NÜKLEER kulübe girdiğini resmen ilan eden İran, şimdi ne yapacak? Bu başarısından aldığı cesaretle, nükleer programını askıya almasını isteyen uluslararası camiaya karşı daha sert mi davranacak? Yoksa bu başarısını uzlaşmak için bir koz olarak mı kullanacak?
Dün çeşitli başkentlerde uzmanlar bu iki olasılığı tartışmaya başladılar. Kimine göre, İran'ın "uranyumu zenginleştirme" faaliyetine başlaması -yani Cumhurbaşkanı Ahmedinecad'ın deyişiyle "nükleer kulübe girmesi"- kötü bir haber. BM başta olmak üzere uluslararası camianın çağrılarına ve uyarılarına meydan okuyan Tahran'ın bu aşamaya girmesi, "atom bombası" üretme aşamasına girebileceğinin sinyalini veriyor...
Başka bir görüşe göre ise, şimdi nükleer alanda arzuladığı sonuca ulaşan İran, BM, Uluslararası Atom Enerjisi Kurumu (IAEA) ve AB ile "daha güçlü pozisyon"da müzakereye oturacak ve muhtemelen bu krizi diyalogla halletmeye çalışacak...
Uyarılara rağmen...
Bu karamsar ile iyimser görüşten hangisinin doğru çıkacağını zamanla göreceğiz. Açıkçası, "nükleer başarı"sından sonra Ahmedinecad rejiminin bu programı askıya almaya razı olacağına ihtimal vermek zor. Ancak Tahran şimdi güçlü pozisyonunu zaman kazanarak ve pazarlığı sürdürmek için kullanmak da isteyebilir.
Ahmedinecad'ın yaptığı açıklamanın zamanlaması oldukça anlamlı. BM'nin görevlendirdiği IAEA'nın Başkanı Muhammed el Baradey bugün Tahran'da olacak. Amacı, İran'ı nükleer programını hayata geçirmekten vazgeçirmek. Aksi halde, Güvenlik Konseyi iki hafta sonra toplanıp İran'a karşı yaptırım uygulama olasılığını görüşecek... İran yönetimi, tam şu sırada uluslararası camianın beklentilerinin aksine, uranyum zenginleştirme faaliyetini başlattığını ilan etmesi, bir "meydan okuma" olarak değerlendiriliyor. Bu yüzden İran'ı ABD, AB, Rusya dahil, "ilgili" ülkelerin çoğu eleştiriyor ve uyarıyor...
Bütün mesele, Tahran'daki rejimin bu seslere kulak verip vermeyeceğidir. Şimdilik İran elindeki kartları son olaylardan aldığı güçle oynamak eğiliminde görünüyor.
Oldubitti...
İran bildiğini okumaya devam ederse, uluslararası camia buna nasıl bir karşılık verecek?
Üç seçenek var:
1) Diplomasi ve diyalog. Şimdiye kadar yapılan da bu. Ama sonuç ortada. Tahran'daki rejim kimseyi dinlemiyor. Bu durumda ne yapılır? Gene diplomasi, gene diyalog...
2) Yaptırım ve baskı politikası. Sorunun Güvenlik Konseyi'ne sunulmasının amacı bu. Ama Konsey'de bir konsensüs sağlanır mı? Yaptırımlar uygulanabilir mi? Uygulanırsa, İran'ın "misilleme"si ne olur? O zaman kriz ve çatışma yayılmaz mı?
3) Askeri harekât. Bu opsiyondan son günlerde çok sık bahsedildi. "New Yorker" ve "Washington Post"taki yazılar ABD'nin bazı "planlar" hazırlamakta olduğunun işaretini verdi. Ama bu "karar" aşamasına girildiği anlamına gelmez. Şimdilik bu seçenek uzak bir ihtimal.
İran uranyum zenginleştirme programına başlamakla, bir "oldubitti" yarattı. Bu elbet onun pozisyonunu güçlendiriyor. Ama bu gücünü "uzlaşma" yerine "meydan okuma" yönünde kullanması, herkes için ciddi tehlikeler yaratır.