelçimiz Feridun Sinirlioğlu da konferansa Amnon Coheni onurlandıran ve kıvandıran bir konuşma sundu. Diplomatik temsilcilerimizin, bulundukları ülkenin aydın ve sanatçılarına ilgi ve iltifat göstermesi, dışişlerinin bir ananesidir. Herkes uymasa da öteden beri taraftar kazandırır.
İsrail gençlerini birçok ülkeye göre iyi yetiştiriyor. Tarih bölümünün doktorantları arasında üç dilden aşağıya bilen yok gibi. Üstelik çoğu hukuk, iktisat, siyasal bilim gibi dallarda yetişmiş ama Batı dünyasının onulmaz yarası, akademisyen işsizliği burada da yaygınlaşıyor.
İsraili ilk gördüğümde 1986 yılında teknolojik düzeyi ve eğitimin yaygınlığı bakımından birçok Avrupa ülkesinin önündeydi, gene öyle. Yalnız o vakit hayat bu düzeyde değildi. Pahalılık vardı ve fakir değilse de mütevazı bir hayat yaşanıyordu. Şimdi ise zenginleşme başladı. Sokaklar yabancı arabadan geçilmiyor. Hoş aynı durum çok daha fakir bir hayat süren Rusyada da gözleniyor.
Arap dünyası fakirleştikçe çözümsüzlük güçleniyor
10 Haziran Cuma günü üç günlük kısa tatili bahane eden 160 bin kişi yurtdışına çıkmış. Sorun da burada başlıyor. Zenginleşen toplumlarda Hazreti Süleymanın dediği gibi; balı çok yiyen adamdaki belirtiler baş gösteriyor. Geleneksel disiplin kayboluyor, dayanışma unutuluyor, daha çok mal ve asıl önemlisi barış talep ediliyor. Barışçı söylemlerin arttığı yerde Izak Rabini yok eden fanatizm de kuvvetleniyor.
Ortadoğu barışa muhtaç, ancak barışın getireceği üretim artışı ve mal mübadelesi her yerde bir uzlaşma ve asıl önemlisi kanuni ve hukuki yönetimi gerekli kılar. Bütün dünyadan gelen insanların torunları doğrusu bütün dünyayı başka uluslara göre daha iyi tanıyorlar; ama uzun süren savaş dolayısıyla yüksek teknolojiye dayanan sanayi ve tarım üretimi sıkıntıları azaltsa da ortadan kaldıramıyor. Küçük şehirlerde çok çocuklu aileler yetersiz eğitim ve işsizliğin pençesinde kıvranıyor, gençler aşırı fikirler ve siyasi tavırlar ediniyorlar.
İsrail de bütün ülkeler kadar problemlerle boğuşmakta. Arap dünyası ise fakirleşiyor, fakirleşme de çözümsüzlüğü artırıyor. Sınıflararası uçurum büyüyor ve o direnişçi İsrail uzlaşma peşinde koşmak zorunda kalıyor. Türk tarihi, dili ve kültürü İsrailde ilgi uyandırıyor. O eğitimde sadece yükselen turizmin değil, yaşanan tarihin de rolü var.